6 Aralık 2013 Cuma

Vize

Tarih yazmak üzereyim.
Eğer 3 gün içinde vize çıkarsa tarih yazacağım, sonra da ekmekte soğan çorbamı yudumlarken Bratislava’dan bir post girerim artık, eşek değilim ya:P

Acayip de bir durum ha… Bratislava’ya gitmek için Viyana’ya inmen lazım. Bu arada ben herşeyi sanki Almanya’ya gidecekmişim gibi organize ediyorum. Bir garip dolaplar yani.
Nasıl olsa vize filan çıkmaz diye salladığım Slovaklar tepeden baskı yaptılar, bizi salladın genel müdürü sallayamazsın dediler ve sonuç tabi ki bahanem yok yani vize çıkmaz gibi bahane, bahaneden sayılmıyor, uğraşırsın, çıkmazsa çıkmaz.
Nitekim uğraştım … üç gün sonraya lazım gelen üç günlük vize için üç gündür uğraşıyorum.
Ve anlaşılmaz bir şekilde herkes çıkar diyor.
Arkadaş burası Türkiye, nasıl çıkar yav üç günde?
Biri de yok çıkmaz dese bırakacağım işin ucunu, o muhterem zat’ı referans göstereceğim ama yok, herkeste bir iyimserlik herkeste bir rahatlık…
Önce bizim şirketin çalıştığı aracı firmayla görüştüm. “aa İzmir’den kolay o iş, Almanya konsolosluğundan halledersin, bizi karıştırma sen hallet evrakları” dedi, yol gösterdi. Eyvallah!
Sonra öğrendim ki o dört sene evvelki gibi değil, yani konsolosluğa gitmiyorsun. Bir kurum hallediyor işleri. Tamam yav, bizim nazımız konsoloslukta bir abi vardı, evine bizim güneş panellerinden taktıydık, ona geçiyordu, naz maz kalmadı, zor o iş, kurum filan…
Ama tabii bu bahane değil, bahane filan söz konusu bile olamaz, uğraşırsın, çıkmazsa çıkmaz. Uğraştım.
İlgili arkadaşları organize ettim, hepsi yardımcı oldular. Hani hep de diyorum, “ya arkadaşlar işte çıkmaz ya, artık uğraşacağız”. “Çıkar çıkar bir şey olmaz” hey allahım! Motivasyon tavan!
Öğleye doğru çıktım ofisten. Saç baş düzeltildi. Zaten biyometrik şeysinde ceset gibi çıkıyorum bari bir cesedimizin saçı fönlü olsun dedim.  Fotoğrafın çıkmasını beklerken banka – bu arada gözünü sevdiğimin internet bankacılığı teknolojisi, abicim o ne! Millet bir kredi kartı borcu yatıracak, illa gişe peh! -  bankadan sonra tekrar fotoğraçı, sonra muhtar, sonra sağlık sigortası…
Bu arada merkezdeki evraklardan ses yok. O yüzden vize parası için gerekli Euro’yu almıyorum, boşuna bozdurmak zorunda kalmayalım diye…. derken telefon geldi.
Şirket evrakları ofise gelmiş. Kargocu bile “vize çıkar” mesajı mı veriyor n’apıyor anlamadım.
Asıl benim ümidim Almanya merkez idi. Hani her işi layığıyla yaparlar, açık bırakmazlar ya, güveniyorum Alman disiplinine. Diyorum ki “bu kadın Alman vizesi alıp Slovakyaya gidemez!” derler.. Nah derler! Bir de davet yazısını öyle güzel yazmışlar ki, hani konsolosluğa gitmese bile olur, benden tam not. Yok efendim Almanya mı Slovakya mı belli değilmiş, çalışanıymışım ben onların, Gaesthaus mu neyse orada kalacakmışım. (bu blogu takip eden ve yazıyı Almanlardan tedarik eden Sinem, tebrikler bacım, Alman disiplinini bir kere delmekle bişey olmazmış)
Paşa paşa aldık Euro’yu. Döndüm ofise. Hani öyle anlatıyorum kolay görünüyor, katiyen değil! Metro, otobüs ve taban-vay üçlüsünden başka ulaşım alternatifi olmayan lokasyonlardan bahsediyoruz. İzmir döt kadar yer deyip geçme, trafiği bir sıkıştı mı, E5’i mumla ararsın şerefsizim! Neyse akşama doğru ofise geldim. Hizmet dökümü, evrakların kalanları filan hepsi toplanmış oldu.
Bu arada akşam annemlerdeyiz, babama anlatıyorum, şimdi bizimkiler her sene bir yerlere turistik gezi yapıyorlar ya, bu vize işlerinde tecrübeleri var. Abicim o bile demez mi “ya bizim kıçı kırık turist vizesini bile 3 günde veriyorlar, seninkini mi vermeyecekler” haydaaa…
Sabah kurumun kapısından girdim, hemencecik aldılar beni. Sordum bak Perşembe uçak çıkmaz derseniz uğraştırmayayım hiç. Çıkmaz deyin, gideyim. Demediler. İnceleyip yukarı gönderdiler. Tamam dedim, napalım gideriz artık. Aha! Yukarıdaki dedi ki şirket hesap bilgileri yok.  E benimkiler var? Ama şirket karşılayacakmış herşeyi, onlarınki lazım.
“ÇIKMAZ MI?”  Yok dedi, eksik evrak şeysi imzalayacaksın. Dedim bak iyi düşün, çıkmaz dersen, alayım evrakları gideyim, boşuna para neyim ödemeyeyim. Belli olmaz, çıkabilir dedi. Çıktım muhasebeyi aradım, katiyen vermezlermiş.
Döndüm, “hay allah yav vermiyorlarmış eh artık vize vermezler herhalde…” diyecek oldum, aynı kadın “ay pardon ya içeri sordum, siz VIP’mişsiniz, gerek yok şirket hesabına, sizin şirket tamam tabii ki…” Eh geyiğe vurdum artık “aa n’apalım ödeyemezlerse ben öderim korkmayın” eğlendik öyle sabah şekerleri gibiyiz…
Öyle yani… Bileti filan da aldık, çıkarsa... doğru Viyana’ya… Ecdadımızın Viyana kapılarında kalıp da yazamadığı tarihi allahın izni, cümle alemin desteği ile ben yazacağım inşallah.

7 yorum:

ruhdagı dedi ki...

Mutlaka bir cafe olur bistro olur oturup, bu kadeh senin şerefine emmoğlu diyerek beni yad ediyorsun ona göre :D

Gulcin dedi ki...

cikar bence de :)

Adsız dedi ki...

Allahim gercekten sen benim ablam olabilir misin ya da ablam hicbirimizin bilmedigi bir bag var aranizda. Birbirinizle o kadar paralel bir hayat yasiyorsunu ki! Bknz http://cokparlakfikirler.blogspot.com/2013/11/soykrm.html?m=1

Adsız dedi ki...

Ayy yanlis link koymusum..dogrusu http://cokparlakfikirler.blogspot.com/2013/11/fotograf-mafyas.html?m=1 olacakti..buarada telefondan yazdigim icin yazim hatalari olmus uzgunum.

yeliz dedi ki...

Dur av belki çıkmaz:))

yeliz dedi ki...

Demeeee

yeliz dedi ki...

Haha buldum buldum:) ama ilk verdiğin link de çok işime yaradı öyle bir kitap arıyordum resadüfe bakar mısın:)) evet var bi bağ ama ne:)