28 Ocak 2013 Pazartesi

Dumur diyalog #88

İlker sabah Arca'ya rüyasını anlatıyor
İ: rüyamda büyümüştün ve arabayı sen kullanıyordun, birlikte geziyorduk.
Hangi arabayı kullanmak isterdin anneninkini mi benimkini mi?
A: hmm ben siyah BMW kullanmak istiyorum

25 Ocak 2013 Cuma

Arca'nın çamaşırlarını yıkatmama sorunsalı

Arca’nın Şimşek Mcqueen hayranlığını bilmeyen yok. Şemsiyesinden donuna kadar her şeyi Şimşek ve arkadaşlarının resimleriyle dolu.

“Çocuğu bu yaşından markalı logolu mutluluk objeleri ile tanıştıran ve hatta bunlara alıştıran tüketim toplumunun kölesi rezil ana baba! tüh Allah kahretsin” deyip de tükürene “yarabbi şükür” der, bir tarafıma sallamam. Zira annelik mevzu bahis olduğunda tükürdüğümü çokça yalamışlığım var ama “çizgi film karakterli objeleri evime sokmayacağım, kapitalizmin oyuncağı olmayacağım” demişliğim yok çok şükür.

Gel gör ki bu, işin b.kunun çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.

24 Ocak 2013 Perşembe

Şimdi Haberler

Günün çorbası haber bültenine hoşgeldiniz.

On yıllık evlilik kurtuldu!

Günün çorbası ailesini temelden sarsan olaylar zinciri, İlker’in bir diziye bağımlılığının ortaya çıkmasıyla başladı, sayın seyirciler. Yeliz’in bu acı gerçeği dizinin üçüncü sezonunda fark etmesiyle birlikte güven ortamı zedelendi. İlker nasıl Yeliz’siz bir dizi izlerdi? Üstelik Fringe!

20 yıl oldu... "Uğur"lar olsun...

Ben küçükken... Çocukken...
Çok eskiden aydınların bedenlerini katlederlerdi.
Şimdi ruhlarını öldürüyorlar birer birer...
Hangisi daha kötü?
Bilemedim.



Sakar Cadı Vini : Arca'nın onu bu kadar sevmesinin ardında yatan büyüksır ne?

Sakar Cadı Vini Arca'nın kıymetlisi.
Serisini tamamlamamıza az kaldı, şimdilik sadece altı tane (!) ile idare ediyoruz.
Favorisi uzay macerası bu aralar.

23 Ocak 2013 Çarşamba

Arca’nın hayali arkadaşı takdimimdir: Öngün

Geçen akşam İlker bekar gecesine gittiğinde yer cücesi ile baş başa kaldık. Ben çok seviyorum böyle zamanları çünkü etrafta en baba uyaran olarak “baba” yok : ) Darılmaca gücenmece yok abicim, İlker çocuğu resmen tekeline alıyor. Kudurmaca onda, oyun onda, saklambaç onda, balon oyunu onda kısacası eğlencenin dibi onda. Ben de nasılsa benimle uyuyor, kitaptı sohbetti vakit geçiriyoruz nasıl olsa diye ilişmiyorum. Ama İlker yoksa çok derin mevzulara giriyoruz. Bir gün “ne olacak bu memleketin hali” tadında muhabbete dalar bulursak kendimizi şaşırmayacağım.

Geçen akşamın konusu Arca’nın hayali arkadaşı Öngün’dü. Hayır, okulda en sevdiği arkadaşlarından biri olan “Ongun” değilmiş, bunun altını özellikle çiziyor.

22 Ocak 2013 Salı

"Freud'a ne yaptık da çocuklarımız böyle oldu?"

Kitabı okuduğumda Arca henüz bir yaşında bile değildi. Puhahahha şeklinde güldüğümü, "yuh yav amma da abartmışlar" dediğimi ama kitabı da çok beğendiğimi hatırlıyorum. Sonra okunmuşların arasında yerini aldı, gitti.

Geçtimiz günlerde Thomas Gordon'dan ve çocuklarımızda iç disiplinin oluşmasında nasıl bir katkımız olur ana fikrindeki yazının yorumcularından biri uzman bir anne atuan idi. Bu kitabı öneriyordu. Tabii hemen tozlu rafların arasından çıkarılarak okundu.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Başka bir okul mümkün! Biliyor muydunuz?

Bodrumlular için duyuru:)

Engelleri, engellileri nasıl anlatmalıyız?

Arca'nın dinmeyen öksürüğüne çareyi doktorda arayalım, partiye katılmak için icazet alalım dedik, cumartesi günü sabahın köründe düştük yollara. Soğuk algınlığına bağlı öksürük. Yani bizimki maymun dötünü görmüş... hesabıymış:)

Vakit çok, hava da güzel meşhur sihirbaz balcıya yürüdük. Alsancak'ta yılların balcısı vardır, ben çocukken bile vardı. Arca'ya oradan polenli arısütlü ortaya karışık bir bal yaptırıyoruz. Maksat doğal bağışıklık sistemi güçlendirici bir şeyler girsin bünyeye.

Gıdadan yana muhafazakar takılan cüceye de "sihirbazın balı" diye kakalıyoruz. Zaten takviye gıda diye verdiklerimiz ana öğünlerden fazla olmaya başladı mı anla ki bizim evde mikroplar kol geziyor.

Bir Türk anası olarak cehaletten olduğu kadar mikroptan ve fanilası sıyrılmış belden korkar, köşe bucak kaçarım.

Hayır, "çocuğu hasta ettik üşüttük" edebiyatına girmeyeceğim, benim derdim başka.

18 Ocak 2013 Cuma

Ev yapımı kumpir

Geçenlerde Gamze'de kumpir görünce "aa bende tarif var" diye sazan misali atlamışım.
Evet yapmışlığım var ama tarifle filan değilmiş yav uydurmasyon tamamen:)
Laf ağızdan çıkar nasıl yaptığımı anlatayım içimde kalmasın.

Patates, kaşar, tereyağı ve evde ne varsa...

Malzemelerdeki detaya gel:)

Aklıma gelenler

Ben kedi insanı değilim. Sevene lafım yok, ben tüylü hiçbir hayvana temas edemiyorum. Tiksinti değil, tüylerim diken diken oluyor. Annem mesela sever, bayılır, evlerinde hep sarman kedileri olmuş, yolda görür okşar sever, sokaktakileri besler, mırıl mırıl konuşurlar. Çok güzel bir iletişim var aralarında. İçten içe özenirim ben, okşayabilmeyi, dokunabilmeyi isterdim. Düşünsene bütün elektriğini alır üzerinden, tepki verir sana. Ya ne bileyim, dokunamamak fena işte.

Tüylü hayvanlar hakkındaki negatif hislerimi hissetmiş olacak, apartman sakinlerinin beslediği kedi benden nefret ediyor.

Daha önce anlatmıştım. “yelissss” diye tıslıyor ve köşeye filan sıkıştırıyor. Sabah sekiz civarı gayri ihtiyari penceresinden dışarı bakan komşular, minik bir kediden kaçan koca kadın sayesinde güne gülerek başlıyorlar. Beni pencereden uğurlayan komşuların sayısında artış var, bilet kesmeye başlayacağım. Ne bu kardeşim bedavaya komedi mi izleyeceksiniz?

16 Ocak 2013 Çarşamba

Risk

Birine duygularını samimi bir şekilde açmak risklidir.

Şimdiye kadar çatalı cam masaya vurduğunda “kırılacak” demişsindir, şimdi “kırılacak ve bir yerin kesilecek diye çok korkuyorum” demektesindir. Koca kadın korkularını el kadar bebe ile paylaşmaktadır. bababbabababa başımıza taş yağacak!

15 Ocak 2013 Salı

Çocukta dış disiplin mi? İç disiplin mi?

Geçenlerde yakınmıştım, ağız dolusu küfretmiştim, az kalmıştı four mor demeyecektim...

Fuck'ılmıştan beter etmişti cüce bizi. Laf dinlememeler, gözümüzün içine bakıp bakıp inadına yapmalar.... Üf ya neyse uzatmayalım, o günler için buraya tık diyelim geçelim.

Empati ve sempati yüklü yorumların yanı sıra kafamı tuttuğu gibi başka yöne çeviren yorumlar da oldu.

Ve bir taraftan gördüm ki bloglar içinde kaybolan anneler, bu alemde yazanların hep muhteşem bebeler olduğunu sanıyormuş. Evet tabii ki muhteşemler ama zor zamanları da oluyor. Hani "sorun bizde mi sadece? " diyerek eziklenme güzel annem, sadece sosyal paylaşımlara fazla gerçeklik yükleyerek kendini eksikli hissetme. Bizim oğlanın asabiyetini paylaşınca şaşıranlar takdir edenler olmuş da açıklayayım istedim.

Boş durmadım tabii ki...başladım kitaplığı karıştırmaya. Abicim boşuna mı servet ödedik de bir dünya ebeveyn eğitim kitabı aldık? Dekorasyonu tamamlasın diye koymadık herhalde onları kitaplığa?

Thomas Gordon - çocukta dış disiplin mi dış disiplin mi?

Dumur diyalog #87

A: bizim evimizde bir kardeş olsun
Y: kardeş mi istiyorsun arca?

14 Ocak 2013 Pazartesi

Arca hakkında duygu ve düşüncelerim

Hafta sonu okuldan verilen ev ödevimiz buydu. Ben kağıda www.gununcorbasi.blogspot.com yazmayı düşünüyordum aslında:) vallaha hiç uğraşmazdım. Yazmak değil derdim, vallaha bak otursam sayfalarca yazarım. Lakin İlker "ödevimiz vardı eyvah" deyip ne olduğunu söylediğinde ben kafamdan yazmıştım zaten. Mesele kağıda "elle" yazmak. O kadar klavye- dokunmatik ekran gevezesi olmuşuz ki elle yazmayı unutmuşum. Elle yazarken düşünemiyorum bile:) neyse buraya yazdım tabii ki sonra elle temize geçtim sabah alelacele kolum koptu. Bir de İlkerinkileri ekledim. Malum o telefonda sms bile yazamaz.

Tamam sustum, ödev aşağıda:

12 Ocak 2013 Cumartesi

Fareler ve insanlar

Meltem Gürle'nin yazdığı aşağıdaki yazı bu kaynaktan alıntıdır. Bugün bir paylaşımda okuduğumda o kadar sevdim ki buraya taşıdım.

" Bundan on beş yıl kadar önce, bahar döneminde, İstanbul’da bir lisede öğretmenlik yaptım. Geçici bir işti bu. İngilizce edebiyat dersini veren hoca hastalanmış, sınıf da bir dönem için öğretmensiz kalmıştı.

Öğrenciler için de benim için de zor bir süreçti. Onlar bir üniversite hocasının getirdiği serbestiye alışık değillerdi. Ben de tahtaya bir şeyler yazmak için sırtımı döndüğümde, arkamda fırtınalı bir okyanus gibi dalgalanan bir sınıfa dayanamıyordum.

11 Ocak 2013 Cuma

Sabah kahvesinden önce

Üç gün ya üç gün! Bir tadilat üç gündür bitmez mi be! Kafama vuruyor sanki çekici.

Tadilat sesleri cinayet sebebi olabilir pekala, üstelik hafifletici sebeplerim var. Tahrik ediliyorum şu an üstelik ruh sağlığım iyi değil. İyi halden filan derken ilk celsede yırtarım.

Uykusuzum. Epeydir uykudan yana şikayette bulunmamıştım, özlemişim. Göz kapaklarım kapanıyordu yolda, arabanın ısıtıcısını kapattım, bir derece dış hava koşullarında pencereyi açtım.

10 Ocak 2013 Perşembe

Günün çorbasıymış! Peh!

Allah seni inandırsın blogun adını “günün çorbası” koyarken kimsenin kafasında “iyi çorba yapar” izlenimi oluşturmaya çalışmamıştım. Maksat “her güne bir yazı” (b.kunu çıkarıp çok kereler üç posta yazdığım da oldu) mottosuna gönderme yapmaktı. Yoksa “haftanın menüsü” koyardık adını değil mi ya puhahah:P (bu espriyi de bir daha yaparsam eşekler kovalasın beni, kendimden iğrendim yeminle)

Uzun lafın kısası benim çorbacılığım aşçılığımdan değil, çorbayı çok sevmemden geliyor. Sabah akşam koy önüme çorbayı “niye içiyorum” demem! Yanına salata ekmek tamam, gıdam budur abicim!

9 Ocak 2013 Çarşamba

tespitim geldi Vol.3 : Alışverişten anlamıyorum

Yandan dikişleri atmış pantolonumdan sonra paçası açılmış olanı da üstüne tuz biber ekince fark ettim ki benim yaklaşık üç yıldır klasik siyah bir pantolona ihtiyacım var. Üç yıldır sallıyorum. Alışverişe çıkmak gözümde büyüyor. Üşeniyorum, kaçıyorum.

8 Ocak 2013 Salı

Dumur diyalog #86

a: bu şurubu sevmiyorum
y: evet acı ama öksürüğünü bir anda kesiyor rahat uyuyorsun
a: şurubun içinde bıçak mı var annem?