14 Ekim 2014 Salı

Julie ve Julia : #80şükürvesilesi Nr 2

Aslında bu şükür nesnesini zor zamanlar için saklıyordum. Ama sonra dedim ki aynı nesne farklı sebeplerle ve farklı zamanlarda şükür vesilesi olabilir. Neden olmasın? (bu etiketi “arzu nesnesi”nden devşirdim, nesne yerine vesile mi diyeydim, daha mı iyi olurdu yav? – tam da şu anda aklıma geldi ve hop 3 günlük bir anket koydum sağ tarafa)

Mesela önümüzdeki seksen gün içerisinde sizi kusasıya kadar Arca denen şükür nesnesiyle muhatap edeceğim. Şükretmek için çocuktan daha ala bir vesile olabilir mi? Mutsuz toplumların nüfus yoğunluğunun bu kadar çok olmasının sebebi bu mu acaba? Hmmm…

Ama bugünkü çıkış noktamız bir film. Adı Julie ve Julia. Konusunu pek bilmiyordum, tamam Julia Child denen bir kadın varmış ve yemek denince hazır gıdadan başka bir şey anlamayan Amerikalılara Fransız mutfağını ve yemek yapmayı öğretmiş, bunu biliyordum. Bildiğim diğer şey ise bu karakteri Meryl Streep oynamış. Evet tüm bildiklerim bunlar. Ve sizi bilmem ama, bazı filmleri izlemek için bu kadının rol alıyor olması bence yeterli.

Julia Child’dan etkilenen Julie adında bir kadın ise, günümüzün sıradan bir metropol insanı. Sevmediği bir işte uzun saatler çalışıyor, korkunç bir metro hattı kullanıyor işe gidip gelirken ve hayatından hiç mutlu değil. Milyon dolarlık iş bağlayan eski dostları var, ama onun anlatmaya değer bir iş günü bile yok! Kendini rehabilite edecek tek terapi yolu, mutfak… İşte tam burada o uyuz Julie ile aramızda ufaktan bir yakınlaşma filizleniyor.

Mutfakta olmak ve ocakta pişen yemeğe burnunu dayayarak kendinden geçmek… Doğradığın domateslerin kokusuna dertlerini akıtmak… Pişirdiğin yemekten bir lokma aldığında gözlerini kapatıp tüm duyularınla hissetmek o anı… Hepsi ve daha fazlası… Benim o ben!!

 Kameralarımız şimdi benden tekrar Julie’ye dönüyor. Julie oldukça mutsuz, birkaç yazarlık denemesi hüsranla sonuçlanmış, kitabı geri çevrilmiş. A ne tesadüf! Kamera! Lütfen Julie’ye dönelim! Julie “kitap yazamıyorsam blog yazarım diyor” (o yooo yazarlık ego tatmin merkezi) ve Julia Child’ın tariflerinden kendine bir mücadele projesi tasarlıyor.

Julie, tüm film boyunca Julia sayesinde dese de aslında tamamen kendisi Julie olarak insanlara dokunmayı başarıyor. Üstelik de bunun için insanüstü bir çaba da göstermesine gerek kalmıyor. Sadece bu hayatta en çok yapmayı sevdiği şeyi yapıyor, evet zor zamanlar da geçiriyor ama zor zamanlar da dahil olmak üzere her anından müthiş keyif alıyor ve hisleri bir bilgisayar ekranından bir klavyenin tuşlarından insanlara ulaşıyor.

Film iyi miydi, değil miydi? Açıkçası bunu yorumlamam çok zor. Ben sadece Meryl Streep denen dehaya saygıda kusur etmem, onu söyleyeyim. Diğer taraftan klişeydi yav! Araya bir doz ayrılık üç doz romantizm derken Hollywood kokuları yayılmadı değil… Allahtan Julia Child Julie’nin blogunu okumamıştı ve herkesin beklediği o Julie ve Julia buluşması sahnesi gerçekleşmedi de, neredeyse kaybetmek üzere olduğum senaryoya saygım tazelendi.

Şükür bunun neresinde mi diyorsun? Soruyor musun hala?! Yav kıymetli vaktinizi ahanda tam şu anda harcamıyor muyum bacım? Yanağınızdan bir makas almıyor muyum siz bu satırları okurken? 

Yani hayatlarınıza dokunmuyor muyum? Bu mıçtığımın dünyasında herkesler, en sevdikleri ile bile teğet geçerken biz birbirimize bu blog sayesinde temas etmiyor muyuz?

İşte tam da bunun için blog = #80şükürnesnesi Nr 2!

Bu arada sizce #80şükürnesnesi mi kalsın #80şükürvesilesi olarak değiştireyim mi? Siz de boş durmayın dokunun bakayım!

küçük bir not: Blog yazmaya yaklaşık on yıl önce, yaptığım yemekleri öyküleştirerek başlamamın yanı sıra blogun adının da "café bon appetit" olması filmi izlerken gülümsetti beni. Bon Appetit !

29 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu sabah benim yanağımdan kesinlikle bir makas aldın Yelizcim...Sağolasın.
Adsız takipçin:)

Adsız dedi ki...

Ha bu arada şükür vesilesinden yana kullanıyorum oyumu.
Aynı adsız takipçi

Öykücü dedi ki...

Şükür vesilesini oyladım ve %100 bir oran oldu:))

Yasemin dedi ki...

Çok severim bu filmii..
Şükür vesilesi dedim ben, vesile dediğimiz geniş, her şey, somut-soyut, nesneyle sınırlandırmayalım diye...

GeCe dedi ki...

Ben de bu tip bir uygulama yaomistim gecen yil 40 gun boyunca tag olarak hergun1sukur koymustum ama nesne veya vesile farjetmez bence cunku her iki durumda da vurgu sukurde. Julia&julia yi yillar once seyretmistim benim asil ilgimi ceken bu hikayenin gercege dayanmasi. O bloh gercekten var (hala duruyordur sanirim) ve blogun yazari (filmde oynayan degik gercek karajter) su anda okdukca meshur kitaplari falan var

GeCe dedi ki...

Yazim hatalari icin ozur

yeliz dedi ki...

öperim:)

yeliz dedi ki...

hmm galiba sonuç o çıkacak.:)

yeliz dedi ki...

evet vesile daha iyi gibi:)

yeliz dedi ki...

nasıl gitmişti şükür tagin? sana faydası olmuş muydu? açıkçası çok negatif yüklüyüm bu aralar böyle bir olumlamaya ihtiyacım var. ve evet biliyorum gerçek yani aslında iki karakter de farklı zamanlarda yaşamış gerçek karakterler. hatta bu film öncesinde kitapmış yani julie blogtaki başarısını kitaba taşımış önce (dizüstü edebiyatı hani bizim ülkemizdeki gibi:) ) sonra da kitap filme alınmış. kitabı okumadığım için bilmiyorum tabii ama filmdeki o ayrılık aşk filan kısmını sevmedim. Diğer taraftan iki kadına da desteklerini esirgemeyen kocaları ne şahaneydi değil mi?

Gulcin dedi ki...

hayatimda en sevdigim filmlerden biri benim kesinlikle ben bayilmistim
ve hatta beni alip cok baska yerlere goturmustu onu da yazmistim. bazi seyleri kabul ettigim bir donemecte cikmisti tam karsima iyi olmustu be :)
http://gulcince.blogspot.co.uk/2012/11/julie-and-julia-project.html

yeliz dedi ki...

okudum yazıyı ve yine boğazım düğümlendi. Senin yazının altına yaptığım yorum buraya da yapıştırıyorum:) Gülçin ya ben seni çoookkk seviyorum:)
Gülçincim, filmin o ayrılık-aşk kısmı haricindeki bölümlerini ben de çok sevmiştim.
Özellikle de hırsla mücadele edip istedikleri hayatlara kavuşan iki kadının yaşamı çok etkiledi beni de...
ve çok ağlattı... o hani bir sigara yakıp gökyüzüne üfürdüğüm gece var ya hani şu 80 günlük şükür vesilesini ortaya çıkardığım gece.. işte o gece bu filmi izlemiştim ben. Galiba hayallerimi onlar gibi gerçekleştirecek bir güce sahip olmadığımı fark ettiğim için çok ağladım o gece. Belki de kıskanmışımdır:)) ama şu var ki, julie ile kendimi çok özdeşleştirdim, film boyunca ve çok gıcık oldum. genelde ayna tutan kişilere gıcık olabiliyorum:P Neyse...
bu filmi beraber izleyelim mi bir kere de? Patlamış mısırlar benden, sen soğuk biraları kap gel:)
Not: Bir defasında keşke yakın otursaydık ne güzel eğlenirdik demiştin değil mi? Evet gülçin ya bu filmi beraber izleyip ağlardık ne güzel:))

Julide dedi ki...

Benim dokunuyorsun :D

yeliz dedi ki...

sen de benim :)))

GeCe dedi ki...

Böyle bir uygulama kesinlikle çok işe yarıyor. Ben her güne farklı birsey bulmaya calışmıştım, basardım ama bir yerden sonra çok zordu. Sağlık sıhhat afiyet dışında şükredecek şey bulmak konusunda biraz şartlanmışız sanırım. Başka şeyler aklıma gelmiyordu. Tabi düşünmeye, farklı gözle bakmaya başladım bence bu bile tek başına büyük başarı. Tek etken bu değildir mutlaka ama artık daha pozitifim. Bakalım senin şükür nesnesi bulma sürecinde de böyle olacak mı. Yazan kişi olmak ile okuyan kişi olmak aynı olmuyor

Nil dedi ki...

Bu filme üç kere başlayıp üçünde de yarım bıraktım. sanırım bende bir sorun var.

Bence şükür vesilesi .

annegazetesi dedi ki...

Aaa ben de yorum yazmıştım kaybolmuş ayol. Ben çok sevdim bu filmi, 3-5 kere izledim daha da izlerim :) şu şükür şeysi nerden çıktı demiştim okudum yorumlara cevabindan. Aslında böyle bişey baslatsak bence bu instagramdaki şu sacma 20 şey yok efendim 20 soru bilmem ne gibi tag'lerden bin kat iyi :) Ne dersin, fikrine ortak olabilir miyim? Bak açıkça fikir şeysi kanununa göre izin soruyorum sana :)

Adsız dedi ki...

evet, bloglara şükür, gerçekten hayatta rastlaşmamız imkansız ya da zor olan bir sürü insan tanıdım burada. ki bir de sensin hepsi için şükür
çenebaz

yeliz dedi ki...

zamanı değildir, bi daha dene bence ya da boşver deneme yav beğenmediysen bırak kalsın öyle:)

yeliz dedi ki...

hahahah tabii ki yav ne demek:) ben kabaca saydım, yılbaşına 80 gün vardı başladığımda, o yüzden 80 dedim. Zaten benim tekelimde değil bu şükür şeysi:) ama ben tag kısmını bu gidişle #80şükürvesilesi olarak değiştireceğim, oylar o yönde (demokratik bir bloggerım :) ) haberin olsun.

yeliz dedi ki...

evet evet bloglara şükür... açıkçası ben sağlık sıhhat kısmında debelenirim diyordum ama aslında şükredecek ne çok şey var:)

Pratik Anne dedi ki...

Sukur vesilesi veya sukur sebebi olabilir.

CEREN dedi ki...

Bence de şükür vesilesi :) Blog sayesinde birbirimize dokunduğumuz kısmına da kesinlikle katılıyorum, uzaktan uzağa tanışmadan sevdiğim senin gibi bir kaç arkadaşım var benim,arkadaş demek ne derece doğru bilmiyorum gerçi ama kendime yakın buluyorum , sanki bir araya gelsek yıllardır tanışıyormuşuz gibi olur diye düşünüyorum, daha ne olsun , işte bir şükür vesilesi :)

Gulcin dedi ki...

Ay Yeliz :) Vallahi ben de seni ve senden olma o bucuru cok seviyorum. Iyi ki diyorum karsialstik, tanistik. Uzagiz ama olsun bir gun o patlamis misirlar yenilecek, o biralar icilecek ve film izlerken aglanilacak :) Yalniz biz ikimiz bir arada cok fena aglariz yahu :) Arcayi uyutalim da korkmasin cocuk :)))

yeliz dedi ki...

erkenden yatıyor zaten gece bizim bebeyim:)

yeliz dedi ki...

evet evet vesile yaptım, nesne olmadı:)

yeliz dedi ki...

gerçekten de öyle oluyor biliyor musun? eski bir dost gibi... inşallah bir gün bir yerde buluşuruz tüm dokunduklarımızla...

Cebimdeki renkler dedi ki...

Çok şükür :) Ben de çok sevmiştim bu filmi. Alakasız olacak ama dün de Walter Mitty yi izledim ve cok sevdim.

okuyanguzel dedi ki...

Haklısın sonuna kadar.

Seni hayatımda hissediyorum. Ve kesinlikle bana iyi geliyorsun.

Bu blogu yazdığın için teşekkürler.