Ekim ayında çok kitap
okudum demiştim, değil mi?
Bunlardan biri de Cesare
Pavese’den Yalnız Kadınlar Arasında idi. Ben şiir sevmem, daha doğrusu pek
anlamam. Kendimi bu dala yakın hissetmediğim için de okumuyorum. Pavese’yi de
şair olarak tanıdım ama romanını okumayı tercih ettim. Ve tabii ki Tezer Özlü
sayesinde tanıdım. Okuyanlar bilir, Yaşamın Ucuna Yolculuk romanı aslında bir Pavese
arayışıdır.
Pavese, kırık bir tip,
hemen her sanatçı gibi. İntihara meyilli, yalnız, çok yalnız biri. Belki de bu
sebepten çok iyi bir gözlemci ve yansıtıcı. Yalnız Kadınlar Arasında’yı okurken
hep bunu düşündüm. Kadınları, acılarını, ayakta kalma mücadelelerini bir
kadının aynasından aksettirmiş bize. Bırakıp gittiği memleketine bir iş kadını
olarak dönen Clelia, bir grup kadının arasında buluyor kendini. Vaktiyle
dünyanın merkezinde olduklarını sandığı, o erişilmez zengin, soylu kadınların
aslında ne kadar da mutsuz, acılı olduklarına tanıklık ediyor ve bize
yansıtıyor.
Etkileyici bir kitaptı. O
kadar sade olmasına rağmen karmakarışık düşüncelere sevk ediyor okuyucuyu. Bir
solukta okuyorsun, bitiyor ve ardında bıraktığı his; “ben bunu bir daha
okumalıyım” dedirtiyor.
Sevgili Pavese;
tanıştığımıza memnun oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder