16 Nisan 2012 Pazartesi

Ala-çin

Şehri otobüsün içinden izlemek harika…

Düzenli yollar, ilginç ağaçlar, japon güllerinden trotuar çitleri, bin bir çeşit bitki.

Hemen her yerde komünizmin disiplini hissediliyor. Dış mekanların düzeni ve güzelliği beklentiyi yükseltiyor ve kapıdan içeri adımını attığın an yumruk yemişe dönüyorsun.

Pislik içinde, en lüks lokanta bile. Çin’de en çok gördüğüm şey lokanta olduğu için rahatlıkla genelleme yapabilirim. Korkunç. Öyle ki yemek sırasında gördüğümüz şeyleri iştahımız kaçmasın diye grubun geri kalanına yemek bitinceye kadar anlatmama gibi sessiz bir anlaşmamız vardı.

Detaya giriyorum, uyarmadı deme!
Ayaklarıyla bulaşık yıkayan insanlar, kaçışan hamam böcekleri, sürekli ıslak gelen tabak çanak çatal vs... Bir de hemen her duvar köşesindeki fare yemleri. Caddenin ortasında bir fare ile tanışmaya nail oldum. Daha da anlatmayayım bence.

1,5 milyar insanı doyurmak adına devlet çöp, odun, ağaç, ot, kemik ne varsa yenmesi için halkını teşvik ediyor kanımca. Sofradan kalktığında aslında el kadar bile et yemediğini fark ediveriyorsun.

Patavatsızlığımdan Çinliler de nasibini aldı tabii ki. Tavukayağı koydular önümüze. Kardeş bunun göğsü, budu, kanadı yok mu? Ne demeye ayağını yiyorsun? Hem de iki çeşit, bir buğulaması bir de fırını. İşte bu resimdekiler. Bir de “yedin mi, beğendin mi” diye soruyorlar. Dayanamadım, “bizde bu ayakları Survivor yarışmasında yediriyorlar, yiyebilen büyük ödülü kazanıyor” dedim. Çin lokantasına son götürülüşümüzdü. Ertesi akşam Müslüman lokantasında rezervasyon yaptırmışlar.

Patavatsızlık demişken kağıt paralarının üzerinde bir kadın bir erkek resmi var. “aa bunlar kim?” dedim. Çinli hemen “kim olduklarını bilmiyorum, önemli olan ne oldukları, bunlar emekçiler” dedi. “Biz komünistiz” diye ekledi. Biliyorum ama geyik olsun diye “hadi len ne komünisti? Emperyalizmin oyuncağı olmuşsunuz, Pizza hut, Strabucks, Mc donalds…” dedim. Pek bozum oldu, açık komünistmiş bunlar. Daha çok geyik çevirirdim de kung fu filan biliyordur diye uzatmadım. Zaten o kadar çeviklermiş ki, apartmanların onuncu katına kadar demir parmaklıkların sebebi hırsızların çatıya kadar tırmanabilmeleriymiş.

Bir ara toplantı sırasında, "ne biçim klima fabrikası kardeşim bu, saç diplerimden ter fışkırıyor" diye isyan ettim. Meğer tasarruf zamanıymış, mayıs ayına kadar klimaların açılması devlet tarafından yasaklanmış. Var ya komünizmini yiyim diye dalacaktım. Koskoca genel müdürün odasında bile vantilatör çalıştırılıyor, ne diyeyim alkış!
Neyse b.k atıp duruyorum ama Che'nin "yağmur komünisttir çünkü herkese eşit yağar. Rüzgar ise kapitalisttir zayıf olanı yıkar" sözü ile Mercan'a bir selam çakıp komünizm defterini kapatalım :)

Çin'de tuvaletlerin tamamı - en lüks lokantalar da dahil olmak üzere - alaturka tarzı. Turkalığı kalmamış bu tuvaletlerin direkt "Ala-çin" diyebiliriz.

Alaturka tuvaleti en son bu kadar sık kullandığım yer dedemin bağıydı. Hatta o zamanlar bile bu kadar kullanmamışımdır, zira evin epey ilerisinde olan tuvalete gitmek zor gelir, asmaların altına çöküp ihtiyaç giderirdik. Tuvalet kağıdı da yok tabii, asma yaprağı ne güne duruyor?

Son olarak yoğun istek üzerine çakma Luis Vuitton çantamın fotoğrafını gururla huzurlarınıza çıkarıyorum. Taaataammm!!! Arkadaşım iyi bir taklit olduğunu pek trend bir model olduğunu söyledi, onun yalancısıyım.

Görüntü güzel de koku fena! Sabah işe gelirken yan koltuğa koymuştum, kimyasal kokusundan burnumun direği kırıldı, üç defa pencereleri açtım, bu ne be! Bununla bir süre kapalı kaldın mı, öldürür adamı şerefsizim!


Seyahatin pek tabii iyi yönleri de vardı. Gelin teli gibi sarkan nefis görünümlü ağaçların fotoğrafını dayanamadım çektim. Bizim buralarda yetişir mi acep?
 
Bir de o çıbıklarla bırak pirinci, tuzla yağda kavrulmuş kaygan yer fıstığı bile yiyorum artık.
 
Yiyorum demişken bir de Çinli bir bayan iş arkadaşımı da yedim.

Heyecanla bir LV çantayı 30 $'a alabildiğimi, bunun için gizli bir odaya girdiğimi anlattım. Kıyamam acayip tırstı, "hiii o gerçek değil! almasaydın" diye kuş gibi çırpındı garibim :))) pisliğim lan ben!

8 yorum:

minikkus dedi ki...

ne komik kadınsın sen yaa:) ama çok dogru bi noktaya deyinmişsin, adamlar o kadar insanı başka türlü nasıl doyursun, mecbur bütün çer çöp ne varsa geri dönüşümle ekmek olsun, makarna olsun, masa sandalye olsun dönüştürüyolardır. inanırım yani.

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Hindistan, Endonezya, Küba, Şili ve Tayvan'ndan sonra ömür billah asla gidilmeyecekler listeme Çin'i de eklemiş bulunuyorum. İsterse 10 louis vuitton çanta versin bedavadan, uçuşan kaçışan hamam böcekleri için hepsini feda ederim! Tavuk ayağı-survivor ilişkisine koptum:)) Allahım aklı benimle aynı sistematikte çalışan bir kişinin daha olması ne güzel:))

Ayrıca o çubuklar da tasarruftan, kibarlık, sağlık kekliyorlar işte, kaşıkla yersen çabuk biter malum. Naapsınlar nüfusa göre ancak, sayıyla pirinç dağıtmadıklarına şükretmek gerek.

Ben de seni özlemişim böyle uzun postlarını..Dur bi daha okuycam hızımı alamadım!

tijen miriam dedi ki...

sevgili alisveris danismani,diger ulkeler icin konusamam ama bir sili´li olarak cok uzuldum boyle dusunmene.sanirim ugradigin yerler orta alti sinifin gittigi yerlerdi cunku sili uzak doguyla kiyaslanamaz bile,cok sik,temiz ve guzel bir cok yeri vardir.insalah tekrar ugrarsin da seni gezdirip bu kotu izlenimini kirariz:)

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Tijen yok ben gitmedim gidenlerin yalancısıyım:)) Bizim uyku tulumunu alıp orda burda yatan aile dostlarımız anlattı sanırım o dediğin yerlerden bahsediyorlardı ama bir kere kafama yerleşti kötü imaj, bak şimdi sen böyle deyince gidesim geldi ama:)

ayak izleri-sevgi dedi ki...

:)) süpersin sen ya.. anlatışına sağlık.. :))

Adsız dedi ki...

öğlen arasında herzamanki gibi işten yemeğe gidemediğim için masamda tıkınırken ve bir yandan yazını okurken, birden yazının ortasında adımı gördüm hatta anlayamadım durdum bidaha okudum, elimde ayran bakakaldım ekrana. aleyküm selam yelizzz türkiyeye hoşgeldin:) açık koministlermiş, ben böyle açıklığa 3 nokta koymak istiyorum... günde 16 saat 3-5 dolara çocuk, kadın demeden işçi çalıştırıp, dünyanın marka ürünlerini ürettiyorlar neyse.. ayrıca ayağıyla bulaşık yıkayan insan evladını yeteneğinden ötürü tebrik ediyorum tabi bunu görüp o çatalla yemeğe devam ettiysen seni de:))) çantan güzelmiş güle güle kullan, çakma ipekten kimona da aldın mı? mercan

Hatice ST dedi ki...

hoşgeldin öncelikle.. özeldik valla.. ben bir de arcaya aldığın arabayı ve arcanın tepkisini merak ettim :) onu da okursak sevinirim.. sevgiler :)))

tijen miriam dedi ki...

tamam ,istedigin zaman gel,gezeriz alisveris danismani:))