18 Aralık 2012 Salı

Sharon yeliz

Yurtta kaldığımız yıllar benim lakabım "sharon"dı. Evet Sharon Stone'dan geliyor. Temel içgüdü filmi pek popüler o yıllar, hani buz kıracağı ile adamları haşat ediyor sharon abla.

Ufacık tefecik bir kız çocuğum o zamanlar nereden baksan şimdiki halimin 7-8 kilo zayıfını düşün. Ama küçük müçük karamürsel sepeti deyip geçme. İki adet yirmi litrelik bidon suyu (o zamanlar damacana yok istasyonlardan bidonla su alırdık her oda dört kişilik oda başına iki bidon) tek seferde iki kat çıkarırdım tık etmezdim.

Lakin sharon'lığa terfim bir pazartesi akşamı oldu. Çok net hatırlıyorum zira bizim yurdun gece bekçisi Rıfat abi sadece pazartesi geceleri izinli olurdu. Yani kavanozun mu var açılacak, dolabın mı var çekilecek pazardan hallet, pazartesiye bırakma. O gece yegane yemeğimiz bezelye konservesi. Nasıl da açız! Pişirmeden yoğurda bulayıp yiyeceğiz soğuk soğuk. Of açken yoğurt ekmek bile yenir be!

Bir defasında İkinci bahar dizisi oynuyor, Ali Haydar yaptı kebapları yaptı kebapları bir canımız çekti allah seni inandırsın bir yerimiz şişecek. Tamam Taksim'e yürüsen beş dakika ama o saatte çıkamıyorsun, dışarıdan da söylemek yasak, off çok fena. Gecenin o vakti bir tencere acılı bulgur pilavı yapmışım öf ne biçim nefsimiz körelmişti! Bugün hala ne zaman bulgur pilavı yapsam Ali Haydar'ın kebabı gelir aklıma. Hey gidi gençlik!

Ulen yine dağıttık konuyu, ne diyordum? O gece konserve bezelye yiyeceğiz. Gel gör ki konserve açacağı yok! Rıfat abi de yok! Tüh ya onun çakısı filan olurdu bir şekilde açardı. Açız ve dört kişiyiz. Açken ben ben değilim peşinen söyleyeyim. Gözüm dönmüş olacak, alırsın eline bıçağı saplarsın konservenin kapağına. Oda arkadaşlarımın şaşkın bakışları arasında kanırta kanırta bıçakla açtım kapağı!

O gün bugündür yurttan arkadaşlar bana kısaca Sharon der söylemesi ayıp.

Nerden aklıma geldiğine gelince, yorgun bir günün akşamı... İlker PES gecesine gitti, Arca insafa gelip okumayı kabul ettiğim dördüncü Sakar Cadı Vini'nin finalini duyamadan sızdı, bir duş alıp sosyal medyaya akayım, yanına da akışkan bir şeyler katık edeyim dedim, Buzbağ göz kırptı kıramadım. Allahsız mantar bozulmuş mu ne, parçalanıp duruyor. Bir dellenmişim tirbüşon, bıçak, chopstick artık allah ne verdiyse giriştim. Lakin mantar içine kaçtı! Neyse onu da çay süzgeci ile hallettim.

Sonucu ölümsüzleştirirken Sharon Yeliz geldi aklıma.... Hey gidi gençlik... Şimdi bir damacana suyu itekleyemem ama bıçak kullanımında paslanmamışım hala bende iş var :) şerefe!

9 yorum:

Fatma dedi ki...

Bu lakabı haketmişsin gerçekten, keyfin bol olsun:)
Ben de çayımı aldım yanında kurabiye keyif yapıyorum.

nil dedi ki...

başkası olma kendin ol Yeliz :P

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

Zafere giden her yol mübahtır Yeliz :))

Adsız dedi ki...

vazgeçemeyen kadın performansı.. mercan

Bizden dedi ki...

afiyet olsun..

kuzunun annesi dedi ki...

En cok Nilin yoruma gldüm:)

ruhdagı dedi ki...

Şarap için her yol mübah. Hele ev ahalisi uyumuşken, özgürlüğün dibine vurmuşken her şey yapılabilir. Lakin bu atraksiyonun kıçı kırık Buzbağ şarabı için olması durumun vehametini gözler önüne sermekte :)

Öptüm.

elvan dedi ki...

Evet o ani hatırlar gibiyim ;) tırsmistim biraz

Adsız dedi ki...

yeliz süpersin..aynı şeyi bende yaptım geçengün..değdi ama içinden okadar mantar temizlemeye:))