5 Aralık 2012 Çarşamba

Aşure

Sosyal medyada bir tek kare daha aşure fotoğrafı görürsem düşüp bayılacağım! Bana mı bu sene geldiler yoksa görsel paylaşım medyasında daha mı fazla dolanır oldum bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa; aşureyi sevmiyorum. Dünyanın geri kalanının aksine sevmiyorum.


Tatlının içine giren bakliyattan haz etmiyorum. Sütlacı da benzer sebeplerden sevmem. Pirinç olsa olsa çorbada ıspanakta olur, tatlıda ne işi var?

Aşure konusundaki hassasiyetim çocukluğuma dayanıyor, biliyorum.

Annem ve “komşuya gönderme” konsepti!

Çocukluğumun hatırı sayılır bir kısmı elimde tabakla komşu kapılarına yollanmakla geçti. "Evin küçüğü olacağına evin köpeği ol daha iyi" derler, en azından kafan okşanır. Hala da ayak işlerine ben koşarım, misal İlker arabada bir şey mi unuttu, “bi koşu gidip al be Yeliz” der, üşenmem, getir götür içime işlemiş.

Konuyu dağıtmayalım, annemin mutfağı müthişti (hala öyledir) ve evde ne pişse komşular da nasibini alırdı. Tabii benim payıma düşen de malumunuz götürmek. Sarmanın, mantının yarısının komşulara gittiğine mi yanarsın, komşuların seni elinde tabak olmadığı başka bir ortamda tanıyamamalarına mı?

Beni tanımamaları da çok koymazdı da takım bozulmasın diye annemin “aman boş tabağı getir çocuğum” diye tembihlerini komşuya deklere etmek ve hatta boş tabağı kapıda beklemek çok sinir bozucuydu.

Bak hala aklıma geldikçe gıcık oluyorum.

Demem o ki, her bir kase aşure görseli, benim çocukluğumun derin izlerini taşır ve ne o günlerin ne de aşurenin tadını severim.

Muharrem ayı ters bana kardeşim zorla mı!

6 yorum:

Gulcin dedi ki...

ben de sevmmiyorum yeliz ya. kirk yil yemesem aramam hani. ama gurbetlik zor bak olsa yer insan simdi. yok ya yemezdim galiba. ustunde nar varsa dusunurum oyle diyeyim :)
zaten narlari ayiklardim ben hep ustunden kimsecikler gormeden yerdim :)

Seyhan dedi ki...

Kız öyle deme süt yapar o :)

Adsız dedi ki...

Aynen yeliz...aşûreyi sevmiyorum diyince yüzüme garip garip bakıyorlar sanki olmazmış gibi.
Beyza

SadeAnne dedi ki...

Ben de hiç sevmem. Tadımlık bile yiyemem, o derece.
Neyse, bu seneyi de atlattık sayılır. 1 yıl daha rahatız inşallah :)

cenebaz dedi ki...

Hiç bir sütlü tatlıyı sevmeyen ben, yalnızca annemin benim için özel yaptığı boool pirinçli sütlacı ve aşureyi severim. Yani senin tam tersinim. Bayılırım. Üstelik büyük çocuk olmama rağmen evin komşulara dağıtıcısı da benimdir. Benimki belki kaçınılmaz olunca zevk alma durumu:))))

Işın dedi ki...

40 yaşına kadar aşureden de sütlaçtan da nefret ettim. Aynen senin gibi tatlıda pirinç, fasulye olur mu diye. Birer kere tadlarına bakmıştım o kadar. Ağzıma koymaz, kazara yemem gerekse yutamazdım. Sonra ne olduysa oldu işte, değişen zevkler mi dersin, kıramayacağım birinin çok başarılı aşuresi mi dersin ? Aşure müptelası oldum, fırın sütlaç da hiç fena değilmiş doğrusu :)
Kısacası büyük konuşmamak lazım, yaşla birlikte yemek zevki de acayip değişebiliyor.