A: Bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Y: Baban aldı.
A: bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
1 Kasım 2011 Salı
31 Ekim 2011 Pazartesi
Arca's day out Vol.2 : Arca the Kepçecibaşı
Arca’nın halka indiği o gün, daha eve varmamışken İlker aradı. “Şantiyeye gelin kepçe çalışıyor” diye. Arca’nın bırak inşaat kepçesi çorba kepçesi görecek hali yoktu. “Uyusun uyansın bakarız” dedim. Uyandı. Allahım bu çocuğun uyanmasına bayılıyorum. Yanaklar kırmızı gözler şiş, sıcacık pelte bir beden, uyku kokan bir gıdı, yumul yumul doyamazsın tadına. Kucağımdayken İlker’i aradım, “geçerken alırım” dedi.
Arca kepçe anahtar sözcüğüne bir dirildi, sanırsın atom karınca. Hiç bu kadar hızlı hazırlandığımızı hatırlamıyorum. Sonrası? Ben sustum fotoğraflar anlatsın…
Arca kepçe anahtar sözcüğüne bir dirildi, sanırsın atom karınca. Hiç bu kadar hızlı hazırlandığımızı hatırlamıyorum. Sonrası? Ben sustum fotoğraflar anlatsın…
30 Ekim 2011 Pazar
Arca's day out Vol.1 : Sade vatandaş Arca
Arca burjuvaziyi bir kenara bırakıp halka inmeye karar verdi ve hayatında ilk defa belediye otobüsüne bindi, sayın seyirciler! Otobüs durağına giderken kırtasiyeden aldıkları bayrağını otobüs beklerken sallamayı ve Atatürk şiirini durak halkı ile paylaşmayı ihmal etmedi!
29 Ekim 2011 Cumartesi
Atatürk yoktu Düşman çoktu...
"Atatürk yoktu
Düşman çoktu
Atatürk geldi
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu
Bizlere verdi"
Diyor bu videoda Arca...
Düşman çoktu
Atatürk geldi
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu
Bizlere verdi"
Diyor bu videoda Arca...
28 Ekim 2011 Cuma
Dumur Diyalog #26
Çok sıkıntılı günler, biraz havamız değişsin...
Arca’da bir uydurmasyon halleri var evlere şenlik.
Arca’da bir uydurmasyon halleri var evlere şenlik.
27 Ekim 2011 Perşembe
Ben utanarak sormuştum ama...
Geçen gün utanarak sormuştum. Bugün... Utanmaz bir yanıt aldım, ağzım açık kaldı.
Alkış istiyorum, gönülden alkış... deprem vergilerimiz -özetle- seçim yatırım malzemesi olarak harcanmış.
Alkış istiyorum, gönülden alkış... deprem vergilerimiz -özetle- seçim yatırım malzemesi olarak harcanmış.
“In case of emergency”
Bu kitaba b.k attığım için utanç içindeyim. Ruhlar evinden sonra başlamıştım, bir türlü ısınamamıştım. Burada yazdım, sonra Özge ile konuşurken söyledim “bu ne be! Pek uyduruk bu!” dedim. Güldü hatta Acı Çikolata dedi, kanıma girdi. Cumartesi Göztepe Alsancak arası otobüs yolculuğunda otuz küsür sayfayı devirdikten sonra bile “yok yok beğenmedim” diye kitabı şikayet ettim Elif’e , hatta şaşırdı, “herkes çok beğenmiş?” dedi.
Küçük mucizeler dükkanı…
Küçük mucizeler dükkanı…
26 Ekim 2011 Çarşamba
Vay!
En inek öğrenci olarak sınıfın en önünde oturduğumdan onun en arkada uyukladığını ve ara sıra konuştuğunu uzun süre fark etmemiştim. Deniz bana "arkada bir çocuk oturuyor, bıcır bıcır bir sesi var" diye göstermişti de tanışmıştık.
16 sene geçmiş...
16 sene geçmiş...
25 Ekim 2011 Salı
Sahi? Nerede?
Nurturia'da çok sayıda anne seferberlik ilan etti.
İlk günün acil yarım kolilerinin ardından e-mail seferberliği başladı.
Neler yapıldı?
Ve belki de benim atladığım daha niceleri.
Buralara siz de mail göndermek isterseniz, BU LİNKİ tıklayarak mail örneklerine ulaşabilir, siz de katkıda bulunabilirsiniz.
Bu firmalardan bir kısmı olumlu yanıt verdi, bir kısmı henüz cevap vermedi.
Bunlar bir tarafta annelerin ve daha nice duyarlı insanımızın girişimleri ile organize edilirken aklıma bir şey geliyor. Dilimin ucuna...
Bu kadar acının içinde bu soruyu sorduğum için üzgünüm ama cidden merak ediyorum.
1999'dan beri benzinimizden, telefonumuza, her türlü faturamıza sıkıştırılan "deprem" için cebimizden eksilen paralarımız nerede?
40 milyar liradan bahsediyorum.
Devletin hastanesi yıkılıyor. O çocuk, yarım kalan mucize Yunus, Erciş'te devletin hastanesi yıkıldığı için, hastaneye Erzincan'a götürülürken yolda ölüyor. Demek ki depremden önce alınan bir önlem yok. Bunu anladık.
Hep söylüyorum parasal yardımlarımızı Kızılay'a yapalım diye ama Kızılay "Mevlana çadırlarına 4000 TL gerekiyor" deyince de aklıma geliveriyor, sahi deprem vergileri adı altında on iki senedir toplanan para nerede?
Sayıştay bile bilmiyormuş diyorlar. Sosyal medyanın yalancısıyım.
Ama cidden sormadan edemiyorum, sahi ? Nerede?
İlk günün acil yarım kolilerinin ardından e-mail seferberliği başladı.
Neler yapıldı?
- battaniye-nevresim-havlu... için Zorlu'ya talep maili gönderildi : ahmet.zorlu@zorlu.com OLUMLU CEVAP GELDİ; TIR gönderiyorlar!!
- Ali Ağaoğlu'na "YAPIN OLSUN!" dendi, prefabrik hastane talep maili gönderildi: info@agaoglu.com.tr
- Alışveriş sitelerine baskı yapıldı, markafoni göndermiş, limango göndereceğini açıklamış, minimoy, trendyol olumlu dönmüşler.
- THY Kargo %50 indirimle gönderim yapmasına tepki gösterildi. Protesto mailleri gönderildi.
bat@thy.com , cargoreservation@thy.com , cargocharter@thy.com, kargoordinosefligi@thy.com , cargotracing@thy.com, kargoichatsefligi@thy.com, mbaylan@thy.com - AKUT'a destek için pil talebinde bulunuldu: kursat.ozkan@ae.ge.com
- TİM (Türk İhracatçılar Meclisi)'den destek istendi: mbuyukeksi@tim.org.tr, mbuyukeksi@thy.com, buyukeksi@ziylan.com.tr
- Tüp gönderilmesi için talepte bulunuldu: aygazhizmethatti@aygaz.com.tr, ipranet@ipragaz.com.tr, http://www.mogaz.com.tr/Contact.aspx
Ve belki de benim atladığım daha niceleri.
Buralara siz de mail göndermek isterseniz, BU LİNKİ tıklayarak mail örneklerine ulaşabilir, siz de katkıda bulunabilirsiniz.
Bu firmalardan bir kısmı olumlu yanıt verdi, bir kısmı henüz cevap vermedi.
Bunlar bir tarafta annelerin ve daha nice duyarlı insanımızın girişimleri ile organize edilirken aklıma bir şey geliyor. Dilimin ucuna...
Bu kadar acının içinde bu soruyu sorduğum için üzgünüm ama cidden merak ediyorum.
1999'dan beri benzinimizden, telefonumuza, her türlü faturamıza sıkıştırılan "deprem" için cebimizden eksilen paralarımız nerede?
40 milyar liradan bahsediyorum.
Devletin hastanesi yıkılıyor. O çocuk, yarım kalan mucize Yunus, Erciş'te devletin hastanesi yıkıldığı için, hastaneye Erzincan'a götürülürken yolda ölüyor. Demek ki depremden önce alınan bir önlem yok. Bunu anladık.
Hep söylüyorum parasal yardımlarımızı Kızılay'a yapalım diye ama Kızılay "Mevlana çadırlarına 4000 TL gerekiyor" deyince de aklıma geliveriyor, sahi deprem vergileri adı altında on iki senedir toplanan para nerede?
Sayıştay bile bilmiyormuş diyorlar. Sosyal medyanın yalancısıyım.
Ama cidden sormadan edemiyorum, sahi ? Nerede?
önüm arkam sağım solum bilgi
Bilgi çağında yaşıyoruz, önüm arkam sağım solum bilgi.
Hepsini ayrıştırıp düzgünce sıralayıp istiflemek ve insanlarına faydasına sunmak lazım.
Aynı yardımlar gibi.
Hepsini ayrıştırıp düzgünce sıralayıp istiflemek ve insanlarına faydasına sunmak lazım.
Aynı yardımlar gibi.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Van'da deprem
GÜNCELLEME : Sanal iletişim araçları sayesinde yeni yardım yöntemleri hakkında bilgi alabiliyoruz:
1-Migros sanal marketi telefonla ariyoruz.4441044 nolu hattan gondermek istedigimiz urun isimlerini musteri temsilcisine soyleyip siparis olusturtabiliyoruz...
2- www.kangurum.com.tr adresine girip Migros sanal marketten alisveris yapiyoruz...Teslimat kismina ISTANBUL-MERTER seciyoruz...Adres bolumune de "MERTER DEN VAN A YARDIM KAMYONU" yaziyoruz...Urunler Merter den kamyonla Van'a gidiyor...
---------------------------------------------------
Yine İzmir için Büyükşehir Belediyesinin bir organizasyonu varmış:
İzmir Büyükşehir Belediyesi Van'a göndermek istediğiniz eşyalarınızı evinizden gelip alıyor.
Telefonu; 232 425 35 10 Afet koordinasyon
----------------------------------------------------
Ekim ayı bitince üzerimizdeki kara bulutların eylemleri bitecek mi acaba?
Daha birkaç gün önceydi, şehitlerimize ağladık, teröre savaşa lanet ettik.
Şimdi kime lanet edeceğiz?
Şimdi sustum,
Zaman lanet değil, yardım zamanı. Dün kendimi herşeye kapattım. Bugün sağa sola bakıyorum ne yapılabilir diye. Uzun uzadıya yazacak değilim. Blogcu anne Elif yazmış, henüz okumadıysanız, buyrun linki.
Ben İzmir için merkez var mı diye araştırdım. Şu anda öğrenebildiğim;
İzmir Bornova Belediyesi – 0 232 388 29 64 izmir Bornova Uğur Mumcu Mrk. yardımları topluyor.
Sürekli güncellenen yardım merkezi için bir blog var, buradan da güncel bilgiler alınabilir.
Para yardımı mutlaka iş görür ama elzem ihtiyaçlar daha öncelikli. Bu zor günleri sömürebilecek insanlık dışı mahlukatları da göz önüne alarak yardımların Kızılay gibi merkezlere yapılması daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.
Van'lı kardeşlerimize sabır diliyorum.
1-Migros sanal marketi telefonla ariyoruz.4441044 nolu hattan gondermek istedigimiz urun isimlerini musteri temsilcisine soyleyip siparis olusturtabiliyoruz...
2- www.kangurum.com.tr adresine girip Migros sanal marketten alisveris yapiyoruz...Teslimat kismina ISTANBUL-MERTER seciyoruz...Adres bolumune de "MERTER DEN VAN A YARDIM KAMYONU" yaziyoruz...Urunler Merter den kamyonla Van'a gidiyor...
---------------------------------------------------
Yine İzmir için Büyükşehir Belediyesinin bir organizasyonu varmış:
İzmir Büyükşehir Belediyesi Van'a göndermek istediğiniz eşyalarınızı evinizden gelip alıyor.
Telefonu; 232 425 35 10 Afet koordinasyon
----------------------------------------------------
Ekim ayı bitince üzerimizdeki kara bulutların eylemleri bitecek mi acaba?
Daha birkaç gün önceydi, şehitlerimize ağladık, teröre savaşa lanet ettik.
Şimdi kime lanet edeceğiz?
Şimdi sustum,
Zaman lanet değil, yardım zamanı. Dün kendimi herşeye kapattım. Bugün sağa sola bakıyorum ne yapılabilir diye. Uzun uzadıya yazacak değilim. Blogcu anne Elif yazmış, henüz okumadıysanız, buyrun linki.
Ben İzmir için merkez var mı diye araştırdım. Şu anda öğrenebildiğim;
İzmir Bornova Belediyesi – 0 232 388 29 64 izmir Bornova Uğur Mumcu Mrk. yardımları topluyor.
Sürekli güncellenen yardım merkezi için bir blog var, buradan da güncel bilgiler alınabilir.
Para yardımı mutlaka iş görür ama elzem ihtiyaçlar daha öncelikli. Bu zor günleri sömürebilecek insanlık dışı mahlukatları da göz önüne alarak yardımların Kızılay gibi merkezlere yapılması daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.
Van'lı kardeşlerimize sabır diliyorum.
23 Ekim 2011 Pazar
Buzdolabımızın yeni halini seviyorum.
“Eskisi nasıldı ki?” diye soracak olanlara şöyle tasvir edeyim.
Buzluk et doluydu, umumiyetle kuzu eti. Beytiden pirzolaya kadar her biçimde. İlker, kasap Aydın abiyle kanka, sırf onun etleri nasıl doğradığını görmek için bile dükkana gider. İlker bir kasap kedisiydi vaktiyle. Birkaç parça tavuk ile birkaç torba barbunya, unutmadan tabii ki çikolatalı dondurma!
Buzluk et doluydu, umumiyetle kuzu eti. Beytiden pirzolaya kadar her biçimde. İlker, kasap Aydın abiyle kanka, sırf onun etleri nasıl doğradığını görmek için bile dükkana gider. İlker bir kasap kedisiydi vaktiyle. Birkaç parça tavuk ile birkaç torba barbunya, unutmadan tabii ki çikolatalı dondurma!
22 Ekim 2011 Cumartesi
Fark ettim ki…
Bu aralar katiyen televizyon izlemiyorum. Öyle “ben dizi izlemem” tripleri değil, cidden hiç aklıma gelmiyor. O ekrandan epey soyutlanmışım. Bilgisayar ekranı ile fazla içli dışlı olunca… Halbuki İlker evdeyse, televizyon hep açık olur, genelde spor kanalları. Geçenlerde yine böyle açıkken takıldım önünde, ne çok abur cubur reklamı var. Ya ben çikolataya aş erme dönemindeyim ya da cidden o çikolatalar burnumuza dayatılıyor! Televizyonun kendisi obeziteye davet bence.
Fark ettim ki kendime hiç bakmıyorum. Yalap şap bir krem boca ediyorum sabahları yüzüme. İlker’in annesi almış salyangoz kremi. Böceğin sümüğünü sürüyoruz yüzümüze. İyi gelip gelmediğinin farkında bile değilim. Sonra tırnaklarıma bırak manikürü, tırnak makası değdirmemişim ne zamandır, çapa gibi. Bizim sokaktaki iki kuaför kıyasıya rekabet içindeler. Bizim apartmanın altındaki henüz açılmamışken fönden 10 liramı tırtıklayan sosyete kuaförü baktım, geçen akşam peşimde. Bir el ilanı verdi, ben arabyı park ederken. Kesim, fön, boya, manikür, pedikür, kaş alma 40 TL kampanyasındaymış. Vay vay vay…
Fark ettim ki, daha doğrusu Arca fark etti, yine diplerim çıkmış. Röfle yoğunlaştıkça diplerin koyuluğu daha çabuk çıkıyor ortaya. Yakında beş senede bir yaptığım gibi delleneceğim ve saçlarımı kahveye boyatacağım, olacağı bu! Beş yıl kadar önce sokaktan geçen her on kadından sekizinin sarışın, röfleli olmasından gına gelmiş, kararımı kumrallıktan yana kullanmıştım. Yakındır… yakındır dellenmelerim.
Sonra yine fark ettim ki, biraz hava almaya ihtiyacım var. Çok üstüme gelmiş bu hafta benim. Hava güneşli, ılık… Şimdi dostlarla hoşbeş zamanı… Mutlu hafta sonları
Fark ettim ki kendime hiç bakmıyorum. Yalap şap bir krem boca ediyorum sabahları yüzüme. İlker’in annesi almış salyangoz kremi. Böceğin sümüğünü sürüyoruz yüzümüze. İyi gelip gelmediğinin farkında bile değilim. Sonra tırnaklarıma bırak manikürü, tırnak makası değdirmemişim ne zamandır, çapa gibi. Bizim sokaktaki iki kuaför kıyasıya rekabet içindeler. Bizim apartmanın altındaki henüz açılmamışken fönden 10 liramı tırtıklayan sosyete kuaförü baktım, geçen akşam peşimde. Bir el ilanı verdi, ben arabyı park ederken. Kesim, fön, boya, manikür, pedikür, kaş alma 40 TL kampanyasındaymış. Vay vay vay…
Fark ettim ki, daha doğrusu Arca fark etti, yine diplerim çıkmış. Röfle yoğunlaştıkça diplerin koyuluğu daha çabuk çıkıyor ortaya. Yakında beş senede bir yaptığım gibi delleneceğim ve saçlarımı kahveye boyatacağım, olacağı bu! Beş yıl kadar önce sokaktan geçen her on kadından sekizinin sarışın, röfleli olmasından gına gelmiş, kararımı kumrallıktan yana kullanmıştım. Yakındır… yakındır dellenmelerim.
Sonra yine fark ettim ki, biraz hava almaya ihtiyacım var. Çok üstüme gelmiş bu hafta benim. Hava güneşli, ılık… Şimdi dostlarla hoşbeş zamanı… Mutlu hafta sonları
21 Ekim 2011 Cuma
Hain Evlat Arca ile babasının işbirliği
Arca, doğduğu gün çok ağlamıştı, bütün gece. Bense yorgunluktan hastane yatağında sızıp kalmıştım. Gören de günlerce sancı çekip doğurdum sanacak, gayet planlı bir sezaryendi.
İlker o gece bana kıyamamış, koltukta otururken Arca’yı göğsüne yatırmış, tam dört saat gözünü kırpmadan öylece durmuş. Uyandığımda kolları tutulmuştu, bir hemşire gelsin de bari televizyonu filan açsın diye beklemekteydi.
Bu naif, iç burkan gülümseten anıyı hiç de naif duygularla anlatmıyorum çünkü işin aslını biliyorum. Ta o günden bugünlerin tohumlarının ekildiğini biliyorum.
İşbirlikçiler… kuyumu kazıyorlar…
İlker o gece bana kıyamamış, koltukta otururken Arca’yı göğsüne yatırmış, tam dört saat gözünü kırpmadan öylece durmuş. Uyandığımda kolları tutulmuştu, bir hemşire gelsin de bari televizyonu filan açsın diye beklemekteydi.
Bu naif, iç burkan gülümseten anıyı hiç de naif duygularla anlatmıyorum çünkü işin aslını biliyorum. Ta o günden bugünlerin tohumlarının ekildiğini biliyorum.
İşbirlikçiler… kuyumu kazıyorlar…
Laf aramızda b.k gibiyim
İki haftadır geniz akıntısını müteakip cümlemizi gece öksürük nöbetlerine diken Arca, dün gece itibariyle burnunu temizletmek istememesi sebebi ile anasını yani beni zır zır ağlattı. Kayıtlara geçsin!
Bu ne be!
Bu ne be!
20 Ekim 2011 Perşembe
Günün okuyanı
Ve beklenen an... Arca cücesi "Bir Kar Masalı"na kavuşur.
Bu pozu kendisinden özellikle rica ettim. Annesi olduğum için kırmadı sağ olsun, her zamanki "hiiiiii" pozunu verdi.
Bu pozu kendisinden özellikle rica ettim. Annesi olduğum için kırmadı sağ olsun, her zamanki "hiiiiii" pozunu verdi.
19 Ekim 2011 Çarşamba
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün...
Halamın oğlu, ben ilkokul ikinci sınıfta iken Hakkari'de askerliğini yaptı.
Onun anlattıklarını dinlerdik, yerleri belli olmasın diye erzak taşıyan helikopterlerin yiyecek gönderemediklerini, yılan, böcek, ne varsa yiyerek açlıktan ölmekten yırttıklarını.
Yirmi beş sene geçti. Ve biz savaş gerçeği ile büyüdük.
Yirmi beş sene geçti, hiç bir şey değişmedi.
Yazık ki hiç bir şeyin değişmemesi, bu "düzen"in devam etmesi birilerinin fena halde işine geliyor.
Vatan sağ olmasın, adam olsun, evlatlarını korusun.
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün
Bugün aşağıdaki resimden gördüğüm ilk beş sözcük bunlardı. Posta kutuma düşmüş, tıkladım, baktım.
Bu kadar işte. Bilimsel bir açıklaması var mıdır? Bence ilginç bir rastlantıydı.
Onun anlattıklarını dinlerdik, yerleri belli olmasın diye erzak taşıyan helikopterlerin yiyecek gönderemediklerini, yılan, böcek, ne varsa yiyerek açlıktan ölmekten yırttıklarını.
Yirmi beş sene geçti. Ve biz savaş gerçeği ile büyüdük.
Yirmi beş sene geçti, hiç bir şey değişmedi.
Yazık ki hiç bir şeyin değişmemesi, bu "düzen"in devam etmesi birilerinin fena halde işine geliyor.
Vatan sağ olmasın, adam olsun, evlatlarını korusun.
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün
Bugün aşağıdaki resimden gördüğüm ilk beş sözcük bunlardı. Posta kutuma düşmüş, tıkladım, baktım.
Bu kadar işte. Bilimsel bir açıklaması var mıdır? Bence ilginç bir rastlantıydı.
En iyisi, bir adım gerisi
İnsanların hayat hikayelerini okumayı seviyorum, biyografiler, röportajlar… Belki insanlarına hayatına burnumu sokmayı seviyorum belki de başarılarından bir ilham çıkarmayı bekliyorum, sebebini bilmiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)