28 Eylül 2012 Cuma

Flaş flaş… Arca cücesinin röportajını tüm çıplaklığıyla yayınlıyoruz!

Okulda duygularıyla ilgili sorular sormuşlar. Akşam çantasından çıkarıp verdi. Tüm içtenliği ile verdiği cevaplar:


Soru : En çok ne olunca sevinirim?
Cevap: Doğum günü partim olunca, arkadaşlarımla doğum günü partimde oynarken

Soru: En çok neler olunca şaşırırım?
Cevap: Arabalarımı sularken, sürprizlerimi yerleştirdiğimde

Soru: En çok neler olunca kızarım?
Cevap: Gezmeğe gittiğimde çünkü birazcık uykum geliyor

Soru: En çok neler olunca üzülürüm?
Cevap: Resim yaparken çünkü daire yapmak çok zor bir iştir.
….
Cevaplar gerçekten çok içten. Kendini çok iyi ifade edebilmiş bence. Sadece şaşırmayla sevinci biraz karıştırıyor galiba : ) Parti dedin mi her çocuk gibi akan sular duruyor ve akşamları misafirliğe gitmekten nefret ediyor ve direkt arızaya bağlıyor. Ama asıl dikkatimi çeken başka bir şey…

İşkilli anne mode on:)
Arca’ya geçen hafta sonu evdeyken “hadi resim yapalım, hadi Nazlı’nın senin için aldığı tuvale guaj boyama yapalım” dedim, çok pis çemkirdi bana! Allah hayra çıkarsın erken ergen halleri dedim, üzerine varmadım.

Arca’nın bu ergen ve anarşik halleri geçen yıl okulda da vardı. Hatta daire çizemiyorum, bebek gibi resim yapıyorum diyordu. Bir şekilde daire çizmeye karşı bir antipatisi var. Dolayısı ile kendisinden bir mandala çizmesini beklemek beklentiyi çok yüksekte tutmak anlamına gelecekti ki hiç üzerine varmadım.

Dün bu soru cevap kağıdı eve geldiğinde biraz sohbet ettik, resim yapmaktan nefret ettiğini açıkça ifade etti. Sebebini biraz düşündü. Arkadaşları yapabiliyordu ama o yapamıyordu, yapamadığı için de resmi sevmiyordu. Aynen böyle söyledi.
Evladımın yeteneksizliği karşısında sükunetimi korudum. Annem şahane resim yapar, bizim evde bile tabloları var, ama ben sınırlı boyama bile yapamam, İlker desen benden yeteneksiz. Ne olacaktı? Monet mi çıkaracaktık iki yetenek fukarasından? Ama belli ki özgüven zedelenmiş, neden nasıl bilmiyorum ama cidden resim olayından haz etmiyor, ezik hissediyor kendini.

Neyse, sohbetin sonuna doğru herkesin her şeyi çok güzel yapmasının mümkün olmadığını anlattım. “Sen de çok güzel şarkı söylüyorsun, şiir kitap filan ezberliyorsun” dedim. (hafız olacak bizim oğlan 4+4+4’ten yana korkum yok, bizim mahalledeki imam hatibe yazdırmayı düşünüyorum zaten, maksat çağa ayak uydursun, değil mi ya? Neyine resim sanat manat:P Baktı aklı eli eremiyor "tükürürüm böyle sanatın içine" der oh yüreği soğur)

Biraz içine su serpilir oldu. Bu konuda bir özeleştirim yok vallaha, ben Susan Striker ablamın kitabını okumuş anlamışım, hep “renk seçimlerin çok güzel” demişim, “ne çizdin? bu güneşe benzemiyor, aa sarı gökyüzü mü olurmuş” gibi yasak cümleler kurmamışım, eline vereceğim pastel boyaların kağıtlarını çıkarmışım ki eğlenerek kirlenerek resim boyama yapsın. Üzerime düşeni layıkıyla yapmışım varsın Degas olmayıversin.

Ama olmuyor işte! Resim önemli daha doğrusu Arca’nın bu yaşlarda karalama filan yapması bence önemli. Çünkü böylece içinden geçenleri ifade edebilir. Tamam bizim oğlan bok çene, ifade desen pabuç kadar diliyle maşallah her şeyi anlatıyor ama resim, karalama bilinç altındakileri de dışa vurumu için bence çok güzel bir araç. Üstelik bir çeşit rehabilite yöntemi, renklerle haşır neşir oldukça sakinleşirsin. Uzun lafın kısası Arca bu hale nasıl geldi, onun üzerinde çok durmuyorum (sonuçta ben öyle faaliyetçi bir anne değilim belki benim ilgisizliğim olabilir ya da Nadire teyzesiyle, okulda öğretmeniyle nasıl bir diyalog içinde onu da bilmiyorum), benim çözmek istediğim konu Arca’nın yine renklerle, boyalarla resim yapma fikri ile barışması.

Tabii ki çözdüm! Daha doğrusu çözüm için adımlar attım, o da başka bir posta kalsın, burası epey uzadı.

5 yorum:

Gulcin dedi ki...

Resmen roportaj vermis bu ya.
Yeliz su cocugun arkadaslarini cagir bir eve bir kurabiye yap her yerde soyluyor bak :)
gerisini yorum yapmak bana dusmez heralde anne olmayarak :)

Evrim dedi ki...

Aha bizim baska versiyonumuz. Demir'de işin içine fiziksel aktivite girdi mi aynı Arca'nın resime yaklaşımını sergiliyor. Buradakiler acayipler sınıf arkadaşlarının yarısı 2 tekerlekli bisikletle okula geliyor. Söylememe gerek yok destek tekerleksiz tabi ki... Bizim ki çakozlamış bu işlerde ki durumunu. Şöyle cümleler kuruyoruz. "Buradan atlarım ama şunlar bi gitsin" Onlar kadar iyi olmadığnın farkında ve onun başarsız halini görmelerini istemeyecek kadar da gururlu. Mıçtık...

Nil dedi ki...

Hafız olacak demişsin noktayı koymuşsun. Erkek adamın daireyle işi olmaz ki.

ZEYNEP dedi ki...

Gecen sene basi Arda diger arkadaslari gibi guzel cizip boyayamadigini dusundugu icin okulda masaya oturmayi red ediyordu ve hatta evde hirs yapip bisiler cizmeye calisip sonra agliyordu.. Sonra ogretmeni sinifta 2 minik masa yapti ve Arda'yi kendisinden daha guzel yapanlarla degil de kendi gibilerle oturttu. Sorun cozuldu..sipa boyayla baristi.. Ha gecen sene bu oldugunda yas3 degildi simdi olsa yer mi bilemiyorum..

kuzunun annesi dedi ki...

Ela da sevmiyor resim yapmayı ama ben hiç takılmıyorum dogrusu , evdeki envai cesit boyayı okula yolladım , en azından işe yaramayan boyaları gördükce sinirim bozulmuyor .