31 Ocak 2021 Pazar

Yıl 1956 tahta bavul ve lastik pabuçlar

 Hayatımın büyük kısmı, babamın, umumiyetle rakı sofrasında, şu cümleyle başlayan İstanbul’unu dinlemekle geçti: “yıl 1956. 11 yaşındayım. Ayağımda lastik pabuç, elimde tahta bavulla İstanbul’a gittim, devlet parasız yatılı okumaya.” 

Defalarca dinledim, hala da dinlemeye bayılırım. 

Anlatır babam, Pera’ya kravatsız gidilemeyen 50’lerin İstanbul’unu, Çiçek pasajını, kaşar ekmek satarak hem maç izleyip hem harçlık çıkarttıkları İnönü - o vakitler Dolmabahçe- stadyumunu. “Hey gidi Beyoğlu, Taksim Beşiktaş “ der, “nasıl da değişti...”


Tüm üniversite hayatım babamın neslinin o muhteşem nostaljik Beyoğlu hikayelerini, bizim İstiklal’imizin fonuna oturtmaya çalışmakla geçti. Oturmadı tabii ki, ama bizim neslimizin ayrı bir İstiklal’i oldu, 90’lı yılların efsanesi...


AKM’si, ağaçlar arasında gidip gelen tramvayı, Atlas, Aznavur pasajları, Emek sineması, Hayal Kahvesi, Sıraselvileri, Cumhuriyet meyhanesi, Kemancısı... hey gidi...


Öğrenciliğimizin İstiklal’i 2010’a kadar kör topal idare etti de, zira 2007’ye kadar oralarda yaşamıştık, Tuba’yla Nevizade’de karşılıklı rakı içtiğimiz 2008 baharını anımsıyorum, sonraları hala İstanbul’da olan arkadaşlarımdan Beyoğlu’nun bittiği duyar inanmaz olurdum. 


En son Belçika’ya yerleşmeden evvel, İlker okuldan diplomasını almaya gitti ve “Yeliz bizim Taksim yok olmuş, bitmiş, çok kötü durumda” deyince inandım, sene 2017.


Ve şimdi bugün rakı reklamına denk geldim, iç acıtıcı, bir gurbetçinin anılarına inmiş reklam, hani dedim ki, gurbetçi olmasan, bugün gitsen Beyoğlu’na bıraktığın gibi bulacak mısın? 


Gidene de kalana da, Türkiye bizim gençliğimizde bıraktığımız gibi mi?


Anılar, nostalji kişiye göre değişir diyelim, hani ‘56 Pera’sına bizim ‘90’lar Beyoğlu’nu değişmem diyelim, peki artık bu reklamın televizyonda gösterilemediği gerçeğiyle nasıl yüzleşeceğiz!





8 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Off of. Kültürümüz böyle böyle yok ediliyor işte ve biz buna seyirci kalıyoruz. Avrupa'da yüz küsür senelik cafeler var bizde her şey gıcır gıcır. Yeni Türkiye'ye hoş gelemedik bir türlü.

Sule dedi ki...

Kaldi ki rakiyi da yabancilar aldi.Kime neyin nostaljisini kim satiyor?

Sokaktaki Asosyal dedi ki...

Valla hocam, İstanbul'a maksimum 4-5 kere gitmişimdir, o zaman aralıklarında da bol bol beyoğlu, taksim, emiönü, beşiktaş, üsküdar'da bulundum çünkü orası için bir turist gibiydim. Gelenek ve göreneklerin unutulduğunun bende farkındayım... Ama bir yandan da şunu düşünüyorum, değişmekte lazım hocam, gümbür gümbür gelen yeni bir nesil var önümüzde, elbette onların şuan bilmediği çok şey yok oldu gitti, bizlerin hatıralarında olan şeyler. İnsan bu hocam, değişmek zorunda, gelişmek zorunda, sizde anlatmışsınız, büyüklerden dinledik diye. Bizlerde bir zaman sonra küçüklere büyüklük edeceğiz... Belki de şimdiki büyüklerin zamanından neler geldi geçti de, çok dillendirmediler bile. Onların anlattıkları kadar bilebiliyoruz işte:)

Işın dedi ki...

Dün izledim bu reklamı. Bir İstanbul aşığı olarak çok çok sevdim. Resmen duygulanıp ağladım, İstanbul’da yaşamama ve daha 10 gün önce o tarafa gitmeme rağmen. Dakikalarca etkisinden çıkamadım. Gurbettekileri daha da etkiler diye düşünmüştüm ama belki de çok iyimserim.

Beyoğlu hep değişir, iyi yönde ya da kötü yönde olabilir bu. Benim için hala ve hep çok güzeldir. Özellikle Galata, Boğazkesen, Tünel taraflarında hala keyifle dolaşırım saatlerce. Bir gün gelir belki yine daha da güzel olur. Bitti, gitti, mahvoldu, kime göre neye göre ?

Dün bununla ilgili çok güzel bir canlı yayın izledim instagramda. Saadet Özen’in hesabından ulaşılabilir. Hem Beyoğlu da yaşaması hem de tarihçi olması nedeniyle anlattığı her şey çok kıymetli. 1950’lerde bile gitti Beyoğlu mahvoldu muhabbeti olduğundan sözediyordu. O mükemmel Beyoğlu muhtemelen hiç varolmamıştı zaten dedi. Ki doğrudur, nostalji çok da güvenilir bir şey değil. Işın




yeliz dedi ki...

Bizde koruma yok, biz yıkalım yenisini yapalım tek derdimiz bu :(

yeliz dedi ki...

Hadi ya:(

yeliz dedi ki...

Ya ben de aslında her dönemin ayrı güzelliklerimolduğunu düşünüyorum bizim istiklalimiz ellilerinki gibi olamaz. Ama üzen şu ki çok kısa bir zamanda çok köklü değişiklikler oldu, iyiden ziyade kötüye zevksizliğe doğru bir gidiş:(

yeliz dedi ki...

3. Kez yazıyorum yine yorumum gidecek diye korkuyorum:( ve artık ne yazdıydım unuttum. Ne diyeyim sarılayım bari :) sevgiyle