4 Temmuz 2011 Pazartesi

Hadi kalk gidelim

"Hemen şu anda
Kapa telefonunu
Bulamasın arayan da"


........

Yok hadi kalk gidelim olmadı. Öyle zamanlarımız çoktur da bu defa totomuzu kaldırmak epey zamanımızı aldı. Karar verebildiğimizde bütün gün malak gibi yattığımız koltuktan birbirimize bakıp "ulen bugünden gidebilirmişiz yazlığa orda malak gibi yatardık" diye güldük.

Sokak köpeklerinden başka canlı kalmadı mı sokaklarda, anla ki İzmir'de bir yaz cumartesisi yaşıyorsun. Köpekler de zaten sıcaktan park etmiş arabaların altında gölgeye çekilir, hatta İzmir'in kanı perşembe akşamından başlar çekilmeye de biz insaflı kesimden bahsediyoruz. Nitekim bizim kasaptaki son etleri biz aldık, arkamızdan dükkan kapandı, o da Çeşmeye vınladı.

Akşam uğraşamadık, balıktan vazgeçip balkonda biraya çevirdik keyfi. Üstüne dondurma üstüne kiraz hatta unutulan kağıt helvalar kemirildi sohbetin peşi sıra... Pisboğaz olduğumuzu söylememe bilmem lüzum var mı?

"Açarız radyoyu
Kafa nereye biz orayaaaa"


.......

Yok Arca kendine özel Sıla CD'sini sever, Emre Aydın'dan "son defa"yı sever. Radyo çok riskli çookkk. Bi de kafa nereye derken? Yok biz direkt yazlıktayız.

"İyi gelmez mi hiç deniz havası
Bir oda bulur sokarız başımızı
Bi de koyarız iki kadeh
Kafa nereye biz oraya"


.......

İyi geldi deniz havası, uykudan gözler kayana kadar denizin içindeydi cüce. Geçen yıl çekindiği deniz bu yıl kankası oldu. Kızgın kumlardan serin sulara bıraktı minik bedenini. Şeftaliden sonra ellerini denizde yıkaması için epey gaz vermiş olacağız baktık beline kadar suya girmiş. "NAPIYOZ BİZ?" surat ifadesine dehşet karıştı ve bastı yaygarayı. Bizim oranın denizi bir anda derinleşir de Arca yeni keşfetti.

Koşar adım gittiği sahilden sürünerek döndü eve. Öğle yemeğini tıkınıp serin ve uzun öğle uykusuna teslim oldu. Ben de yarım tepsi midye ile birayı götürdüm söylemesi ayıp. (Bir daha bu satırlardan "yok kilo aldım yok cırcır oldum" diye yazanı eşekler depsin!)

Çenesi, eli kolu hiç durmuyor. Konuşmasa şarkı söylüyor. Senelerdir eşsiz billur sesim ile kafasını miktiğim İlkerin usul usul intikamını alıyor. Susması için bol bol yemek tıktım ağzına. Bu aralar ketçap özentisi oldu. Eser miktarda ketçap sürülen gıdayı hamuduyla götürüyor. Nitekim dün akşam "doydim" demesinin üzerine iki şiş tavuk daha yiyebildi. Haliyle hazımsızlıktan gece sık sık kabuslar gördü, üç bardak su üzerine süt içti, kesmedi. İlkeri uyandırıp soda versek mi diyecektim, ya da Talcid. Bir ara horluyordu, et kokan terler döküyordu.

Bazen onun iki yaşında olduğunu unutuyoruz ve sadece yemek yerken susması gerçeği bizi çok pis yedirmeye teşvik ediyor.

Adet olduğu üzere bir hafta sonu yazısını burada noktalarken yazlıktan karelerle baş başa bırakıyorum gözleri...

"ananeyle biberleri çapaladı, t-shirt'ünün eteğinde biberleri taşıdı, defalarca bahçe ile teras arasında gidip geldi."

"çapalarken biber fideleriyle konuşuyor"


"yemek masasında arabalarıyla oynarken konuşuyor. (arabalar babamın gençliğinden kalma)"


"Babamın mutlaka çek dediği meşhur ortancaları"


"ve bütün bir kış boyunca uğraşıp tek başına inşaa ettiği barbeküsü. Patenti kendisine aitmiş. Vaktiyle uzay mangalı diye adlandırdığı ex-icraatı artık bir nostalji, şimdi devir barbekü devri"

3 yorum:

Gulcin dedi ki...

ben de artik Izmirime Cesmeme kavusmak istiyorum. Cok ozeniyorum cok :)
Arcanin tasidigi biberler piserse bir de o barbekude degmesinler muhtemelen dedenin keyfine :)

Fatma dedi ki...

Arca çok eğlenmiş belli ve ayrıca bronzlaşmış da. Sizse bütün gün yattınız mı hiç mi denize girmediniz, barbeküyü kullandınız mı, biberler lezzetli miydi?

yeliz dedi ki...

bi dahki pişirelim gülçin valla iyi fikir.

yok Fadişçim mümkün mü yatmak! denizde cılkımızı çıkardı. barbeküyü kullandık ama biraz fazla yakmış babam etler az buçuk kömür oldu:)