iphone'dan post yazma ve hatta fotograf ekleme denemesi
anasinin pesinde atesli bir arca
bos isler pesinde bir yeliz
isinde gucunde bir ilker
pijamali bir pazar
8 Ocak 2012 Pazar
Sürpriz günü
Kılım! son derece kılım bu sürpriz günü olayına. Kitap günü, süt günü, oyuncak günü eyvallah ama sürpriz günü iş başa düşüyor, sevmiyorum katiyen sevmiyorum.
Sürpriz günleri gerçekten sürpriz oluyor ... bize! Arca'dan çok bize, zira Arca yeni tatlarla tanışıyor canına minnet. Bizim onun reşit olasıya kadar mümkünse yanından geçmesine izin vermedğimiz yiyecekleri bir güzel okulda tıkınıyor.
Sürpriz günleri gerçekten sürpriz oluyor ... bize! Arca'dan çok bize, zira Arca yeni tatlarla tanışıyor canına minnet. Bizim onun reşit olasıya kadar mümkünse yanından geçmesine izin vermedğimiz yiyecekleri bir güzel okulda tıkınıyor.
7 Ocak 2012 Cumartesi
Ongun... Arca'nın yeni takıntısı
Arca'nın en çok uğraştığı ve bence en çok sevdiği arkadaşı Ongun. Arca'dan biraz daha küçük, ay farkı bile çok önemli onların yaşında, konuşmaya yeni yeni başlayan tatlı mı tatlı bir velet.
6 Ocak 2012 Cuma
Hipokrat kim yav?
Geçen akşam işten geldim soyunuyorum, İlker ile Arca da bizim yatakta boğuşuyor. İlker, bir anda "gel babacım senin boğazına bakalım, ne zamandır bakmadık" dedi. Ben noldu, ateş mi var, boğazı mı ağrıyor derken daha, İlker muayeneyi çoktan bitirmişti. Boğazlarda beyazlık vardı.
4 Ocak 2012 Çarşamba
Dumur diyalog #37
NA: hadi arca bana yilbasi hediyelerini goster
A: cok uzun surebilir
~~~~~~~~~~~~~
Y: hadi ben ise gidiyorum Arca, baban nerde
A: tuvalette babam ise gitmeyi unuttu
A: cok uzun surebilir
~~~~~~~~~~~~~
Y: hadi ben ise gidiyorum Arca, baban nerde
A: tuvalette babam ise gitmeyi unuttu
"Anne" olmaya yüklediğimiz anlam
Çok mu üstüne düşüyoruz bu "anne" olmanın? "Ben" gitti ve yerine "anne" mi geldi? "Annelik" yüklediğimiz anlamın altında eziliyor kimi zaman. Bu kadar "anne" olunca kendimizden ne kadar uzaklaşıyoruz, hatta mesleğimizden, şüphelerimizden ...
Mesela yardım isteyen bir "anne" ise akan sular duruyor. Sözde talep çocuklar içinse araştırmak aklımıza gelmiyor. Belki geliyor ama sonra şüphe duyduğumuz için utanıyoruz, "acaba"mızı kendimize saklıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan olay buydu işte. Yardım edenlerin arasında profesyonel meslek yaşamlarında "acaba"yı düstur edinmiş kadınlar vardı ama "anne" olarak yardım ettiler, sualsiz. Vicdanları sömürüldü.
Halbuki onlardan önce biz birer bireydik, önümüzde berimizde "anne" sıfatı yoktu. Sanki herşey için daha özgürdük. Hayata karşı yanlışlarımız daha affedilirdi. Kendimizle ilgili hemen her şeye daha otokontrollü yaklaşırken, yaklaşmamız beklenirken diğer taraftan "anne"lik sıfatını kullanarak vicdanları sömürenlere karşı gardımızı düşürüyoruz.
Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz.
Mesela yardım isteyen bir "anne" ise akan sular duruyor. Sözde talep çocuklar içinse araştırmak aklımıza gelmiyor. Belki geliyor ama sonra şüphe duyduğumuz için utanıyoruz, "acaba"mızı kendimize saklıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan olay buydu işte. Yardım edenlerin arasında profesyonel meslek yaşamlarında "acaba"yı düstur edinmiş kadınlar vardı ama "anne" olarak yardım ettiler, sualsiz. Vicdanları sömürüldü.
Halbuki onlardan önce biz birer bireydik, önümüzde berimizde "anne" sıfatı yoktu. Sanki herşey için daha özgürdük. Hayata karşı yanlışlarımız daha affedilirdi. Kendimizle ilgili hemen her şeye daha otokontrollü yaklaşırken, yaklaşmamız beklenirken diğer taraftan "anne"lik sıfatını kullanarak vicdanları sömürenlere karşı gardımızı düşürüyoruz.
Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz.
3 Ocak 2012 Salı
2 Ocak 2012 Pazartesi
Yılbaşı gelenekleri
İlker, yılbaşında yapılması gereken ne varsa, adet ne ise toplamış gelmiş.
Yeni yıla güzel bir sofra, kuruyemişler, kokina....
Kırmızı mumlar... giyilecek kırmızı bir şeyler. Donumuz yoktu, hırkamızı kırmızı seçtik:)
Yeni yıla güzel bir sofra, kuruyemişler, kokina....
Kırmızı mumlar... giyilecek kırmızı bir şeyler. Donumuz yoktu, hırkamızı kırmızı seçtik:)
31 Aralık 2011 Cumartesi
Bir yılbaşı yazısı : KÖPEKLER GİBİ PİŞMANIM!
Evet abicim güya sabahın köründe kalktık kimseler dadanmadan işleri hallederiz diye yola çıktık. Bu kadın, yani ben son üç günümü uykusuz ve mutsuzi depresif ve manyak geçirdiğim için Nadire ablaya hediye almayı unuttum. Üstelik izin günümün yarısını İlker'le AVM dolaşarak geçirmiş olmama rağmen!
30 Aralık 2011 Cuma
Yıllık yılbaşı ağacı hatıra çekimi
Burda biri pazarda teyzelere şevket-i bostan tarifi veriyor!
Pazara gidince ilk iş Elif nineye uğruyorum. Ot çer çöp hep ondan alıyorum, bazen de yumurta. Minik ama sarısı neredeyse turuncu yumurtaları var.
29 Aralık 2011 Perşembe
Hayata insanlara dokunmayı başarabildin mi?
Bazı insanlar vardır, "gözlerimi kapatır görevimi yaparım" derler. Bazıları ise gözlerini dört açmış, yaptığım işe daha fazla ne katabilirim diye didinirler.
Bizim ofiste Gül var mesela. Canavar gibi. Gencecik evlenmiş, benim yaşımda ama boyunca çocuğu var. Ortaokul mezunu, çok uğraştık liseyi bitirtemedik, velisi olacaktım yav...
Bizim ofiste Gül var mesela. Canavar gibi. Gencecik evlenmiş, benim yaşımda ama boyunca çocuğu var. Ortaokul mezunu, çok uğraştık liseyi bitirtemedik, velisi olacaktım yav...
Cansu bize geldi
Aylardır görüşmüyorlardı.
Sırayla hasta oluyorlardı.
Cansu'nun geleceğini öğrendiği o gün takım eşofmanlar giyildi. Bevk'in aldığı parfüm süründü.
28 Aralık 2011 Çarşamba
Hafta sonu Vol.3 : DIY'ın Dibine vurdum şerefsizim!
Hafta sonu ayazdan burnumuzu dışarı çıkarmadık. Arca pencereden güneşi gösterip "bugün hava çok güzel" şeklinde kıtır attı ama yemedim:P Yağmur, kar eyvallah... 10 C'ye kadar dış hava koşulları eyvallah ama ayaz soğuk bııırırırı...
Arca ile tek başımıza olduğumuzda her şey çok güzel. Üçüncü şahıslar olmasın mümkünse, hatta İlker bile... Tüm cumartesi günü tek arıza çıkarmadı. Tamamen onun istekleri doğrultusunda hareket ettik.
Misal erkenden öğlen uykusu uyumak istedi, hay hay... Erkenden pilav istedi, hemen! Yanına et, derhal! Ayran pek tabii!
Kurabiyelerden bahsetmiştim.
Şirinlere ev yapalım mı dedim, atladı fikrin üzerine!
Yaratıcılıktan değil be ya... Ela'lara gittiğimiz o gün çok şaşırtıcı bir şey oldu ve Arca, Ela'nın oyuncak evi ile epeyce uzun vakit geçirdi. Oyunlar kurdu, konuştu, vs...Eve döndüğümüzde ilk iş İlker'e anlattım.
Nitekim Şirinler'in şarkısını söyleye söyleye beklentimden çok daha uzun zaman bu dandirik evin önünde oyunlar oynadı.
"Oyuncağın, oyunun kızı erkeği olmaz"ı pek güzel gösterdi bize.
Ela'nın oyuncak evi ile pek mesut zamanlar geçirdi |
Var ya bu anne D.I.Y.'ın dibine vuruyor dostlar.
Ayakkabı kutusundan oyuncak ev yapıyor var mı ötesi?
Üstelik çevreci bir duyarlılık ile "geri dönüşüm" olayına destek bir öneri sunuyor!
Hey yavrum hey!! GERİ DÖNÜŞÜM D.I.Y.'I BURADA!! D.I.Y.'A GEL D.I.Y.'YA!
27 Aralık 2011 Salı
Hala duymadınız mı? STET?
Sınır tanımayan ebeveynler topluluğu , kısaca STET.
Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.
Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.
Gönülden destekliyorum.
Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.
Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.
Gönülden destekliyorum.
"Tevazu, kişinin kendisini anlamadığını kabul etmesidir."
Hafta sonu kitabın biteceğini biliyordum. Hani bazı kitaplar vardır, bitmesin istersin, bitişini ertelersin. Pazar Arca uyuduktan hemen sonra uyuyakalmışım, her yerim ağrıyordu. Bir pazara gitmek bir insanı bu kadar mı yorar kardeşim! Ama böyleyimdir ben, hafiften depresyondaysam, uyku paklar beni. Tam dalacakken telefon çaldı, uyku açıldı.
Hafta sonu Vol.2 : İktisadi İlimler Akademisi
26 Aralık 2011 Pazartesi
Hafta sonu Vol.1 : Chocolate chip cookies activity
“haydi oylar Yeliz’e, Yeliz gelsin meclise”!!
Yaşım 33.
25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.
Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.
Eğer milletvekili olursam;
25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.
Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.
Eğer milletvekili olursam;
25 Aralık 2011 Pazar
Evde bir çocuğun olması demek…
Evin mütemadiyen savaş alanı olması demek.
Buzdolabında bolca süt, meyve, yoğurt demek, sağlıklı beslenmek demek
24 Aralık 2011 Cumartesi
Kaz ayaklarımın müsebbibi bulundu
Hayır pek çok
sırıtmak değil sadece. Tamam o da var. Tamam cidden sürekli sırıtan bir
suratım! Lakin sadece o değil. Asıl sebep lensler! Daha doğrusu kuruyan
lensler!
23 Aralık 2011 Cuma
HAYIR, yalnız değilim! : Bu bir TO DO LIST postudur!
Geçenlerde Gamze ile yazışırken ikimizin de sadece kendimizde var olduğuna inandığımız, bir
benzerimizi bulduğumuz için ölümüne sevindiğimiz bir yönümüzü keşfettik.
LİSTELER!
Hiç bu kadar
mutlu olduğumu hatırlamıyorum, benden bir tane daha var, üstelik neslimin
tükendiğini sanıyordum. Evet biz Gamze ile “to do list”lerin bile listesini
tutan kadınlarız. Hayata ne gibi bir katkımız var bilmem ama biz böyleyiz, bizi
seven böyle sevsin!
Yeni yıl
yaklaşırken fark ettim ki ben – tatil günümde yapılacaklardan, menüye kadar,
market alışverişinden, yılbaşı hediyelerine ve hatta “okunacak” “alınacak”
“daha sonra alınacak”, “alınsa da olur alınmasa da olur” kategorisindeki
kitaplara kadar liste hazırlayan – ben, hayatımda hiç yeni yıl listesi
hazırlamamışım.
Hay bin kunduz!
Dün saat dedim
çıkarmıyorum dedim ya, hay eşek arıları sokasıca dilim! Akşama doğru klik diye
bir ses, saati elimize aldık. Var bir gudubetlik hadi hayırlısı : )
Hafta sonu
dötümüz donacakmış. Ayaz olacakmış. Ayaz bir hava koşulu değildir, hiç haz etmem
kendisinden! Ilık olsun yağmur olsun. Ha illa ki soğuk yapacaksa kar yağsın,
bir anlamı olsun.
Uzun lafın kısası
umumiyetle evde ikamet edeceğiz cüceyle.
22 Aralık 2011 Perşembe
“Bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”
Hani klasik anket soruları vardır, “bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”
Ulan hayatım değişti dalga mı geçiyorsun!
Dün şu ZAZ ileilgili yazıyı okuyan Emre, kahkahalarla beni aradı. Evet “okuyucularımdan beğeni telefonları alıyorum” alt metnini işte tam bu noktada yazıya enjekte ediyorum! Çiçek göndermek isteyen olursa adresimi verebilirim:P
Emre kim diye merak edenler yazının sonundaki dip notu okusunlar. Burada bana uzun uzun şahıs tasviri yaptırmasınlar.
Neyse biz telefon sohbetine dönelim.
Taktik taktuk tiktak tiktak
Dün akşam
annemlere gittik, balık alkol. Maçın bitimine doğru benim gözler kaymaya
başladı. Arca bir cin. Ufak tefek uykusuzluk arızalarını müteakip uyudu eve
gelince… Ben de o miskinliğin üzerine dört gündür kıyamadığım fönlü kafamı
yıkadım, biraz miskinlik daha…
Dumur diyalog #34
Hazzın ertelenmesi ile ilgili olan oyunu yeniden oynamak konusunda konuşurken...
---------------------------------------------------------------------
A: Noel Baba’ya
kızıyorum.
İ: Neden babacım?
A: Hep kitap
getiriyor, hep kitap getiriyor, hiç oyuncak getirmiyor.
---------------------------------------------------------------------
A: Annem seni
seviyom.
Y: Neden beni
seviyorsun?
A: Anne olduğun
için seviyom.
21 Aralık 2011 Çarşamba
Magandalık sana mı kaldı kadın!
Yağmurun şehri esir aldığı o gün, sabahın beşinde İstanbul’a
gitmek için yola çıktım. Bu aralar taksi kullanmıyorum, otoparka bırakmak daha
ucuza mal oluyor.
Neyse… Gece gök yere inmiş, sokaklar Venedik’ten hallice…
Arka sokaklardan kestirmeden gidiyorum. Zira velet sabahın köründe naz yapmaya
karar vermişti. Önümde tıngır mıngır bir beyaz Şahin. Ne sinyali belli olur, ne
freni. Sollayayım şunu dedim. Hiç huyum değildir, tin tin takılırım önümdekine,
şeytan dürttü kanımca. Magandalık şeytanı. Gaza bastım, tam yanından geçerken bir su birikintisine –
su birikintisi pek mütevazi bir tanım oldu, Tahtalı barajından hallice demeli –
girdim, bütün su beyaz Şahin’in üzerine…
Karışık kaset
Yağmurun İzmir’le
işi bitmiş, bulutlarını da alıp gitmiş bu sabah. Geriye yıkanmış, temizlenmiş
bir şehir kalmış. Öpesim geldi, hani çocuklar banyodan sonra mutlaka öpülür ya …
Bizim
gençliğimizde (hey allam yaşlanıyoruz) “karışık kaset” diye bir kavram vardı.
Hatta bunun için dükkanlar vardı, resmen sektördü yav! Misal Göztepe’de bir
Murat vardı, karışık kaset hazırlardı. Yasemin Hediyelik eşya dükkanının
yanında. Birkaç basamak ile inersin, her yağmurda su basar. Listeler vardı,
seçerdin. Sevgililer birbirlerine mesaj kaygılı karışık kasetler hazırlardı.
Hah işte muhterem kocam dün gecesini buna ayırdı. Tabii devir değişti, şimdi
karışık MP3 CD’si hazırlanıyor.
20 Aralık 2011 Salı
"Bebenizle vedalaşıp öyle evden ayrılın" diyor...
ben
değil uzmanlar... işe giderken çocuğunuzla vedalaşarak evden ayrılın, böylece
gittiğinizi bilsin. En doğrusu buymuş. Biz de uzmanların pek değerli görüşlerine
riayet ettik ve bu yaşına kadar hiç uyurken bırakmadık Arca’yı. Çok bilirim sabah sekizde melek gibi uyurken dürtüp, "kalk len anan gidiyor, öpüş koklaş sonra arıza yapma" dediğimi.
Yalnız küçük
küçücük bir detayı atlamış uzmanlar…
Salyangoz ailesinin pazar gezmeleri
Yağmur yağdı mı duramıyorum evde, salyangoz muyum neyim:)
Yürüyüşe çıkamıyorsam, balkona çıkarım mutlaka o yağmur kokusunu duymam lazım. Misal dün akşam korkunç geçen İstanbul seyahatinden ve Arca’yı uyuttuktan sonra montları giyip balkona çıktık İlker’le. Yıllar sonra ilk defa iki fırt sigarasından çektim, içime çekmeden ama : )
Hey gidi eski dost hey gidi ezeli düşman!
Neyse yağmur en güzelinden Pazar günü yağmıştı. İlla ki dışarı çıkalım diye tutturdum İlker’e. Güzelbahçe mi Alsancak mı derken Alsancak ağır bastı. Üç yedek kıyafet ve hatta içlik tayt Arca’nın nazik totosu üşümesin diye.
Kıbrıs Şehitleri, Kordon…
19 Aralık 2011 Pazartesi
İlker'e diyet bozduran kurabiyeler
Son bir taneyi, yalvar yakar kaçırdım İlker'den. Bayıldı!!
Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...
Tarif veriyorum.
Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...
Tarif veriyorum.
18 Aralık 2011 Pazar
Arca bu aralar...
Çorabını
çıkardıktan sonra ayak parmaklarının aralarındaki pislikleri temizliyor. İnce
motor gelişimi açısından olumlu buluyoruz.
Hala ana
babasının aksine tavuklu kereviz ve kıymalı kabak yemeklerine bayılıyor.
Arca’nın gastronomisi ile ilgili yorum yapmaktan çekiniyoruz.
16 Aralık 2011 Cuma
Günün çorbası : Köfteli çorba
Bloğun isminden
kaynaklı bir çorba tarifi beklentisi her daim vardı, biliyorum. Özellikle katı
gıdaya geçildiği dönemde takipçiler, Arca’nın sebzeli çorba tariflerini buradan
yayınlayacağımı sandı, avucunu yaladı.
İki sebebi var;
Dumur diyalog #33
Uyku monologları:
Umidim gelsin! Umidim gelsin! (Çok özlüyor garibim)
Sarp benim makarnamı yemesin! Yemesin! Yemesin! (Sarp tombul ve çok tatlı bir çocuk, belli bizimkinin de yemeğine sulanıyor)
Bal yiycem bal yiycem (getiriyorum gecenin bir vakti yemiyor eşek herif:P)
15 Aralık 2011 Perşembe
"Yeliz, yeni yıl akşamı cezbedici ol."
Puhahahahah
Bugün mailimin
gelen kutusuna teşrif eden postalardan birinin “konu” kısmındaki emir cümlesi
bu idi.
“Yeliz, yeni yıl
akşamı cezbedici ol.”
PEKİ!
Günün çorbası production gururla sunar: Yazdı, yönetti, oynadı... Arca'nın tek kişilik gösterisi
Arca günlerdir babasını birlikte uyuma vaadiyle kandırmakta, her seferinde son anda çark etmektedir.
Evvelden birlikte uyuyacakları tarihi "ayın on beşi" olarak belirlemişti, bugün ayın on beşi diyerek ona laf bırakmadığımız için yeni taktikler geliştirdi.
Evvelden birlikte uyuyacakları tarihi "ayın on beşi" olarak belirlemişti, bugün ayın on beşi diyerek ona laf bırakmadığımız için yeni taktikler geliştirdi.
14 Aralık 2011 Çarşamba
Havadan sudan çoğunlukla kitaptan
Dün fark ettim ki inanılmaz umursamaz bir insan olmuşum. Uçakta nemlendiricimi sürdüm, makyajımı yaptım. Etraftan gelen garip bakışları sallanmadım. Böyle bir rahatlık, bir sallamazlık. Sonra aramızdaki boş koltuğun yanında oturan kadının hangi kitabı okuduğunu anlayamadım – böyle bir manyağım ben, ne okuyor millet illa ki göreceğim, sonra bu tanımadığım insanların hakkında okudukları kitapla ilgili yorumlar yaparım – dayanamadım, o kitabı açık kucağına bırakmış halde uyurken ben kemerimi çözdüm, kitabı hafifçe kaldırıp kapağına baktım, derken küçük bir hava boşluğu bir sarsıntı, kadınla göz göze geldik. Kanımca benim sapık olduğumu düşündü. Bense onun henüz evlenmemiş, iş güç sahibi, kuvvetle muhtemel ailesi ile yaşayan ve birer birer evlenen arkadaşlarının ardından kendisi de geç kalıyorum korkusu ile ilk aklına yatanla nikah masasına oturacak, 30 yaş üstü bir kadın olduğunu düşündüm.
Evet, kitabın ne olduğunu anlayabildiğim için bu kadar fikir yürütebiliyorum.
Evet, kitabın ne olduğunu anlayabildiğim için bu kadar fikir yürütebiliyorum.
Günün sebzeleri ızgara!
Dün İstanbul’daydım. Hayır oralardan post yazmaya kasmadım, hazır yazılmışları vardı. Blogger istediğiniz zaman yayınlayabiliyor postları, heyecan yok!
İstanbul muhabbetlerim var tabii ki. Ama öncesinde Lale abla diyete girmiş, sebze tarifi aramaktaymış, nöbetçi gastronomi uydurukçusu gururla sunar: Izgara sebze!
13 Aralık 2011 Salı
Dumur diyalog #32
Yemekte karnabahar olduğunu öğrenen Arca olmadık arızalar çıkarır.
Y: karnabahar yememek için mi mızıklıyorsun Arca? Söylesen anlarım ağlamana gerek yok.
A: Hayır! Köfteli çooba yemek için mızıklıyorum.
Y: karnabahar yememek için mi mızıklıyorsun Arca? Söylesen anlarım ağlamana gerek yok.
A: Hayır! Köfteli çooba yemek için mızıklıyorum.
MİM : Hayatımda gizli saklı kalmış gerçekleri açıklıyorum!
Ev ödevimizi unutmayalım, Hypo mimlemiş, atlamayalım : )
Göz kırpamam! Yüzümün aldığı şekil o kadar komik olur ki bırak çaktırmayı puhahahah diye gülersin. Çocukken katil kim diye bir oyun vardı katiyen oynayamazdım. Göz kırpmaya çalışırken maymun gibi bir şey oluyorum. Ağzım burnum oynuyor, gözümden başka yüzümdeki bütün mimikler oynuyor.
Göz kırpamam! Yüzümün aldığı şekil o kadar komik olur ki bırak çaktırmayı puhahahah diye gülersin. Çocukken katil kim diye bir oyun vardı katiyen oynayamazdım. Göz kırpmaya çalışırken maymun gibi bir şey oluyorum. Ağzım burnum oynuyor, gözümden başka yüzümdeki bütün mimikler oynuyor.
12 Aralık 2011 Pazartesi
Sansür dönemi
Sansürün hemen her türlüsüne karşı olan bendeniz, huzurlarınızda çark ediyorum.
Yeter ulen yeter! Başlayacam bu düdüğün aktan boktan kitaplarına!
10 Aralık 2011 Cumartesi
"Arca hazzı erteledi"
Hazzın ertelenmesi ne ola ki diyenler için bir tık.
Cümle içinde kullanırsak, "Arca hazzı erteledi."
Cümle içinde kullanırsak, "Arca hazzı erteledi."
9 Aralık 2011 Cuma
Festival
Üzerinden iki gün geçti demeyin derbi maç dediğin 90 dakikada oynanıp bitmiyor arkadaş, en az bir haftalık bir festival havasında geçiyor.
Maçtan önceki gündü, ben Arca’yı uyutup kitaplarını paketlemeye oturdum, arka fonda bir ses goool diye bağırıyor, Van Hooijdonk!! Haydaaa ben bu ismi biliyorsam kesin nostaljik bir karşılaşmadır. Bingo, 2003 FB GS’ye geçirmiş, şort ve oyuncuların saç modelleri seneyi şıp diye ele veriyor zaten, maçın eski olduğunu bilmek için futbol otoritesi olmaya gerek yok, modadan az buçuk anlaman yeterli!
Maçtan önceki gündü, ben Arca’yı uyutup kitaplarını paketlemeye oturdum, arka fonda bir ses goool diye bağırıyor, Van Hooijdonk!! Haydaaa ben bu ismi biliyorsam kesin nostaljik bir karşılaşmadır. Bingo, 2003 FB GS’ye geçirmiş, şort ve oyuncuların saç modelleri seneyi şıp diye ele veriyor zaten, maçın eski olduğunu bilmek için futbol otoritesi olmaya gerek yok, modadan az buçuk anlaman yeterli!
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var! Vol.3
Şimdiye kadar gerek sosyal paylaşım ağlarında gerekse yakın çevrenizde önceki derslerimizdeki kavramları kullandığınızı varsayıyorum. Evde beyiniz üzerinde uygulayabilirsiniz. Hatta ona da öğretmekte fayda var toplum içinde ana baba olarak ne kadar bilinçli görünürseniz o kadar iyi!
Günün çorbasında ayrımcılık yok "analara faydalı bilgiler kılavuzu" dedik ama baba, hala teyze amca dayı ve hatta dileyen aile büyükleri tarafından kolayca anlaşılabilen herkese açık bir hizmettir!
Önceki derslerimizi kaçıranlar için;
1. ders konuları : "farkındalık" - "sonuca değil sürece" - "algısı açık" için buraya bir tık!
2. ders konuları : "öğütle değil örnek olarak eğitim" - "sınırları çizmek" - "doğal ebeveynlik" - "kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır" için buraya bir tık!
Son dersimize geçmeden önce bu kavramları kullanırken geleneksel bir takım enstantaneler katarsan, "beyim, bizim kız, velet..." etraf analar seni bağrına basar, bir üst ligte kendinden sayabileceği biri olarak görür seni, puanın feci artar. Kısaca bunları öğrendim, götüm kalktı yok, mütevazi bir portre çizeceksin!
Günün çorbasında ayrımcılık yok "analara faydalı bilgiler kılavuzu" dedik ama baba, hala teyze amca dayı ve hatta dileyen aile büyükleri tarafından kolayca anlaşılabilen herkese açık bir hizmettir!
Önceki derslerimizi kaçıranlar için;
1. ders konuları : "farkındalık" - "sonuca değil sürece" - "algısı açık" için buraya bir tık!
2. ders konuları : "öğütle değil örnek olarak eğitim" - "sınırları çizmek" - "doğal ebeveynlik" - "kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır" için buraya bir tık!
Son dersimize geçmeden önce bu kavramları kullanırken geleneksel bir takım enstantaneler katarsan, "beyim, bizim kız, velet..." etraf analar seni bağrına basar, bir üst ligte kendinden sayabileceği biri olarak görür seni, puanın feci artar. Kısaca bunları öğrendim, götüm kalktı yok, mütevazi bir portre çizeceksin!
8 Aralık 2011 Perşembe
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var! Vol.2
Serinin ilk ayağında "farkındalık", "sonuca değil sürece", "algısı açık" konularına değinmiştik. Kaçıranlar buraya bir tıklayıversin, nadide bilgilerden mahrum kalmasın.
"Analara faydalı bilgiler kılavuzu" zamane analarını bilinçlendirmeye devam ediyor.
(Kılavuzunuz karga burnunuz bokta:P)
Bu dersimizi biraz daha genişletiyoruz ve yeni kavramlarla tanışıyoruz.
"Analara faydalı bilgiler kılavuzu" zamane analarını bilinçlendirmeye devam ediyor.
(Kılavuzunuz karga burnunuz bokta:P)
Bu dersimizi biraz daha genişletiyoruz ve yeni kavramlarla tanışıyoruz.
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var!
Günün çorbası hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak taze analara inanılmaz bir hizmet sunuyor.
- Entel ortamlarda nasıl konuşacağınızı bilmiyor musunuz?
- Didaktik söylemlere cevap verirken altta kalmak canınızı mı sıkıyor?
- Sanal alemdeki bilge anaların yazılarına kafanız basmıyor mu?
- Bebeniz hakkında beyanat verirken “vay be” diye ışıldayan gözler üzerinize çevrilsin mi istiyorsunuz?
- Çok okumuş, çok araştırmış, çokbilmiş bir ana profili mi çizmek istiyorsunuz?
Tamamen anlaşılır, hayata uyarlanmış cümle içinde kullanılmış süper düper entel dantel lügat! kısacası ihtiyacınız olan her şey bu seride!
7 Aralık 2011 Çarşamba
Hazzın ertelenmesi
Arca sanırım henüz bir yaşını filan bitirmişti. Bir doktor kontrolü sırasında artık onun bir birey olduğundan, çocuk eğitiminden, sınırlardan bahsetmiştik. Arca’dan söz ederken birinci çoğul şahıs yerine üçüncü tekil şahıs ile cümle kurmaya başlamam o günlere rastlar. Üç yaşındaki çocuğu hakkında bilgi verirken “artık çişimizi tuvalete yapıyoruz” diyen anneye, doktorun “sizin adınıza çok sevindim, demek bu yaşta hala bezliydiniz” esprisine o gün epey gülmüştüm. Hadi üç yaş neyse de ben ilkokula giden çocuğu ile ilgili “sınavı kazandık” gibi bir cümle kurulduğuna şahit oldum, çok antipatik!
Neyse konuyu dağıttım. Doktor o gün bana bir soru sormuştu. “Pastanın neresini seversiniz?” “kekini” “peki önce pastanın neresini yersiniz? Kekini mi? Kremasını mı?” “kekini sona bırakırım” demiştim.
Neyse konuyu dağıttım. Doktor o gün bana bir soru sormuştu. “Pastanın neresini seversiniz?” “kekini” “peki önce pastanın neresini yersiniz? Kekini mi? Kremasını mı?” “kekini sona bırakırım” demiştim.
6 Aralık 2011 Salı
İlgili makamlardan taleplerim
Haftalık çalışma günlerinin 3 gün ile sınırlandırılması ve çıkış saatinin 17:00 olmasını talep ediyorum.
Geçen hafta pazartesi izin almıştım, Cuma Deniz doğunca artık öğleden sonra ofise dönmedim. Dolayısı ile üç gün çalıştım. Son derece verimli bir üç gündü. İzin günlerimde Arca’yı okuldan ben aldım, lokum gibiydi. Ben bu üç günün tadına vardım, katiyen bırakmam, yasal düzenleme istiyorum!
Okulun tiyatro etkinliklerini mümkünse Arca’nın pek vakıf olmadığı oyunlardan yana tercih etmesini talep ediyorum. Baştan sona bildiği Pamuk Prensesin tiyatrosu sırasında “Yedi cüceler nerede? Kötü kalpli kraliçe nerede? Cadı zehirli elmayı verecek mi?” gibi sorularla çevreyi bunalttığı yetmiyormuş gibi, bütün hafta sonu biz de detaylardan nasibimizi aldık!
Bu kadar değil tabii ki!
Kürk Mantolu Madonna'nın hafta sonu etkileri
İnsan okuduğu kitaptan etkilenebilir, kitaptan sahneler gözünde canlanabilir, kitabın kahramanı ile kendisini özdeşleştirebilir ve hatta ağlayabilir… Ben hemen her kitapta hemen hepsini yaşarım.
Peki ya dilini diline dolamak ne oluyor? O kelimeleri kullanmak, hayatına eski Türkçe’den yeni kelimeler eklemek? İşte bu benim başıma ilk defa geliyor.
Nasıl mı?
Peki ya dilini diline dolamak ne oluyor? O kelimeleri kullanmak, hayatına eski Türkçe’den yeni kelimeler eklemek? İşte bu benim başıma ilk defa geliyor.
Nasıl mı?
5 Aralık 2011 Pazartesi
Agora Kuralları
Agora İzmirlilerin çok iyi bildiği çok kalabalık bir alışveriş merkezidir. Hatta orası AVM ötesi bir şeydir.. Hava yağışlıysa, bayramsa, hava güzelse, hafta sonuysa… Sanki yapılacak başka hiçbir iş yok gibi bütün İzmirliler buraya akın eder. Özellikle cumartesi öğleden sonra gitmeye kalkarsan Kemeraltından beter olur, omuz omuza yürürsün. Ne yediğinden ne gezdiğinden bir şey anlarsın.
4 Aralık 2011 Pazar
Deniz Kaptan & Arca
Arca'nın çoook uzun zamandır, ne zaman çıkacak diye sorduğu Deniz Kaptan aramıza katıldı! Yeay!!
Fotoğraflar pek yakında burada :)
Bir yerlerden aklımda kalmış, derler ki bizim cüce kadar veletlerin yeni kardeşleri doğunca ona bir hediye verilmeli, bunu sana kardeşin hediye getirdi denmeliymiş. Böylece aralarında güzel bir ilişkinin başlangıcı olurmuş. Deniz'in doğduğu gün tesadüfen kargo geldi. Kitaplardan biri Arca'nın son zamanlarda yediği içtiği ayrı gitmeyen serinin -bence - en eğlenceli kitabı : Aferin, Küçük Ayı!
Fotoğraflar pek yakında burada :)
Bir yerlerden aklımda kalmış, derler ki bizim cüce kadar veletlerin yeni kardeşleri doğunca ona bir hediye verilmeli, bunu sana kardeşin hediye getirdi denmeliymiş. Böylece aralarında güzel bir ilişkinin başlangıcı olurmuş. Deniz'in doğduğu gün tesadüfen kargo geldi. Kitaplardan biri Arca'nın son zamanlarda yediği içtiği ayrı gitmeyen serinin -bence - en eğlenceli kitabı : Aferin, Küçük Ayı!
2 Aralık 2011 Cuma
Arca diyor ki...
Geçenlerde annem aldı benim okuldan. Pek duygusalmışım o gün, Sevcan ağladığımı anlattı anneme. Annem de “Ümit teyzesi ayrılıyor diye olabilir, bu aralar böyle” dedi. Hey allam size ne yav benim ruh halimden! Kardeşim bi rahat verin doya doya acımı yaşayayım.
Evet Umidim gitti. Dün akşam o kuşlu lokantaya gittik. Söylemesi ayıp götürdüm etleri, fabrika ayarlarına dönmüşüm annem öyle diyor. Umidime hediyesini verdim, çok şaşırdı, çok sevindi. Her geldiğinde görüşeceğiz, ben de İstanbul’a gideceğim. O Ege denen veledi gözüm tutmamıştı bak ne işler açtı başıma! Güzelimi Umidimi aldı pis velet.
1 Aralık 2011 Perşembe
Bizim bildiğimiz başka bir Madonna vardı eskilerden...["like a prayer" geyiğine girmeyeceğim, korkmayın okuyun]
Bu D.I.Y. meselesi çok acayip, insanın kanına bir şekilde girdi mi evdeki her türlü çer çöpe DIY'acak bir şeymiş gözü ile bakar oluyorsun.
Arca ile Ümit abla için el emeği göz nuru fotoğraf kutusu hazırladık demiştim ya, aynı gece o kitap yastığını yaptım. Yetmedi bir de kitap ayracı yaptım. Allahım sana geliyorum kim tutacak beni?
"Umidimizin" son günü
Dündü. Yanında ayrılma olayını konuşmuyorum bile, hemen ağlamaya başlıyor ve bizim gözler doluyor. İki buçuk seneye ne çok sığmış. Ayaküstü olmaz dedik, akşam beraber yemeğe çıkıyoruz, veda yemeği.
30 Kasım 2011 Çarşamba
DIY'dık DIY'madık demeyin! Peynir ekmek yemeyin!
Bu gözler D.I.Y. (Do it yourself : Türkçe meali "elin armut mu topluyor, bir dünya para vereceğine kendin yap!") da gördü ya blogta artık ölsem de gam yemem!
29 Kasım 2011 Salı
Anarşizm
Dün sabah evden işe gider gibi çıkmıştım, kuaföre bir gün önceden tembihlemiştim, “erken gel!” Gün kısa iş çok! Bir pazartesi sabahı kimse saçını yaptırmadığından bütün kuaför halkı etrafımdaydı. Full faça düzeltme iki saatte bitti. Yeni manikürcü kıza pek yüz vermedim. Çünkü biliyorum, aynen şöyle başlıyor her şey; “tırnaklarınızı kendiniz mi kesiyorsunuz?” Toynak olmuş kızım onlar, manikürcü elinden çıkmışa benziyor mu! Tabii ki kendim kesiyorum. Dört ayda bir uğruyorum kuaföre tırnak bekler mi!
Eğer “hhmm evet” deyip geçiştirirsem, bu defa da sohbeti genişletmenin diğer yöntemi “tırnaklarınız güçsüzleşmiş, vitamin takviyesi yapın” Eğer havamdaysam ve sohbet edersem işte o zaman yeni peeling ürünleri ile saç serumu pazarlanmaya başlıyor. Havamda değilsem, duvardaki televizyonu seyredermiş gibi yapıyorum. Aslında bu yeni kızı çok sevdim, çok kibar ve gıdıklamadan dolayısı ile karnına tekme yemeden günü atlattı.
Eğer “hhmm evet” deyip geçiştirirsem, bu defa da sohbeti genişletmenin diğer yöntemi “tırnaklarınız güçsüzleşmiş, vitamin takviyesi yapın” Eğer havamdaysam ve sohbet edersem işte o zaman yeni peeling ürünleri ile saç serumu pazarlanmaya başlıyor. Havamda değilsem, duvardaki televizyonu seyredermiş gibi yapıyorum. Aslında bu yeni kızı çok sevdim, çok kibar ve gıdıklamadan dolayısı ile karnına tekme yemeden günü atlattı.
Çocuk yapın!
Hayatınızın tekdüzeliğinden sıkıldınız mı? Kaşınıyor musunuz?
Geceleri ne kadar sıklıkla kalkabilirim, potansiyelim nedir? Gibi sorulara cevap mı arıyorsunuz?
Dağınık eviniz için artık bahane üretemiyor musunuz?
Geceleri ne kadar sıklıkla kalkabilirim, potansiyelim nedir? Gibi sorulara cevap mı arıyorsunuz?
Dağınık eviniz için artık bahane üretemiyor musunuz?
28 Kasım 2011 Pazartesi
Erer miyim acep?
Balkonda ereceklermiş. Öyle dedi pazardaki güzel yüzlü köylü teyze. Birazını mutlaka böyle ermemişlerinden al, lezzeti hiçbir şeyde yok dedi.
Çoktan ermiş birkaç tanesini daha dünden indirdim mideye. Ben yazın ortasında böyle lezzetli domates yememiştim.
Bakalım bizim bol güneşli balkonumuzda erecekler mi? Aynı lezzete erecekler mi?
Onlar balkonda güneşlenedursun ben bugünümü şehrimin muhtelif semtlerinde, umumiyetle yüzümü güneşe karşı çevirerek geçirdim. Erer miyim ben de domatesler gibi?
26 Kasım 2011 Cumartesi
Günün çorbası iftiharla sunar: Ev işlerinde pratik bilgiler
Tabii ki mail kutusundan arak! ama faydalı görünüyor, hadi bu kıyağımı da unutmayın:P
* Ütü yapmayı sevmiyorsanız daha kısa sürmesini sağlamak çok kolay. Ütü masası kılıfının altına alüminyum folyo serin. Folyo ısıyı geri yansıtır ve ütü yapma süresi kısalır.
* Ütü yapmayı sevmiyorsanız daha kısa sürmesini sağlamak çok kolay. Ütü masası kılıfının altına alüminyum folyo serin. Folyo ısıyı geri yansıtır ve ütü yapma süresi kısalır.
25 Kasım 2011 Cuma
Bu aralar...
Bu bloga çok gülüyorum. Aslında çok önemli bilgiler veriyor kendisi, lütfen dikkate alalım. Eğer evlenmemiş olsaydım muhtemelen bu blogu ben yazıyor olurdum. Şimdi işte veletti kocaydı antin kuntin işler peşindeyim ama Müjde gerçekten çok önemli bilgiler veriyor.
Eğer bu satırları okuyorsa, yorum ayarlarını pop up pencere olarak değiştirmesini rica ediyorum, zira puhahahhah şeklinde yorum bırakasım var teknik aksaklıklar izin vermiyor.
Bu aralar...
Bu büyüklükteki bir bardaktan buz gibi bira içesim var, Kordonda gün batımına karşı mümkünse kafa dengi bir şahıs ile. Mümkünse Arca mevzubahis olmasın. İşten güçten hayattan kitaplardan konuşalım.
Eğer bu satırları okuyorsa, yorum ayarlarını pop up pencere olarak değiştirmesini rica ediyorum, zira puhahahhah şeklinde yorum bırakasım var teknik aksaklıklar izin vermiyor.
Bu aralar...
Bu büyüklükteki bir bardaktan buz gibi bira içesim var, Kordonda gün batımına karşı mümkünse kafa dengi bir şahıs ile. Mümkünse Arca mevzubahis olmasın. İşten güçten hayattan kitaplardan konuşalım.
Al benden de o kadar!
Son bir haftadır ofise asla zamanında gelemedim. Sebep? Tabii ki Arca.
Son haftalarda Arca kendi kendine bir veda ritüeli hazırladı. Şöyle ki, benim iş için evden çıkmama yakın Ümit abla geliyor. Kapıyı Arca açmak istiyor ancak Arca mutlaka benim kucağımda olacak. Sonra Umidine bir hıh yapıyor ve biz birlikte salona gidip oturuyoruz.
Bu ritüel her gün eskizsiz tekrarlanıyor, eksik bir done olduğunda ev yıkılıyor.
İşin kötüsü son bir haftadır alışma süreci için yeni bakıcımız Nadire abla da geliyor. Aynı ritüel ona da yapılıyor. Tek fark anne son bir haftadır katiyen işe salınmıyor.
Diller döküyoruz, anlatıyoruz, ikna etmeye çalışıyoruz, yok! Gören de Nadire çocuğa zulmediyor sanır. Halbuki süper anlaşıyorlar. Kanımca Ümit ablanın gidecek olması gerginliği tırmandırıyor. Bir de sabah evde üç kadın küçük beyin peşindeyiz (harem kurdu şerefsiz!) ya iyice şımarıyor.
(Ah ulen hastalıktı Ümit ablaydı derken hassas ruh haline ilişmiyorum, öyle bir tersime gelecek ki feleğini şaşacak ya neyse…)
Son haftalarda Arca kendi kendine bir veda ritüeli hazırladı. Şöyle ki, benim iş için evden çıkmama yakın Ümit abla geliyor. Kapıyı Arca açmak istiyor ancak Arca mutlaka benim kucağımda olacak. Sonra Umidine bir hıh yapıyor ve biz birlikte salona gidip oturuyoruz.
Bu ritüel her gün eskizsiz tekrarlanıyor, eksik bir done olduğunda ev yıkılıyor.
İşin kötüsü son bir haftadır alışma süreci için yeni bakıcımız Nadire abla da geliyor. Aynı ritüel ona da yapılıyor. Tek fark anne son bir haftadır katiyen işe salınmıyor.
Diller döküyoruz, anlatıyoruz, ikna etmeye çalışıyoruz, yok! Gören de Nadire çocuğa zulmediyor sanır. Halbuki süper anlaşıyorlar. Kanımca Ümit ablanın gidecek olması gerginliği tırmandırıyor. Bir de sabah evde üç kadın küçük beyin peşindeyiz (harem kurdu şerefsiz!) ya iyice şımarıyor.
(Ah ulen hastalıktı Ümit ablaydı derken hassas ruh haline ilişmiyorum, öyle bir tersime gelecek ki feleğini şaşacak ya neyse…)
24 Kasım 2011 Perşembe
Köy Enstitüleri masalı
Bir varmış bir yokmuş…
Yoklukların savaşların içinden bağımsız bir millet çıkmış.
Yazık ki savaş yeni başlıyormuş. Ülkenin büyük çoğunluğu köylerde yaşıyormuş ama bütün ülkenin sadece çok küçük bir kesimi okuma yazma biliyormuş. Eğitimli şehirli gençler de köylere gitmek istemiyormuş.
Demişler ki bu köylerde yaşayan zeki çocuklar var, biz bunları eğitelim onlar da kendi köylerindeki çocukları eğitsinler, böylece ülke kalkınsın. İşte bu kadar basit. Bir nevi saadet zinciri. Ülkenin kendi gerçeklerine ve ihtiyaçlarına ve pek tabii imkanlarına dayalı bir sistem.
Demişler ki, öyle kitaplara gömülmesin bu gençler. Köylerinden geldikleri gibi girsinler işin içine, ekmek pişirsinler, duvar örsünler, tamir yapsınlar, ekip biçsinler, bunları modern yöntemlerle yapmayı öğrensinler. Bir taraftan da okuma yazma öğrensinler, klasikleri okusunlar ve mutlaka bir enstrüman çalsınlar.
Yoklukların savaşların içinden bağımsız bir millet çıkmış.
Yazık ki savaş yeni başlıyormuş. Ülkenin büyük çoğunluğu köylerde yaşıyormuş ama bütün ülkenin sadece çok küçük bir kesimi okuma yazma biliyormuş. Eğitimli şehirli gençler de köylere gitmek istemiyormuş.
Demişler ki bu köylerde yaşayan zeki çocuklar var, biz bunları eğitelim onlar da kendi köylerindeki çocukları eğitsinler, böylece ülke kalkınsın. İşte bu kadar basit. Bir nevi saadet zinciri. Ülkenin kendi gerçeklerine ve ihtiyaçlarına ve pek tabii imkanlarına dayalı bir sistem.
Demişler ki, öyle kitaplara gömülmesin bu gençler. Köylerinden geldikleri gibi girsinler işin içine, ekmek pişirsinler, duvar örsünler, tamir yapsınlar, ekip biçsinler, bunları modern yöntemlerle yapmayı öğrensinler. Bir taraftan da okuma yazma öğrensinler, klasikleri okusunlar ve mutlaka bir enstrüman çalsınlar.
Dumur Diyalog #30
Hastalık sonrası mızmızlanan Arca sonunda İlker'i bile çıldırtır.
İ: Ümit abla, Arca kahvaltısını tamamen bitirmeden çizgi film yok bugün!
İ: Ümit abla, Arca kahvaltısını tamamen bitirmeden çizgi film yok bugün!
23 Kasım 2011 Çarşamba
Hain Evlat Arca ile babasının işbirliği #2
Bunlar benim sanat kariyerimi piç ediyorlar. Çok değil birkaç ay önce Arca müsikimizin güzide eserlerini seslendirmemi heyecanla karşılardı. Şimdi şarkı söylerken susturuyor, dans ederken durduruyor.
Ve bu suçun faili meçhul değil! Tabii ki İlker! Kulağına fısıldarken yakaladım geçen gün. “Söyle annene şarkı söylemesin babacım, bu ne be!” diyordu. Tamam sesim kötü, “yeteneksizim Türkiye!” ve bunu anlamak için tek kuple şarkı mırıldanmam yeterli lakin dans konusunda son derece iddialıyım arkadaş!
Ve bu suçun faili meçhul değil! Tabii ki İlker! Kulağına fısıldarken yakaladım geçen gün. “Söyle annene şarkı söylemesin babacım, bu ne be!” diyordu. Tamam sesim kötü, “yeteneksizim Türkiye!” ve bunu anlamak için tek kuple şarkı mırıldanmam yeterli lakin dans konusunda son derece iddialıyım arkadaş!
22 Kasım 2011 Salı
Kaçmak
Allah biliyor ya, hafta sonu dışarı çıkmayı çok istedim. Cuma ateş 40 dereceyken bile İlker’e “yarın hava güzel olacak, biraz oksijen alsın Arca, yürüyüşe çıkarayım” demiştim. Cumartesi balkona bile çıkamadık tabii ki.
Dumur Diyalog #29
Okuldan her gün 50 kuruş göndermemizi, kumbaraya atacaklarını, yılbaşında biriktirdikleri harçlıklarla oyuncak alacaklarını bildirdiler.
21 Kasım 2011 Pazartesi
Günün sebzesi : Brokoli denen sebze
Önce evden haberler: Arca'nın ateşi bugün çıkmamış. Kıçımı kaşıyıp dilimi ısırıyorum daha da çıkmasın diye dua ediyorum.
Geçen hafta pazarda taze soğan alıyorum, - o soğan da neydi be kardeşim, Çeşme soğanı, demetle değil, kiloyla satılıyor, incecik kütür kütür, her yemeğin yanında götür : )- yandaki tezgahta brokoli gördüm. Hiç hazzetmem o saçma sebzeden. Sahi bizim çocukluğumuzda yoktu, bir vitamin deposu pompalamasıyla hayatlarımıza girdi. Concon bir sebze!
İki dal istedim, pazarda az miktar almaya utanıyorum aslında. “şöyle az bi şey ablacım, iki dal ver yeter” diye eğilip bükülüyorum. “Bebek için mi abla?” bozuntuya vermiyorum, “Ha evet ya bebek için, tazelerinden ver ablacım n’olur” Evet bebek, 33 yaşında 78 kilo civarında bir bebek var bizim evde. Günde bir öğün sebze yemeli ancak kış sebzelerinden evir çevir yiyebildiği bir halt yok. Barbunyanın et sınıfında tüketilmesi gerektiğini öğrendiğimizde resmen yıkıldık! Buzluk sebze değeri taşımayan tek öğünlük barbunya paketleriyle dolu!
Bir nevi dejavu
Cuma öğleden sonra düşmeyen bir ateşin telefonuyla fırladım ofisten.
Ne zamandır araba kullanırken ağlamamıştım. Fonda "kul kurar kader güler" çalıyordu. Evet bu aralar paralel evrende bir gün geçirmeye niyetlenmiştim değil mi? Evet şu anda ateşi 40'a yaklaşmış miniğin bana yapışacağı evde kırksekiz saat geçirmeye gidiyordum.
Ne zamandır araba kullanırken ağlamamıştım. Fonda "kul kurar kader güler" çalıyordu. Evet bu aralar paralel evrende bir gün geçirmeye niyetlenmiştim değil mi? Evet şu anda ateşi 40'a yaklaşmış miniğin bana yapışacağı evde kırksekiz saat geçirmeye gidiyordum.
18 Kasım 2011 Cuma
Etraf masadakilere kulak misafiri olmak istiyorum
Hani bir lokantada yemek yerken etraftaki masalarda oturan insanların konuşmalarını dinlersin ya...
Tamam biliyorum, bunu herkes yapmaz. Bizim gibi azıcık kaçık tipler yapar. Daha doğrusu İlker yapar(dı), beni de mutlaka olaya dahil ederdi. (Ben son derece usturuplu, terbiyeli bir hanımefendiyim, kocam olacak muhterem beni kötü emellerine alet ediyor!)
Olay şöyle gelişir:
Tamam biliyorum, bunu herkes yapmaz. Bizim gibi azıcık kaçık tipler yapar. Daha doğrusu İlker yapar(dı), beni de mutlaka olaya dahil ederdi. (Ben son derece usturuplu, terbiyeli bir hanımefendiyim, kocam olacak muhterem beni kötü emellerine alet ediyor!)
Olay şöyle gelişir:
Hayatı tatmak…
Mevlana demiş ki; “sadece bazı insanlar hayatı gerçekten tadar.”
Ve insanların tamamı ölümü!
“Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!”
Ve insanların tamamı ölümü!
“Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!”
Hoşgeldin antibiyotik
"Çocuğa antibiyotik vermeyelim aman ha!" laflarını bizim telaffuz etmemiz zaten ironik oluyor, üç hafta boyunca antibiyotikle yaşamış bir çocuk var elimizde, bizim numunemiz bu, yapacak bir şey yok.
Yapılan bir dolu tahlil sonucu herhangi bir çocuğun kapabileceği bir enfeksiyon çıktı. Neyse ki...
Yapılan bir dolu tahlil sonucu herhangi bir çocuğun kapabileceği bir enfeksiyon çıktı. Neyse ki...
17 Kasım 2011 Perşembe
Her bunalmış ananın hayali : Paralel Evren
Arca nekahet döneminin üçüncü haftasında, katiyen evden çıkmamasına (hastalıktan çıkamamasına) ve okula gitmemesine rağmen yine boğaz enfeksiyonu olarak üstün başarı madalyasını almaya hak kazandı. Kendisi, daha bir hastalık bitmeden yenisini başlatabilen türünün tek örneği olmasıyla tanınıyor.
Ateş sinsiden 38’i geçince kıllanmıştık zaten.
Anneye yapışmalar, iştahsızlık…
Sabah doktordan önce biz muayenehanesindeydik. Boğaz enfeksiyonu ama yok hastane tecrübe etmiş bu ana baba öyle bir ışıklı alet ile boğaza bakmayla tatmin olmaz, illa ki çocuğunun orası burası delinsin, kanı alınsın ister. Evet, biraz gaddar olabiliriz ama çok çektik valla hiç umrumda değil, iki ağlar bir susar. Her türlü tetkik için kocaman bir tüp kan alındı bu defa. Sonra bir de idrar testi.
Ateş sinsiden 38’i geçince kıllanmıştık zaten.
Anneye yapışmalar, iştahsızlık…
Sabah doktordan önce biz muayenehanesindeydik. Boğaz enfeksiyonu ama yok hastane tecrübe etmiş bu ana baba öyle bir ışıklı alet ile boğaza bakmayla tatmin olmaz, illa ki çocuğunun orası burası delinsin, kanı alınsın ister. Evet, biraz gaddar olabiliriz ama çok çektik valla hiç umrumda değil, iki ağlar bir susar. Her türlü tetkik için kocaman bir tüp kan alındı bu defa. Sonra bir de idrar testi.
16 Kasım 2011 Çarşamba
Bu Pazar kimseye söz vermeyin!
Dün konuştuk, sesi pek fenaydı, tek derdi Pazar’a kadar iyileşmekti. “Bir Kar Canavarı” diye takıldım ona. İyileşecek tabii ki, o tatlı sesine kavuşacak. Minikler de bayıldıkları “Bir Kar Masalı”nın annesinin tatlı sesine kavuşacaklar.
Köşeli jeton
Şimdiki nesil bilmez, bizim zamanımızda jetonlu telefonlar vardı. Sarı telefon kulübeleri, jetonu atarsın düşer konuşursun. Kaç dakika konuşacaksan ona uygun boyutta jetonlar vardı. Ya da jetonun bitmeye yakın bir tane daha atardın. Hey gidi…
15 Kasım 2011 Salı
Dumur Diyalog #28
"Yavru kedi"
Arca peluş kedisiyle oynarken ;
A: aa bi dur ama hareket etme!
Ben dayanamam tabii, araya girerim:)
Arca peluş kedisiyle oynarken ;
A: aa bi dur ama hareket etme!
Ben dayanamam tabii, araya girerim:)
Bokuyla kavgalı bir yer cücesinin uykuya hasret anası
Bizde öyle derler: “bokuyla kavga etmek” önemli bir deyimdir. Bir nevi “sirke satmak”, bir nevi “ota boka sinirlenmek” … Örnekler çoğaltılabilir.
14 Kasım 2011 Pazartesi
Doktorun kariyerinde çığır açtıran bir vakayız!
Arca’nın doktoru rahat mizaçlıdır, biz pimpirikleniriz, o bizi rahatlatır. Ama ciddi durumlarda da asla işin peşini bırakmaz. Hastanedeyken, İlker ile İzmir’in tüm radyologlarını, tanı merkezlerini gezdi, doktor arkadaşlarından bir heyet kurdu.
Miller şişesinde bir dilim limon olsam
Arca hafta sonu ergene bağladı. Gözümüzün içine, taa dibine kadar gözlerini dikip her şeye ama istisnasız her şeye itiraz etti, dediğimizin tersini yaptı, inatlaştı.
Her şey cumartesi sabah başladı. Araba koltuğu İlkerde kalmış, taksiyle gittik, Agora'ya, yolda Arca ile “taksicinin neden bizim her zaman gittiğimiz yoldan gitmediği” sorunsalı üzerine uzun ve düzeysiz bir tartışma yaptık.
Her şey cumartesi sabah başladı. Araba koltuğu İlkerde kalmış, taksiyle gittik, Agora'ya, yolda Arca ile “taksicinin neden bizim her zaman gittiğimiz yoldan gitmediği” sorunsalı üzerine uzun ve düzeysiz bir tartışma yaptık.
12 Kasım 2011 Cumartesi
Pazarcı Elif ananın ettiği
Pazarda tercihim umumiyetle kadınların tezgahları. Daha mı güvenilir? Bilmiyorum, içimden öyle geliyor, sebebi yok. Envai çeşit ot satan Elif ana favorim. Geçen pazarda her zamanki yerinde göremedim içim karardı, meğer arife pazarı olunca iki sıra arkada yer bulmuş kendine. Otun çöpün haddi hesabı yok. Cibesten tut, turp otuna, deniz börülcesine… ne ararsan onda! Birkaç haftadır yumurtasından da alıyorum, çift sarılı, kaysı sarısı, çok lezzetli yumurtası.
Yanaştım tezgaha, yeni kuruyordu daha, elindeki etiketleri okuttu bana. Kırış kırış güneş yanığı yüzü, içinin aydınlığıyla dişsiz ağzıyla gülümsüyor. Okuma bilmiyor.
Yanaştım tezgaha, yeni kuruyordu daha, elindeki etiketleri okuttu bana. Kırış kırış güneş yanığı yüzü, içinin aydınlığıyla dişsiz ağzıyla gülümsüyor. Okuma bilmiyor.
11 Kasım 2011 Cuma
Kadın şoför güzellemesi
Ellerim 10’u 10 geçe pozisyonunda
Hızım 80-100 km arasında
Sol şeritte 120’ye bastım mı adrenalin tavanda
Zavallı ibrem 130’u görmedi daha
Normal sürücülerin tek hamlede park ettiği iki araba arasına
Benim hamle sayım beşten fazla
Park ettikten sonra inip mutlaka bakarım arabanın sağına soluna
Her kadın şoför gibi bir şoförüm sonuçta
Hızım 80-100 km arasında
Sol şeritte 120’ye bastım mı adrenalin tavanda
Zavallı ibrem 130’u görmedi daha
Normal sürücülerin tek hamlede park ettiği iki araba arasına
Benim hamle sayım beşten fazla
Park ettikten sonra inip mutlaka bakarım arabanın sağına soluna
Her kadın şoför gibi bir şoförüm sonuçta
Arca erkenden uyuyunca...
Sudan çıkmış balığa döndük. Çünkü Arca, çok nadiren yaptığı gibi gündüz uyumamış ve akşam 20:30 itibari ile aramızdan ayrılarak uykunun tatlı kollarına bırakmıştı kendini. Bunun birkaç sebebi olabilir.
1. Arca günlerdir hasta muamelesi ile fazlasıyla dinlenmiştir, uyku ihtiyacında değildir.
2. Umidini günlerdir görmemiştir, ona tüm yeni yaramazlıklarını sergilemek ihtiyacındadır.
3. Umidinin “uyu bak akşam annenle oynayamazsın, erkenden uyursun” telkinleri cazip gelmemiştir dolayısı ile günlerdir böh getiren anası ile hasret giderme ihtiyacında değildir.
4. Ve en kötüsü, Arca artık gündüz uykularını kaldırma ihtiyacındadır.
1. Arca günlerdir hasta muamelesi ile fazlasıyla dinlenmiştir, uyku ihtiyacında değildir.
2. Umidini günlerdir görmemiştir, ona tüm yeni yaramazlıklarını sergilemek ihtiyacındadır.
3. Umidinin “uyu bak akşam annenle oynayamazsın, erkenden uyursun” telkinleri cazip gelmemiştir dolayısı ile günlerdir böh getiren anası ile hasret giderme ihtiyacında değildir.
4. Ve en kötüsü, Arca artık gündüz uykularını kaldırma ihtiyacındadır.
10 Kasım 2011 Perşembe
"Sen dünyaya gelmeden" adında bir kitap
"Kusurlu ve tutkulu..."
Fotoğrafı da öyle bıraktım. Kusurlu. Biraz renkleriyle oynamış olabilirim. Ama kusursuz olması adına hasta yatağımdan kalkıp makinemi almadım, bırak kusurlu olsun dedim telefondan çektim. Yetersiz ışık ve yatak arka fonunda kötü seçilmiş renkler.
Roman yazmaya heveslenenlerinin kararlarını gözden geçirmeleri için bu kitabı okumaları şart. Böyle yazamayacaksan, böyle betimleyemeyeceksen, kapat dükkanı git, blog filan yaz!
Fotoğrafı da öyle bıraktım. Kusurlu. Biraz renkleriyle oynamış olabilirim. Ama kusursuz olması adına hasta yatağımdan kalkıp makinemi almadım, bırak kusurlu olsun dedim telefondan çektim. Yetersiz ışık ve yatak arka fonunda kötü seçilmiş renkler.
Roman yazmaya heveslenenlerinin kararlarını gözden geçirmeleri için bu kitabı okumaları şart. Böyle yazamayacaksan, böyle betimleyemeyeceksen, kapat dükkanı git, blog filan yaz!
"Çok geç diye bir zaman yoktur."
Bugün 10 Kasım.
Bir süredir tam da bugün saat 09:05'te Atatürk için saygı duruşunda bulunurken, aklıma bunu "sap gibi dikilmek" olarak görenlerin sözü geliyor. Gülüyorum. İyi o halde sen de ruhuna Fatiha oku Atatürk'ün, zira o koltukta oturabilmeni ve oturduğun yerden "sap gibi dikilmek" lafını edebilmeni sağladı Atatürk.
Bugün şahsi maillerime bakarken çok güzel bir alıntı okudum. İşte şöyle yazıyor:
Bir süredir tam da bugün saat 09:05'te Atatürk için saygı duruşunda bulunurken, aklıma bunu "sap gibi dikilmek" olarak görenlerin sözü geliyor. Gülüyorum. İyi o halde sen de ruhuna Fatiha oku Atatürk'ün, zira o koltukta oturabilmeni ve oturduğun yerden "sap gibi dikilmek" lafını edebilmeni sağladı Atatürk.
Bugün şahsi maillerime bakarken çok güzel bir alıntı okudum. İşte şöyle yazıyor:
9 Kasım 2011 Çarşamba
Tam da "o" evredeyim
Hani evde herkes üst solunum yollarından nasibini almıştır ve sen kendini yokladığında "şimdilik" iyi hisseder gibisindir ve hasbel kader "bu defa beni teğet geçecek galiba" derken dilini ısırırsın ya...
7 Kasım 2011 Pazartesi
Bayramlık traş önceki günden hazırdı.
Anne pazara yollanırken Arca da İlker'le berbere gitmişti.
Bayram sabahı erkenden bayramlıklar da giyilerek hazır ola geçildi.
Maalesef işler istediğimiz gibi gitmedi. Arca boğulur gibi öksürmeye başladı. Büyükanneannenin evinde iyice azdı ve biz apar topar acile gittik. En azından doktorlar ciğerlerini dinlesin dedik.
Bir şey yok dediler, ilaç ve antibiyotik yazıp gönderdiler. Kendi doktoru antibiyotiğe bile hayır dedi.
Ve böylece başladı, doğal iyileştirme süreci....
Ihlamura tarçın katıp kaynatıldı.
Odası iyice havalandırılıp, radyatör kapatılıp içerisi iyice nemlendirildi.
Kaynatılmış sütüne hatmi çiçeği katıldı. (Arca "fatma çiçeği" diyor)
Balına zencefil karıştırılıp macun yapıldı. Ayağının altına Vicks bile sürüldü.
(Bilsem pazardan kara turp alırdım. İçine bal koyup geceden süzdürdün mü öksürüğü kesiveriyormuş)
Herşey ama herşey denendi.
Şimdi ise durum bu...
Sürekli akan burnunu silmek için peçete kesmiyor. Dünden beri 3 rulo WC kağıdı gitti. Evin hemen her köşesinin manzarası bu...
Arca bu hastalık ve bayram boyunca rüşvetle tanıştı. Çikolata ve çizgi film ile bolca kandırıldı.
Çocuğumun rüşvetçilikle ilgili şikayetlerini anlatacak olursam bu postu hatırlayacağım... Kendim ettim kendim buldum diyeceğim.
6 Kasım 2011 Pazar
Arca diyor ki ... #4
Burası iyiden iyiye eski haline dönüyor. Bir ara ne güzel ele geçirmiştim. Zıçtığım moktan yediğim mamalara kadar ve hatta iki yaş dellenmelerime kadar benden bahsediliyordu.
Şimdi ipler elden gitmeye başlamış. Bir “bön bön kombinler” furyası, bir politik laklaklar, bir kendini bilmez yemek tarifleri… Baktım, kendi kitaplarından filmlerinden bahseder olmuş. Hiçbir şey bulamasa kendi anılarını anlatıyor, milletin kafasını şişiriyor, geveze blogger!
Şimdi ipler elden gitmeye başlamış. Bir “bön bön kombinler” furyası, bir politik laklaklar, bir kendini bilmez yemek tarifleri… Baktım, kendi kitaplarından filmlerinden bahseder olmuş. Hiçbir şey bulamasa kendi anılarını anlatıyor, milletin kafasını şişiriyor, geveze blogger!
5 Kasım 2011 Cumartesi
Bir "Acı Çikolata"nızı yemeye geldik :)
“Ruhlar evi” yeni bitmiş, tadı damağımdan gitmemişti. Özgeyle konuşuyorduk, “sen bir de acı çikolatayı oku, üstüne Elif Şafak bile okumak istemezsin” demişti. İşte insanlar böyle dedi mi aklım kalıyor. Ah ulen okumam lazım o kitabı diyorum. İnternetten sanal sepetime atıyorum. Diğer birkaç kitapta kararsız kalsam da böyle kitapları mutlaka siparişe dönüştürüyorum.
Geçen hafta evlilik yıldönümü hediyesi ne alsam diye soran İlker’e kitap listemi gösterdim. Her zamanki gibi güldü bana. Kitap okumayan insanlar, kitap okuma manyaklarının hislerini anlayamazlar! Suçlamıyorum, ben de futbola aval aval bakıyorum. İşin komik tarafı on küsür senedir o bana futbol ben ona kitap anlatmaktan bıkmadık.
4 Kasım 2011 Cuma
An itibari ile...
Koşar adım uzaklaşmak istiyorum.
Kötü gidişatın getirilerine kafa yormak değil, B, C...Z planlarımı sıraya sokmak istiyorum.
Yeşil çayın dumanı üstünde kokusunu içime çekiyorum, pencereleri açıyorum, odalara sığamıyorum.
Acil işim çıksa da gitsem. Gidemiyorum. Ben böyleyim. Giden değil kalanım. İşler kötüyse kalan olmak kötüdür.
Eski dostlarla konuştum bugün bolca. Bolca güzel insan sesi duydum.
Maviymişim ben. Öyle diyor bilmem ne testi.
Kalite düşkünü
Garantici, 100%cü
Veri odaklı
Analitik
Halbuki tam da şu anda kırmızı olmak isterdim.
Ani karar verebilen
Hızlıca aksiyon alabilen
sonuçları düşünmeden
Şimdi tam da kırmızı olma zamanı aslında, lakin ben sakin bir maviyim.
Kötü gidişatın getirilerine kafa yormak değil, B, C...Z planlarımı sıraya sokmak istiyorum.
Yeşil çayın dumanı üstünde kokusunu içime çekiyorum, pencereleri açıyorum, odalara sığamıyorum.
Acil işim çıksa da gitsem. Gidemiyorum. Ben böyleyim. Giden değil kalanım. İşler kötüyse kalan olmak kötüdür.
Eski dostlarla konuştum bugün bolca. Bolca güzel insan sesi duydum.
Maviymişim ben. Öyle diyor bilmem ne testi.
Kalite düşkünü
Garantici, 100%cü
Veri odaklı
Analitik
Halbuki tam da şu anda kırmızı olmak isterdim.
Ani karar verebilen
Hızlıca aksiyon alabilen
sonuçları düşünmeden
Şimdi tam da kırmızı olma zamanı aslında, lakin ben sakin bir maviyim.
Eğitici mi eğlendirici mi?
Julia Donaldson çok acayip bir kadın. Ben naçizane kendisinin hayranıyım. Bütün kitapları var Arca’nın kitaplığında, sanırım sadece “Mağara Bebeği”ni almadık henüz. “Kasabanın en şık devi” ile başlayan münasebetimiz, hemen her kitabında çoğalarak artan bir sevgiye, bağlılığa dönüştü.
Arca ile ilgili konularda birinci çoğul şahıs kullanmaktan imtina ederim, lakin o bir birey. İşedik, yedik, uyuduk gibi fiillerle anlatmam Arca’nın durumunu. Lakin J.D. denen kadın ikimizin de hayatına nüfuz ettiği için ikimiz adına konuşmakta sakınca görmüyorum.
Tam piyasada artık J.D. kitabı kalmadı derken Bir dolap kitaptaki şu haber ile günüm aydınlandı.
Yazının içindeki “eğlendirici, eğitici” kavramlarına takıldım. Sahi bizim okuduğumuz her kitap “eğitici” mi? Ya da şöyle sorayım. Çocukların okuduğu her kitap gözüne soka soka “eğitici” olmak zorunda mı?
Arca ile ilgili konularda birinci çoğul şahıs kullanmaktan imtina ederim, lakin o bir birey. İşedik, yedik, uyuduk gibi fiillerle anlatmam Arca’nın durumunu. Lakin J.D. denen kadın ikimizin de hayatına nüfuz ettiği için ikimiz adına konuşmakta sakınca görmüyorum.
Tam piyasada artık J.D. kitabı kalmadı derken Bir dolap kitaptaki şu haber ile günüm aydınlandı.
Yazının içindeki “eğlendirici, eğitici” kavramlarına takıldım. Sahi bizim okuduğumuz her kitap “eğitici” mi? Ya da şöyle sorayım. Çocukların okuduğu her kitap gözüne soka soka “eğitici” olmak zorunda mı?
Kasım prensesi
Kasım..
Kasımpatı..
Atatürk..
Öğretmenler günü..
Ablamın doğum günü..
Derken aklıma geldi, ablamın doğum günü bugün. O yolun yarısını geçeli iki sene oldu, benim yolun yarısına gelmeme iki sene var.
Yolun yarısı tam ortamızda şimdi.
Kasımpatı..
Atatürk..
Öğretmenler günü..
Ablamın doğum günü..
Derken aklıma geldi, ablamın doğum günü bugün. O yolun yarısını geçeli iki sene oldu, benim yolun yarısına gelmeme iki sene var.
Yolun yarısı tam ortamızda şimdi.
3 Kasım 2011 Perşembe
Arca diyor ki... #3
Tepem attı! Çok kızgınım.
Şikayetim var! Evden bazı şeyler üçer beşer yok oluyor.
Soruyorum, ya Poyraz’a ya Tuna bebek'e ya da Deniz’e.
Şikayetim var! Evden bazı şeyler üçer beşer yok oluyor.
Soruyorum, ya Poyraz’a ya Tuna bebek'e ya da Deniz’e.
Yeliz dö bön bön kombinleri
Alışveriş ve moda cıvığı Yeliz dö bön bön blog dünyasına kombinlerini açıklıyor!
2 Kasım 2011 Çarşamba
İlk veli toplantısı
Genel müdür Almanya’dan aradı, sonra “5 dakika sonra tekrar arayacağım” dedi, kapattı. Tuvalete gitmem lazım gidemiyorum, bari post yazayım vakit geçsin.
Ne diyecektim? Dün ilk defa veli toplantısına katıldık. Acayip heyecanlıyız.
Hemen araya kendimden bir anı sıkıştırmalıyım, Arca ve toplantısı ve çişim az beklesin.
Ne diyecektim? Dün ilk defa veli toplantısına katıldık. Acayip heyecanlıyız.
Hemen araya kendimden bir anı sıkıştırmalıyım, Arca ve toplantısı ve çişim az beklesin.
"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.6.1-6.2-6.3
Artık biriktirip yazar oldum salaklıklarımı, buyrunuz Vol.6.1-6.2-6.3...
Sümüklü çocuğunu parka götürürken iki kat ilave kıyafet alan ama bir mendil almayan, çocuğun akan burnunu park annelerinin şaşkın bakışları arasında polarının koluna sildiren anne BENİM!
Sümüklü çocuğunu parka götürürken iki kat ilave kıyafet alan ama bir mendil almayan, çocuğun akan burnunu park annelerinin şaşkın bakışları arasında polarının koluna sildiren anne BENİM!
1 Kasım 2011 Salı
Günün sebzesi : Kereviz
"Günün çorbası" yıllardır ihanet ettiği konseptine geri mi dönüyor ne!
Kimse bilmez ben blogspot'tan önce blogcu'dan bildiriyordum hem de yemek tarifleri...
Bir café'm vardı orada, mutfak maceralarıma hikayeler katıp anlatıyordum. Eski bloggerlardan kim kaldı puhahha...
Kimse bilmez ben blogspot'tan önce blogcu'dan bildiriyordum hem de yemek tarifleri...
Bir café'm vardı orada, mutfak maceralarıma hikayeler katıp anlatıyordum. Eski bloggerlardan kim kaldı puhahha...
Dumur Diyalog #27
A: Bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Y: Baban aldı.
A: bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Y: Baban aldı.
A: bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)