Bunlar benim sanat kariyerimi piç ediyorlar. Çok değil birkaç ay önce Arca müsikimizin güzide eserlerini seslendirmemi heyecanla karşılardı. Şimdi şarkı söylerken susturuyor, dans ederken durduruyor.
Ve bu suçun faili meçhul değil! Tabii ki İlker! Kulağına fısıldarken yakaladım geçen gün. “Söyle annene şarkı söylemesin babacım, bu ne be!” diyordu. Tamam sesim kötü, “yeteneksizim Türkiye!” ve bunu anlamak için tek kuple şarkı mırıldanmam yeterli lakin dans konusunda son derece iddialıyım arkadaş!
23 Kasım 2011 Çarşamba
22 Kasım 2011 Salı
Kaçmak
Allah biliyor ya, hafta sonu dışarı çıkmayı çok istedim. Cuma ateş 40 dereceyken bile İlker’e “yarın hava güzel olacak, biraz oksijen alsın Arca, yürüyüşe çıkarayım” demiştim. Cumartesi balkona bile çıkamadık tabii ki.
Dumur Diyalog #29
Okuldan her gün 50 kuruş göndermemizi, kumbaraya atacaklarını, yılbaşında biriktirdikleri harçlıklarla oyuncak alacaklarını bildirdiler.
21 Kasım 2011 Pazartesi
Günün sebzesi : Brokoli denen sebze
Önce evden haberler: Arca'nın ateşi bugün çıkmamış. Kıçımı kaşıyıp dilimi ısırıyorum daha da çıkmasın diye dua ediyorum.
Geçen hafta pazarda taze soğan alıyorum, - o soğan da neydi be kardeşim, Çeşme soğanı, demetle değil, kiloyla satılıyor, incecik kütür kütür, her yemeğin yanında götür : )- yandaki tezgahta brokoli gördüm. Hiç hazzetmem o saçma sebzeden. Sahi bizim çocukluğumuzda yoktu, bir vitamin deposu pompalamasıyla hayatlarımıza girdi. Concon bir sebze!
İki dal istedim, pazarda az miktar almaya utanıyorum aslında. “şöyle az bi şey ablacım, iki dal ver yeter” diye eğilip bükülüyorum. “Bebek için mi abla?” bozuntuya vermiyorum, “Ha evet ya bebek için, tazelerinden ver ablacım n’olur” Evet bebek, 33 yaşında 78 kilo civarında bir bebek var bizim evde. Günde bir öğün sebze yemeli ancak kış sebzelerinden evir çevir yiyebildiği bir halt yok. Barbunyanın et sınıfında tüketilmesi gerektiğini öğrendiğimizde resmen yıkıldık! Buzluk sebze değeri taşımayan tek öğünlük barbunya paketleriyle dolu!
Bir nevi dejavu
Cuma öğleden sonra düşmeyen bir ateşin telefonuyla fırladım ofisten.
Ne zamandır araba kullanırken ağlamamıştım. Fonda "kul kurar kader güler" çalıyordu. Evet bu aralar paralel evrende bir gün geçirmeye niyetlenmiştim değil mi? Evet şu anda ateşi 40'a yaklaşmış miniğin bana yapışacağı evde kırksekiz saat geçirmeye gidiyordum.
Ne zamandır araba kullanırken ağlamamıştım. Fonda "kul kurar kader güler" çalıyordu. Evet bu aralar paralel evrende bir gün geçirmeye niyetlenmiştim değil mi? Evet şu anda ateşi 40'a yaklaşmış miniğin bana yapışacağı evde kırksekiz saat geçirmeye gidiyordum.
18 Kasım 2011 Cuma
Etraf masadakilere kulak misafiri olmak istiyorum
Hani bir lokantada yemek yerken etraftaki masalarda oturan insanların konuşmalarını dinlersin ya...
Tamam biliyorum, bunu herkes yapmaz. Bizim gibi azıcık kaçık tipler yapar. Daha doğrusu İlker yapar(dı), beni de mutlaka olaya dahil ederdi. (Ben son derece usturuplu, terbiyeli bir hanımefendiyim, kocam olacak muhterem beni kötü emellerine alet ediyor!)
Olay şöyle gelişir:
Tamam biliyorum, bunu herkes yapmaz. Bizim gibi azıcık kaçık tipler yapar. Daha doğrusu İlker yapar(dı), beni de mutlaka olaya dahil ederdi. (Ben son derece usturuplu, terbiyeli bir hanımefendiyim, kocam olacak muhterem beni kötü emellerine alet ediyor!)
Olay şöyle gelişir:
Hayatı tatmak…
Mevlana demiş ki; “sadece bazı insanlar hayatı gerçekten tadar.”
Ve insanların tamamı ölümü!
“Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!”
Ve insanların tamamı ölümü!
“Her canlı bir gün ölümü tadacaktır!”
Hoşgeldin antibiyotik
"Çocuğa antibiyotik vermeyelim aman ha!" laflarını bizim telaffuz etmemiz zaten ironik oluyor, üç hafta boyunca antibiyotikle yaşamış bir çocuk var elimizde, bizim numunemiz bu, yapacak bir şey yok.
Yapılan bir dolu tahlil sonucu herhangi bir çocuğun kapabileceği bir enfeksiyon çıktı. Neyse ki...
Yapılan bir dolu tahlil sonucu herhangi bir çocuğun kapabileceği bir enfeksiyon çıktı. Neyse ki...
17 Kasım 2011 Perşembe
Her bunalmış ananın hayali : Paralel Evren
Arca nekahet döneminin üçüncü haftasında, katiyen evden çıkmamasına (hastalıktan çıkamamasına) ve okula gitmemesine rağmen yine boğaz enfeksiyonu olarak üstün başarı madalyasını almaya hak kazandı. Kendisi, daha bir hastalık bitmeden yenisini başlatabilen türünün tek örneği olmasıyla tanınıyor.
Ateş sinsiden 38’i geçince kıllanmıştık zaten.
Anneye yapışmalar, iştahsızlık…
Sabah doktordan önce biz muayenehanesindeydik. Boğaz enfeksiyonu ama yok hastane tecrübe etmiş bu ana baba öyle bir ışıklı alet ile boğaza bakmayla tatmin olmaz, illa ki çocuğunun orası burası delinsin, kanı alınsın ister. Evet, biraz gaddar olabiliriz ama çok çektik valla hiç umrumda değil, iki ağlar bir susar. Her türlü tetkik için kocaman bir tüp kan alındı bu defa. Sonra bir de idrar testi.
Ateş sinsiden 38’i geçince kıllanmıştık zaten.
Anneye yapışmalar, iştahsızlık…
Sabah doktordan önce biz muayenehanesindeydik. Boğaz enfeksiyonu ama yok hastane tecrübe etmiş bu ana baba öyle bir ışıklı alet ile boğaza bakmayla tatmin olmaz, illa ki çocuğunun orası burası delinsin, kanı alınsın ister. Evet, biraz gaddar olabiliriz ama çok çektik valla hiç umrumda değil, iki ağlar bir susar. Her türlü tetkik için kocaman bir tüp kan alındı bu defa. Sonra bir de idrar testi.
16 Kasım 2011 Çarşamba
Bu Pazar kimseye söz vermeyin!
Dün konuştuk, sesi pek fenaydı, tek derdi Pazar’a kadar iyileşmekti. “Bir Kar Canavarı” diye takıldım ona. İyileşecek tabii ki, o tatlı sesine kavuşacak. Minikler de bayıldıkları “Bir Kar Masalı”nın annesinin tatlı sesine kavuşacaklar.
Köşeli jeton
Şimdiki nesil bilmez, bizim zamanımızda jetonlu telefonlar vardı. Sarı telefon kulübeleri, jetonu atarsın düşer konuşursun. Kaç dakika konuşacaksan ona uygun boyutta jetonlar vardı. Ya da jetonun bitmeye yakın bir tane daha atardın. Hey gidi…
15 Kasım 2011 Salı
Dumur Diyalog #28
"Yavru kedi"
Arca peluş kedisiyle oynarken ;
A: aa bi dur ama hareket etme!
Ben dayanamam tabii, araya girerim:)
Arca peluş kedisiyle oynarken ;
A: aa bi dur ama hareket etme!
Ben dayanamam tabii, araya girerim:)
Bokuyla kavgalı bir yer cücesinin uykuya hasret anası
Bizde öyle derler: “bokuyla kavga etmek” önemli bir deyimdir. Bir nevi “sirke satmak”, bir nevi “ota boka sinirlenmek” … Örnekler çoğaltılabilir.
14 Kasım 2011 Pazartesi
Doktorun kariyerinde çığır açtıran bir vakayız!
Arca’nın doktoru rahat mizaçlıdır, biz pimpirikleniriz, o bizi rahatlatır. Ama ciddi durumlarda da asla işin peşini bırakmaz. Hastanedeyken, İlker ile İzmir’in tüm radyologlarını, tanı merkezlerini gezdi, doktor arkadaşlarından bir heyet kurdu.
Miller şişesinde bir dilim limon olsam
Arca hafta sonu ergene bağladı. Gözümüzün içine, taa dibine kadar gözlerini dikip her şeye ama istisnasız her şeye itiraz etti, dediğimizin tersini yaptı, inatlaştı.
Her şey cumartesi sabah başladı. Araba koltuğu İlkerde kalmış, taksiyle gittik, Agora'ya, yolda Arca ile “taksicinin neden bizim her zaman gittiğimiz yoldan gitmediği” sorunsalı üzerine uzun ve düzeysiz bir tartışma yaptık.
Her şey cumartesi sabah başladı. Araba koltuğu İlkerde kalmış, taksiyle gittik, Agora'ya, yolda Arca ile “taksicinin neden bizim her zaman gittiğimiz yoldan gitmediği” sorunsalı üzerine uzun ve düzeysiz bir tartışma yaptık.
12 Kasım 2011 Cumartesi
Pazarcı Elif ananın ettiği
Pazarda tercihim umumiyetle kadınların tezgahları. Daha mı güvenilir? Bilmiyorum, içimden öyle geliyor, sebebi yok. Envai çeşit ot satan Elif ana favorim. Geçen pazarda her zamanki yerinde göremedim içim karardı, meğer arife pazarı olunca iki sıra arkada yer bulmuş kendine. Otun çöpün haddi hesabı yok. Cibesten tut, turp otuna, deniz börülcesine… ne ararsan onda! Birkaç haftadır yumurtasından da alıyorum, çift sarılı, kaysı sarısı, çok lezzetli yumurtası.
Yanaştım tezgaha, yeni kuruyordu daha, elindeki etiketleri okuttu bana. Kırış kırış güneş yanığı yüzü, içinin aydınlığıyla dişsiz ağzıyla gülümsüyor. Okuma bilmiyor.
Yanaştım tezgaha, yeni kuruyordu daha, elindeki etiketleri okuttu bana. Kırış kırış güneş yanığı yüzü, içinin aydınlığıyla dişsiz ağzıyla gülümsüyor. Okuma bilmiyor.
11 Kasım 2011 Cuma
Kadın şoför güzellemesi
Ellerim 10’u 10 geçe pozisyonunda
Hızım 80-100 km arasında
Sol şeritte 120’ye bastım mı adrenalin tavanda
Zavallı ibrem 130’u görmedi daha
Normal sürücülerin tek hamlede park ettiği iki araba arasına
Benim hamle sayım beşten fazla
Park ettikten sonra inip mutlaka bakarım arabanın sağına soluna
Her kadın şoför gibi bir şoförüm sonuçta
Hızım 80-100 km arasında
Sol şeritte 120’ye bastım mı adrenalin tavanda
Zavallı ibrem 130’u görmedi daha
Normal sürücülerin tek hamlede park ettiği iki araba arasına
Benim hamle sayım beşten fazla
Park ettikten sonra inip mutlaka bakarım arabanın sağına soluna
Her kadın şoför gibi bir şoförüm sonuçta
Arca erkenden uyuyunca...
Sudan çıkmış balığa döndük. Çünkü Arca, çok nadiren yaptığı gibi gündüz uyumamış ve akşam 20:30 itibari ile aramızdan ayrılarak uykunun tatlı kollarına bırakmıştı kendini. Bunun birkaç sebebi olabilir.
1. Arca günlerdir hasta muamelesi ile fazlasıyla dinlenmiştir, uyku ihtiyacında değildir.
2. Umidini günlerdir görmemiştir, ona tüm yeni yaramazlıklarını sergilemek ihtiyacındadır.
3. Umidinin “uyu bak akşam annenle oynayamazsın, erkenden uyursun” telkinleri cazip gelmemiştir dolayısı ile günlerdir böh getiren anası ile hasret giderme ihtiyacında değildir.
4. Ve en kötüsü, Arca artık gündüz uykularını kaldırma ihtiyacındadır.
1. Arca günlerdir hasta muamelesi ile fazlasıyla dinlenmiştir, uyku ihtiyacında değildir.
2. Umidini günlerdir görmemiştir, ona tüm yeni yaramazlıklarını sergilemek ihtiyacındadır.
3. Umidinin “uyu bak akşam annenle oynayamazsın, erkenden uyursun” telkinleri cazip gelmemiştir dolayısı ile günlerdir böh getiren anası ile hasret giderme ihtiyacında değildir.
4. Ve en kötüsü, Arca artık gündüz uykularını kaldırma ihtiyacındadır.
10 Kasım 2011 Perşembe
"Sen dünyaya gelmeden" adında bir kitap
"Kusurlu ve tutkulu..."
Fotoğrafı da öyle bıraktım. Kusurlu. Biraz renkleriyle oynamış olabilirim. Ama kusursuz olması adına hasta yatağımdan kalkıp makinemi almadım, bırak kusurlu olsun dedim telefondan çektim. Yetersiz ışık ve yatak arka fonunda kötü seçilmiş renkler.
Roman yazmaya heveslenenlerinin kararlarını gözden geçirmeleri için bu kitabı okumaları şart. Böyle yazamayacaksan, böyle betimleyemeyeceksen, kapat dükkanı git, blog filan yaz!
Fotoğrafı da öyle bıraktım. Kusurlu. Biraz renkleriyle oynamış olabilirim. Ama kusursuz olması adına hasta yatağımdan kalkıp makinemi almadım, bırak kusurlu olsun dedim telefondan çektim. Yetersiz ışık ve yatak arka fonunda kötü seçilmiş renkler.
Roman yazmaya heveslenenlerinin kararlarını gözden geçirmeleri için bu kitabı okumaları şart. Böyle yazamayacaksan, böyle betimleyemeyeceksen, kapat dükkanı git, blog filan yaz!
"Çok geç diye bir zaman yoktur."
Bugün 10 Kasım.
Bir süredir tam da bugün saat 09:05'te Atatürk için saygı duruşunda bulunurken, aklıma bunu "sap gibi dikilmek" olarak görenlerin sözü geliyor. Gülüyorum. İyi o halde sen de ruhuna Fatiha oku Atatürk'ün, zira o koltukta oturabilmeni ve oturduğun yerden "sap gibi dikilmek" lafını edebilmeni sağladı Atatürk.
Bugün şahsi maillerime bakarken çok güzel bir alıntı okudum. İşte şöyle yazıyor:
Bir süredir tam da bugün saat 09:05'te Atatürk için saygı duruşunda bulunurken, aklıma bunu "sap gibi dikilmek" olarak görenlerin sözü geliyor. Gülüyorum. İyi o halde sen de ruhuna Fatiha oku Atatürk'ün, zira o koltukta oturabilmeni ve oturduğun yerden "sap gibi dikilmek" lafını edebilmeni sağladı Atatürk.
Bugün şahsi maillerime bakarken çok güzel bir alıntı okudum. İşte şöyle yazıyor:
9 Kasım 2011 Çarşamba
Tam da "o" evredeyim
Hani evde herkes üst solunum yollarından nasibini almıştır ve sen kendini yokladığında "şimdilik" iyi hisseder gibisindir ve hasbel kader "bu defa beni teğet geçecek galiba" derken dilini ısırırsın ya...
7 Kasım 2011 Pazartesi
Bayramlık traş önceki günden hazırdı.
Anne pazara yollanırken Arca da İlker'le berbere gitmişti.
Bayram sabahı erkenden bayramlıklar da giyilerek hazır ola geçildi.
Maalesef işler istediğimiz gibi gitmedi. Arca boğulur gibi öksürmeye başladı. Büyükanneannenin evinde iyice azdı ve biz apar topar acile gittik. En azından doktorlar ciğerlerini dinlesin dedik.
Bir şey yok dediler, ilaç ve antibiyotik yazıp gönderdiler. Kendi doktoru antibiyotiğe bile hayır dedi.
Ve böylece başladı, doğal iyileştirme süreci....
Ihlamura tarçın katıp kaynatıldı.
Odası iyice havalandırılıp, radyatör kapatılıp içerisi iyice nemlendirildi.
Kaynatılmış sütüne hatmi çiçeği katıldı. (Arca "fatma çiçeği" diyor)
Balına zencefil karıştırılıp macun yapıldı. Ayağının altına Vicks bile sürüldü.
(Bilsem pazardan kara turp alırdım. İçine bal koyup geceden süzdürdün mü öksürüğü kesiveriyormuş)
Herşey ama herşey denendi.
Şimdi ise durum bu...
Sürekli akan burnunu silmek için peçete kesmiyor. Dünden beri 3 rulo WC kağıdı gitti. Evin hemen her köşesinin manzarası bu...
Arca bu hastalık ve bayram boyunca rüşvetle tanıştı. Çikolata ve çizgi film ile bolca kandırıldı.
Çocuğumun rüşvetçilikle ilgili şikayetlerini anlatacak olursam bu postu hatırlayacağım... Kendim ettim kendim buldum diyeceğim.
6 Kasım 2011 Pazar
Arca diyor ki ... #4
Burası iyiden iyiye eski haline dönüyor. Bir ara ne güzel ele geçirmiştim. Zıçtığım moktan yediğim mamalara kadar ve hatta iki yaş dellenmelerime kadar benden bahsediliyordu.
Şimdi ipler elden gitmeye başlamış. Bir “bön bön kombinler” furyası, bir politik laklaklar, bir kendini bilmez yemek tarifleri… Baktım, kendi kitaplarından filmlerinden bahseder olmuş. Hiçbir şey bulamasa kendi anılarını anlatıyor, milletin kafasını şişiriyor, geveze blogger!
Şimdi ipler elden gitmeye başlamış. Bir “bön bön kombinler” furyası, bir politik laklaklar, bir kendini bilmez yemek tarifleri… Baktım, kendi kitaplarından filmlerinden bahseder olmuş. Hiçbir şey bulamasa kendi anılarını anlatıyor, milletin kafasını şişiriyor, geveze blogger!
5 Kasım 2011 Cumartesi
Bir "Acı Çikolata"nızı yemeye geldik :)
“Ruhlar evi” yeni bitmiş, tadı damağımdan gitmemişti. Özgeyle konuşuyorduk, “sen bir de acı çikolatayı oku, üstüne Elif Şafak bile okumak istemezsin” demişti. İşte insanlar böyle dedi mi aklım kalıyor. Ah ulen okumam lazım o kitabı diyorum. İnternetten sanal sepetime atıyorum. Diğer birkaç kitapta kararsız kalsam da böyle kitapları mutlaka siparişe dönüştürüyorum.
Geçen hafta evlilik yıldönümü hediyesi ne alsam diye soran İlker’e kitap listemi gösterdim. Her zamanki gibi güldü bana. Kitap okumayan insanlar, kitap okuma manyaklarının hislerini anlayamazlar! Suçlamıyorum, ben de futbola aval aval bakıyorum. İşin komik tarafı on küsür senedir o bana futbol ben ona kitap anlatmaktan bıkmadık.
4 Kasım 2011 Cuma
An itibari ile...
Koşar adım uzaklaşmak istiyorum.
Kötü gidişatın getirilerine kafa yormak değil, B, C...Z planlarımı sıraya sokmak istiyorum.
Yeşil çayın dumanı üstünde kokusunu içime çekiyorum, pencereleri açıyorum, odalara sığamıyorum.
Acil işim çıksa da gitsem. Gidemiyorum. Ben böyleyim. Giden değil kalanım. İşler kötüyse kalan olmak kötüdür.
Eski dostlarla konuştum bugün bolca. Bolca güzel insan sesi duydum.
Maviymişim ben. Öyle diyor bilmem ne testi.
Kalite düşkünü
Garantici, 100%cü
Veri odaklı
Analitik
Halbuki tam da şu anda kırmızı olmak isterdim.
Ani karar verebilen
Hızlıca aksiyon alabilen
sonuçları düşünmeden
Şimdi tam da kırmızı olma zamanı aslında, lakin ben sakin bir maviyim.
Kötü gidişatın getirilerine kafa yormak değil, B, C...Z planlarımı sıraya sokmak istiyorum.
Yeşil çayın dumanı üstünde kokusunu içime çekiyorum, pencereleri açıyorum, odalara sığamıyorum.
Acil işim çıksa da gitsem. Gidemiyorum. Ben böyleyim. Giden değil kalanım. İşler kötüyse kalan olmak kötüdür.
Eski dostlarla konuştum bugün bolca. Bolca güzel insan sesi duydum.
Maviymişim ben. Öyle diyor bilmem ne testi.
Kalite düşkünü
Garantici, 100%cü
Veri odaklı
Analitik
Halbuki tam da şu anda kırmızı olmak isterdim.
Ani karar verebilen
Hızlıca aksiyon alabilen
sonuçları düşünmeden
Şimdi tam da kırmızı olma zamanı aslında, lakin ben sakin bir maviyim.
Eğitici mi eğlendirici mi?
Julia Donaldson çok acayip bir kadın. Ben naçizane kendisinin hayranıyım. Bütün kitapları var Arca’nın kitaplığında, sanırım sadece “Mağara Bebeği”ni almadık henüz. “Kasabanın en şık devi” ile başlayan münasebetimiz, hemen her kitabında çoğalarak artan bir sevgiye, bağlılığa dönüştü.
Arca ile ilgili konularda birinci çoğul şahıs kullanmaktan imtina ederim, lakin o bir birey. İşedik, yedik, uyuduk gibi fiillerle anlatmam Arca’nın durumunu. Lakin J.D. denen kadın ikimizin de hayatına nüfuz ettiği için ikimiz adına konuşmakta sakınca görmüyorum.
Tam piyasada artık J.D. kitabı kalmadı derken Bir dolap kitaptaki şu haber ile günüm aydınlandı.
Yazının içindeki “eğlendirici, eğitici” kavramlarına takıldım. Sahi bizim okuduğumuz her kitap “eğitici” mi? Ya da şöyle sorayım. Çocukların okuduğu her kitap gözüne soka soka “eğitici” olmak zorunda mı?
Arca ile ilgili konularda birinci çoğul şahıs kullanmaktan imtina ederim, lakin o bir birey. İşedik, yedik, uyuduk gibi fiillerle anlatmam Arca’nın durumunu. Lakin J.D. denen kadın ikimizin de hayatına nüfuz ettiği için ikimiz adına konuşmakta sakınca görmüyorum.
Tam piyasada artık J.D. kitabı kalmadı derken Bir dolap kitaptaki şu haber ile günüm aydınlandı.
Yazının içindeki “eğlendirici, eğitici” kavramlarına takıldım. Sahi bizim okuduğumuz her kitap “eğitici” mi? Ya da şöyle sorayım. Çocukların okuduğu her kitap gözüne soka soka “eğitici” olmak zorunda mı?
Kasım prensesi
Kasım..
Kasımpatı..
Atatürk..
Öğretmenler günü..
Ablamın doğum günü..
Derken aklıma geldi, ablamın doğum günü bugün. O yolun yarısını geçeli iki sene oldu, benim yolun yarısına gelmeme iki sene var.
Yolun yarısı tam ortamızda şimdi.
Kasımpatı..
Atatürk..
Öğretmenler günü..
Ablamın doğum günü..
Derken aklıma geldi, ablamın doğum günü bugün. O yolun yarısını geçeli iki sene oldu, benim yolun yarısına gelmeme iki sene var.
Yolun yarısı tam ortamızda şimdi.
3 Kasım 2011 Perşembe
Arca diyor ki... #3
Tepem attı! Çok kızgınım.
Şikayetim var! Evden bazı şeyler üçer beşer yok oluyor.
Soruyorum, ya Poyraz’a ya Tuna bebek'e ya da Deniz’e.
Şikayetim var! Evden bazı şeyler üçer beşer yok oluyor.
Soruyorum, ya Poyraz’a ya Tuna bebek'e ya da Deniz’e.
Yeliz dö bön bön kombinleri
Alışveriş ve moda cıvığı Yeliz dö bön bön blog dünyasına kombinlerini açıklıyor!
2 Kasım 2011 Çarşamba
İlk veli toplantısı
Genel müdür Almanya’dan aradı, sonra “5 dakika sonra tekrar arayacağım” dedi, kapattı. Tuvalete gitmem lazım gidemiyorum, bari post yazayım vakit geçsin.
Ne diyecektim? Dün ilk defa veli toplantısına katıldık. Acayip heyecanlıyız.
Hemen araya kendimden bir anı sıkıştırmalıyım, Arca ve toplantısı ve çişim az beklesin.
Ne diyecektim? Dün ilk defa veli toplantısına katıldık. Acayip heyecanlıyız.
Hemen araya kendimden bir anı sıkıştırmalıyım, Arca ve toplantısı ve çişim az beklesin.
"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.6.1-6.2-6.3
Artık biriktirip yazar oldum salaklıklarımı, buyrunuz Vol.6.1-6.2-6.3...
Sümüklü çocuğunu parka götürürken iki kat ilave kıyafet alan ama bir mendil almayan, çocuğun akan burnunu park annelerinin şaşkın bakışları arasında polarının koluna sildiren anne BENİM!
Sümüklü çocuğunu parka götürürken iki kat ilave kıyafet alan ama bir mendil almayan, çocuğun akan burnunu park annelerinin şaşkın bakışları arasında polarının koluna sildiren anne BENİM!
1 Kasım 2011 Salı
Günün sebzesi : Kereviz
"Günün çorbası" yıllardır ihanet ettiği konseptine geri mi dönüyor ne!
Kimse bilmez ben blogspot'tan önce blogcu'dan bildiriyordum hem de yemek tarifleri...
Bir café'm vardı orada, mutfak maceralarıma hikayeler katıp anlatıyordum. Eski bloggerlardan kim kaldı puhahha...
Kimse bilmez ben blogspot'tan önce blogcu'dan bildiriyordum hem de yemek tarifleri...
Bir café'm vardı orada, mutfak maceralarıma hikayeler katıp anlatıyordum. Eski bloggerlardan kim kaldı puhahha...
Dumur Diyalog #27
A: Bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Y: Baban aldı.
A: bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
Y: Baban aldı.
A: bunu kim aldı? (oyuncak arabasını gösteriyor)
31 Ekim 2011 Pazartesi
Arca's day out Vol.2 : Arca the Kepçecibaşı
Arca’nın halka indiği o gün, daha eve varmamışken İlker aradı. “Şantiyeye gelin kepçe çalışıyor” diye. Arca’nın bırak inşaat kepçesi çorba kepçesi görecek hali yoktu. “Uyusun uyansın bakarız” dedim. Uyandı. Allahım bu çocuğun uyanmasına bayılıyorum. Yanaklar kırmızı gözler şiş, sıcacık pelte bir beden, uyku kokan bir gıdı, yumul yumul doyamazsın tadına. Kucağımdayken İlker’i aradım, “geçerken alırım” dedi.
Arca kepçe anahtar sözcüğüne bir dirildi, sanırsın atom karınca. Hiç bu kadar hızlı hazırlandığımızı hatırlamıyorum. Sonrası? Ben sustum fotoğraflar anlatsın…
Arca kepçe anahtar sözcüğüne bir dirildi, sanırsın atom karınca. Hiç bu kadar hızlı hazırlandığımızı hatırlamıyorum. Sonrası? Ben sustum fotoğraflar anlatsın…
30 Ekim 2011 Pazar
Arca's day out Vol.1 : Sade vatandaş Arca
Arca burjuvaziyi bir kenara bırakıp halka inmeye karar verdi ve hayatında ilk defa belediye otobüsüne bindi, sayın seyirciler! Otobüs durağına giderken kırtasiyeden aldıkları bayrağını otobüs beklerken sallamayı ve Atatürk şiirini durak halkı ile paylaşmayı ihmal etmedi!
29 Ekim 2011 Cumartesi
Atatürk yoktu Düşman çoktu...
"Atatürk yoktu
Düşman çoktu
Atatürk geldi
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu
Bizlere verdi"
Diyor bu videoda Arca...
Düşman çoktu
Atatürk geldi
Düşmanı yendi
Bu güzel yurdu
Bizlere verdi"
Diyor bu videoda Arca...
28 Ekim 2011 Cuma
Dumur Diyalog #26
Çok sıkıntılı günler, biraz havamız değişsin...
Arca’da bir uydurmasyon halleri var evlere şenlik.
Arca’da bir uydurmasyon halleri var evlere şenlik.
27 Ekim 2011 Perşembe
Ben utanarak sormuştum ama...
Geçen gün utanarak sormuştum. Bugün... Utanmaz bir yanıt aldım, ağzım açık kaldı.
Alkış istiyorum, gönülden alkış... deprem vergilerimiz -özetle- seçim yatırım malzemesi olarak harcanmış.
Alkış istiyorum, gönülden alkış... deprem vergilerimiz -özetle- seçim yatırım malzemesi olarak harcanmış.
“In case of emergency”
Bu kitaba b.k attığım için utanç içindeyim. Ruhlar evinden sonra başlamıştım, bir türlü ısınamamıştım. Burada yazdım, sonra Özge ile konuşurken söyledim “bu ne be! Pek uyduruk bu!” dedim. Güldü hatta Acı Çikolata dedi, kanıma girdi. Cumartesi Göztepe Alsancak arası otobüs yolculuğunda otuz küsür sayfayı devirdikten sonra bile “yok yok beğenmedim” diye kitabı şikayet ettim Elif’e , hatta şaşırdı, “herkes çok beğenmiş?” dedi.
Küçük mucizeler dükkanı…
Küçük mucizeler dükkanı…
26 Ekim 2011 Çarşamba
Vay!
En inek öğrenci olarak sınıfın en önünde oturduğumdan onun en arkada uyukladığını ve ara sıra konuştuğunu uzun süre fark etmemiştim. Deniz bana "arkada bir çocuk oturuyor, bıcır bıcır bir sesi var" diye göstermişti de tanışmıştık.
16 sene geçmiş...
16 sene geçmiş...
25 Ekim 2011 Salı
Sahi? Nerede?
Nurturia'da çok sayıda anne seferberlik ilan etti.
İlk günün acil yarım kolilerinin ardından e-mail seferberliği başladı.
Neler yapıldı?
Ve belki de benim atladığım daha niceleri.
Buralara siz de mail göndermek isterseniz, BU LİNKİ tıklayarak mail örneklerine ulaşabilir, siz de katkıda bulunabilirsiniz.
Bu firmalardan bir kısmı olumlu yanıt verdi, bir kısmı henüz cevap vermedi.
Bunlar bir tarafta annelerin ve daha nice duyarlı insanımızın girişimleri ile organize edilirken aklıma bir şey geliyor. Dilimin ucuna...
Bu kadar acının içinde bu soruyu sorduğum için üzgünüm ama cidden merak ediyorum.
1999'dan beri benzinimizden, telefonumuza, her türlü faturamıza sıkıştırılan "deprem" için cebimizden eksilen paralarımız nerede?
40 milyar liradan bahsediyorum.
Devletin hastanesi yıkılıyor. O çocuk, yarım kalan mucize Yunus, Erciş'te devletin hastanesi yıkıldığı için, hastaneye Erzincan'a götürülürken yolda ölüyor. Demek ki depremden önce alınan bir önlem yok. Bunu anladık.
Hep söylüyorum parasal yardımlarımızı Kızılay'a yapalım diye ama Kızılay "Mevlana çadırlarına 4000 TL gerekiyor" deyince de aklıma geliveriyor, sahi deprem vergileri adı altında on iki senedir toplanan para nerede?
Sayıştay bile bilmiyormuş diyorlar. Sosyal medyanın yalancısıyım.
Ama cidden sormadan edemiyorum, sahi ? Nerede?
İlk günün acil yarım kolilerinin ardından e-mail seferberliği başladı.
Neler yapıldı?
- battaniye-nevresim-havlu... için Zorlu'ya talep maili gönderildi : ahmet.zorlu@zorlu.com OLUMLU CEVAP GELDİ; TIR gönderiyorlar!!
- Ali Ağaoğlu'na "YAPIN OLSUN!" dendi, prefabrik hastane talep maili gönderildi: info@agaoglu.com.tr
- Alışveriş sitelerine baskı yapıldı, markafoni göndermiş, limango göndereceğini açıklamış, minimoy, trendyol olumlu dönmüşler.
- THY Kargo %50 indirimle gönderim yapmasına tepki gösterildi. Protesto mailleri gönderildi.
bat@thy.com , cargoreservation@thy.com , cargocharter@thy.com, kargoordinosefligi@thy.com , cargotracing@thy.com, kargoichatsefligi@thy.com, mbaylan@thy.com - AKUT'a destek için pil talebinde bulunuldu: kursat.ozkan@ae.ge.com
- TİM (Türk İhracatçılar Meclisi)'den destek istendi: mbuyukeksi@tim.org.tr, mbuyukeksi@thy.com, buyukeksi@ziylan.com.tr
- Tüp gönderilmesi için talepte bulunuldu: aygazhizmethatti@aygaz.com.tr, ipranet@ipragaz.com.tr, http://www.mogaz.com.tr/Contact.aspx
Ve belki de benim atladığım daha niceleri.
Buralara siz de mail göndermek isterseniz, BU LİNKİ tıklayarak mail örneklerine ulaşabilir, siz de katkıda bulunabilirsiniz.
Bu firmalardan bir kısmı olumlu yanıt verdi, bir kısmı henüz cevap vermedi.
Bunlar bir tarafta annelerin ve daha nice duyarlı insanımızın girişimleri ile organize edilirken aklıma bir şey geliyor. Dilimin ucuna...
Bu kadar acının içinde bu soruyu sorduğum için üzgünüm ama cidden merak ediyorum.
1999'dan beri benzinimizden, telefonumuza, her türlü faturamıza sıkıştırılan "deprem" için cebimizden eksilen paralarımız nerede?
40 milyar liradan bahsediyorum.
Devletin hastanesi yıkılıyor. O çocuk, yarım kalan mucize Yunus, Erciş'te devletin hastanesi yıkıldığı için, hastaneye Erzincan'a götürülürken yolda ölüyor. Demek ki depremden önce alınan bir önlem yok. Bunu anladık.
Hep söylüyorum parasal yardımlarımızı Kızılay'a yapalım diye ama Kızılay "Mevlana çadırlarına 4000 TL gerekiyor" deyince de aklıma geliveriyor, sahi deprem vergileri adı altında on iki senedir toplanan para nerede?
Sayıştay bile bilmiyormuş diyorlar. Sosyal medyanın yalancısıyım.
Ama cidden sormadan edemiyorum, sahi ? Nerede?
önüm arkam sağım solum bilgi
Bilgi çağında yaşıyoruz, önüm arkam sağım solum bilgi.
Hepsini ayrıştırıp düzgünce sıralayıp istiflemek ve insanlarına faydasına sunmak lazım.
Aynı yardımlar gibi.
Hepsini ayrıştırıp düzgünce sıralayıp istiflemek ve insanlarına faydasına sunmak lazım.
Aynı yardımlar gibi.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Van'da deprem
GÜNCELLEME : Sanal iletişim araçları sayesinde yeni yardım yöntemleri hakkında bilgi alabiliyoruz:
1-Migros sanal marketi telefonla ariyoruz.4441044 nolu hattan gondermek istedigimiz urun isimlerini musteri temsilcisine soyleyip siparis olusturtabiliyoruz...
2- www.kangurum.com.tr adresine girip Migros sanal marketten alisveris yapiyoruz...Teslimat kismina ISTANBUL-MERTER seciyoruz...Adres bolumune de "MERTER DEN VAN A YARDIM KAMYONU" yaziyoruz...Urunler Merter den kamyonla Van'a gidiyor...
---------------------------------------------------
Yine İzmir için Büyükşehir Belediyesinin bir organizasyonu varmış:
İzmir Büyükşehir Belediyesi Van'a göndermek istediğiniz eşyalarınızı evinizden gelip alıyor.
Telefonu; 232 425 35 10 Afet koordinasyon
----------------------------------------------------
Ekim ayı bitince üzerimizdeki kara bulutların eylemleri bitecek mi acaba?
Daha birkaç gün önceydi, şehitlerimize ağladık, teröre savaşa lanet ettik.
Şimdi kime lanet edeceğiz?
Şimdi sustum,
Zaman lanet değil, yardım zamanı. Dün kendimi herşeye kapattım. Bugün sağa sola bakıyorum ne yapılabilir diye. Uzun uzadıya yazacak değilim. Blogcu anne Elif yazmış, henüz okumadıysanız, buyrun linki.
Ben İzmir için merkez var mı diye araştırdım. Şu anda öğrenebildiğim;
İzmir Bornova Belediyesi – 0 232 388 29 64 izmir Bornova Uğur Mumcu Mrk. yardımları topluyor.
Sürekli güncellenen yardım merkezi için bir blog var, buradan da güncel bilgiler alınabilir.
Para yardımı mutlaka iş görür ama elzem ihtiyaçlar daha öncelikli. Bu zor günleri sömürebilecek insanlık dışı mahlukatları da göz önüne alarak yardımların Kızılay gibi merkezlere yapılması daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.
Van'lı kardeşlerimize sabır diliyorum.
1-Migros sanal marketi telefonla ariyoruz.4441044 nolu hattan gondermek istedigimiz urun isimlerini musteri temsilcisine soyleyip siparis olusturtabiliyoruz...
2- www.kangurum.com.tr adresine girip Migros sanal marketten alisveris yapiyoruz...Teslimat kismina ISTANBUL-MERTER seciyoruz...Adres bolumune de "MERTER DEN VAN A YARDIM KAMYONU" yaziyoruz...Urunler Merter den kamyonla Van'a gidiyor...
---------------------------------------------------
Yine İzmir için Büyükşehir Belediyesinin bir organizasyonu varmış:
İzmir Büyükşehir Belediyesi Van'a göndermek istediğiniz eşyalarınızı evinizden gelip alıyor.
Telefonu; 232 425 35 10 Afet koordinasyon
----------------------------------------------------
Ekim ayı bitince üzerimizdeki kara bulutların eylemleri bitecek mi acaba?
Daha birkaç gün önceydi, şehitlerimize ağladık, teröre savaşa lanet ettik.
Şimdi kime lanet edeceğiz?
Şimdi sustum,
Zaman lanet değil, yardım zamanı. Dün kendimi herşeye kapattım. Bugün sağa sola bakıyorum ne yapılabilir diye. Uzun uzadıya yazacak değilim. Blogcu anne Elif yazmış, henüz okumadıysanız, buyrun linki.
Ben İzmir için merkez var mı diye araştırdım. Şu anda öğrenebildiğim;
İzmir Bornova Belediyesi – 0 232 388 29 64 izmir Bornova Uğur Mumcu Mrk. yardımları topluyor.
Sürekli güncellenen yardım merkezi için bir blog var, buradan da güncel bilgiler alınabilir.
Para yardımı mutlaka iş görür ama elzem ihtiyaçlar daha öncelikli. Bu zor günleri sömürebilecek insanlık dışı mahlukatları da göz önüne alarak yardımların Kızılay gibi merkezlere yapılması daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.
Van'lı kardeşlerimize sabır diliyorum.
23 Ekim 2011 Pazar
Buzdolabımızın yeni halini seviyorum.
“Eskisi nasıldı ki?” diye soracak olanlara şöyle tasvir edeyim.
Buzluk et doluydu, umumiyetle kuzu eti. Beytiden pirzolaya kadar her biçimde. İlker, kasap Aydın abiyle kanka, sırf onun etleri nasıl doğradığını görmek için bile dükkana gider. İlker bir kasap kedisiydi vaktiyle. Birkaç parça tavuk ile birkaç torba barbunya, unutmadan tabii ki çikolatalı dondurma!
Buzluk et doluydu, umumiyetle kuzu eti. Beytiden pirzolaya kadar her biçimde. İlker, kasap Aydın abiyle kanka, sırf onun etleri nasıl doğradığını görmek için bile dükkana gider. İlker bir kasap kedisiydi vaktiyle. Birkaç parça tavuk ile birkaç torba barbunya, unutmadan tabii ki çikolatalı dondurma!
22 Ekim 2011 Cumartesi
Fark ettim ki…
Bu aralar katiyen televizyon izlemiyorum. Öyle “ben dizi izlemem” tripleri değil, cidden hiç aklıma gelmiyor. O ekrandan epey soyutlanmışım. Bilgisayar ekranı ile fazla içli dışlı olunca… Halbuki İlker evdeyse, televizyon hep açık olur, genelde spor kanalları. Geçenlerde yine böyle açıkken takıldım önünde, ne çok abur cubur reklamı var. Ya ben çikolataya aş erme dönemindeyim ya da cidden o çikolatalar burnumuza dayatılıyor! Televizyonun kendisi obeziteye davet bence.
Fark ettim ki kendime hiç bakmıyorum. Yalap şap bir krem boca ediyorum sabahları yüzüme. İlker’in annesi almış salyangoz kremi. Böceğin sümüğünü sürüyoruz yüzümüze. İyi gelip gelmediğinin farkında bile değilim. Sonra tırnaklarıma bırak manikürü, tırnak makası değdirmemişim ne zamandır, çapa gibi. Bizim sokaktaki iki kuaför kıyasıya rekabet içindeler. Bizim apartmanın altındaki henüz açılmamışken fönden 10 liramı tırtıklayan sosyete kuaförü baktım, geçen akşam peşimde. Bir el ilanı verdi, ben arabyı park ederken. Kesim, fön, boya, manikür, pedikür, kaş alma 40 TL kampanyasındaymış. Vay vay vay…
Fark ettim ki, daha doğrusu Arca fark etti, yine diplerim çıkmış. Röfle yoğunlaştıkça diplerin koyuluğu daha çabuk çıkıyor ortaya. Yakında beş senede bir yaptığım gibi delleneceğim ve saçlarımı kahveye boyatacağım, olacağı bu! Beş yıl kadar önce sokaktan geçen her on kadından sekizinin sarışın, röfleli olmasından gına gelmiş, kararımı kumrallıktan yana kullanmıştım. Yakındır… yakındır dellenmelerim.
Sonra yine fark ettim ki, biraz hava almaya ihtiyacım var. Çok üstüme gelmiş bu hafta benim. Hava güneşli, ılık… Şimdi dostlarla hoşbeş zamanı… Mutlu hafta sonları
Fark ettim ki kendime hiç bakmıyorum. Yalap şap bir krem boca ediyorum sabahları yüzüme. İlker’in annesi almış salyangoz kremi. Böceğin sümüğünü sürüyoruz yüzümüze. İyi gelip gelmediğinin farkında bile değilim. Sonra tırnaklarıma bırak manikürü, tırnak makası değdirmemişim ne zamandır, çapa gibi. Bizim sokaktaki iki kuaför kıyasıya rekabet içindeler. Bizim apartmanın altındaki henüz açılmamışken fönden 10 liramı tırtıklayan sosyete kuaförü baktım, geçen akşam peşimde. Bir el ilanı verdi, ben arabyı park ederken. Kesim, fön, boya, manikür, pedikür, kaş alma 40 TL kampanyasındaymış. Vay vay vay…
Fark ettim ki, daha doğrusu Arca fark etti, yine diplerim çıkmış. Röfle yoğunlaştıkça diplerin koyuluğu daha çabuk çıkıyor ortaya. Yakında beş senede bir yaptığım gibi delleneceğim ve saçlarımı kahveye boyatacağım, olacağı bu! Beş yıl kadar önce sokaktan geçen her on kadından sekizinin sarışın, röfleli olmasından gına gelmiş, kararımı kumrallıktan yana kullanmıştım. Yakındır… yakındır dellenmelerim.
Sonra yine fark ettim ki, biraz hava almaya ihtiyacım var. Çok üstüme gelmiş bu hafta benim. Hava güneşli, ılık… Şimdi dostlarla hoşbeş zamanı… Mutlu hafta sonları
21 Ekim 2011 Cuma
Hain Evlat Arca ile babasının işbirliği
Arca, doğduğu gün çok ağlamıştı, bütün gece. Bense yorgunluktan hastane yatağında sızıp kalmıştım. Gören de günlerce sancı çekip doğurdum sanacak, gayet planlı bir sezaryendi.
İlker o gece bana kıyamamış, koltukta otururken Arca’yı göğsüne yatırmış, tam dört saat gözünü kırpmadan öylece durmuş. Uyandığımda kolları tutulmuştu, bir hemşire gelsin de bari televizyonu filan açsın diye beklemekteydi.
Bu naif, iç burkan gülümseten anıyı hiç de naif duygularla anlatmıyorum çünkü işin aslını biliyorum. Ta o günden bugünlerin tohumlarının ekildiğini biliyorum.
İşbirlikçiler… kuyumu kazıyorlar…
İlker o gece bana kıyamamış, koltukta otururken Arca’yı göğsüne yatırmış, tam dört saat gözünü kırpmadan öylece durmuş. Uyandığımda kolları tutulmuştu, bir hemşire gelsin de bari televizyonu filan açsın diye beklemekteydi.
Bu naif, iç burkan gülümseten anıyı hiç de naif duygularla anlatmıyorum çünkü işin aslını biliyorum. Ta o günden bugünlerin tohumlarının ekildiğini biliyorum.
İşbirlikçiler… kuyumu kazıyorlar…
Laf aramızda b.k gibiyim
İki haftadır geniz akıntısını müteakip cümlemizi gece öksürük nöbetlerine diken Arca, dün gece itibariyle burnunu temizletmek istememesi sebebi ile anasını yani beni zır zır ağlattı. Kayıtlara geçsin!
Bu ne be!
Bu ne be!
20 Ekim 2011 Perşembe
Günün okuyanı
Ve beklenen an... Arca cücesi "Bir Kar Masalı"na kavuşur.
Bu pozu kendisinden özellikle rica ettim. Annesi olduğum için kırmadı sağ olsun, her zamanki "hiiiiii" pozunu verdi.
Bu pozu kendisinden özellikle rica ettim. Annesi olduğum için kırmadı sağ olsun, her zamanki "hiiiiii" pozunu verdi.
19 Ekim 2011 Çarşamba
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün...
Halamın oğlu, ben ilkokul ikinci sınıfta iken Hakkari'de askerliğini yaptı.
Onun anlattıklarını dinlerdik, yerleri belli olmasın diye erzak taşıyan helikopterlerin yiyecek gönderemediklerini, yılan, böcek, ne varsa yiyerek açlıktan ölmekten yırttıklarını.
Yirmi beş sene geçti. Ve biz savaş gerçeği ile büyüdük.
Yirmi beş sene geçti, hiç bir şey değişmedi.
Yazık ki hiç bir şeyin değişmemesi, bu "düzen"in devam etmesi birilerinin fena halde işine geliyor.
Vatan sağ olmasın, adam olsun, evlatlarını korusun.
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün
Bugün aşağıdaki resimden gördüğüm ilk beş sözcük bunlardı. Posta kutuma düşmüş, tıkladım, baktım.
Bu kadar işte. Bilimsel bir açıklaması var mıdır? Bence ilginç bir rastlantıydı.
Onun anlattıklarını dinlerdik, yerleri belli olmasın diye erzak taşıyan helikopterlerin yiyecek gönderemediklerini, yılan, böcek, ne varsa yiyerek açlıktan ölmekten yırttıklarını.
Yirmi beş sene geçti. Ve biz savaş gerçeği ile büyüdük.
Yirmi beş sene geçti, hiç bir şey değişmedi.
Yazık ki hiç bir şeyin değişmemesi, bu "düzen"in devam etmesi birilerinin fena halde işine geliyor.
Vatan sağ olmasın, adam olsun, evlatlarını korusun.
kahve...sigara...sebep...yaz...üzgün
Bugün aşağıdaki resimden gördüğüm ilk beş sözcük bunlardı. Posta kutuma düşmüş, tıkladım, baktım.
Bu kadar işte. Bilimsel bir açıklaması var mıdır? Bence ilginç bir rastlantıydı.
En iyisi, bir adım gerisi
İnsanların hayat hikayelerini okumayı seviyorum, biyografiler, röportajlar… Belki insanlarına hayatına burnumu sokmayı seviyorum belki de başarılarından bir ilham çıkarmayı bekliyorum, sebebini bilmiyorum.
18 Ekim 2011 Salı
Ruhlar Evi
Leylak Dalı’nın kombinlerine rastlamayan oldu mu?
Bayılıyorum onun kitap kombin serisine. Bende pek kombin olmuyor. Kitap ayracı artık kullanamıyorum neredeyse, İlker pislik olsun diye ayraçlarımı saklattırıyor Arca’ya. (Evet son derece olgun ebeveynleriz:P) Halbuki Kore’den bile getirdiğim kitap ayraçlarım vardı, Annemin Mısır’dan getirdiği. Küçük bir koleksiyon bile diyebiliriz. Ama şimdi neredeler bilmiyorum. Hain evlat Arca ile babasının işbirliği sayesinde yok oldular.
Bayılıyorum onun kitap kombin serisine. Bende pek kombin olmuyor. Kitap ayracı artık kullanamıyorum neredeyse, İlker pislik olsun diye ayraçlarımı saklattırıyor Arca’ya. (Evet son derece olgun ebeveynleriz:P) Halbuki Kore’den bile getirdiğim kitap ayraçlarım vardı, Annemin Mısır’dan getirdiği. Küçük bir koleksiyon bile diyebiliriz. Ama şimdi neredeler bilmiyorum. Hain evlat Arca ile babasının işbirliği sayesinde yok oldular.
"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.5
“Yavrum bu defa yalnız değilim, baba da bir salak!” der anlatmaya başlarım.
17 Ekim 2011 Pazartesi
Sezonu açtık
Dün sabah gri bir gökyüzüne uyandık. Bu şehre gri yakışmıyor.
Dün sabah buz gibi bir hava çarptı yüzümüze, hoşumuza gitmedi. Daha sonbahara karpuz kesecektik.
Dün sabah buz gibi bir hava çarptı yüzümüze, hoşumuza gitmedi. Daha sonbahara karpuz kesecektik.
15 Ekim 2011 Cumartesi
14 Ekim 2011 Cuma
Dumur Diyalog #25
A: Bir gün bir çocuk annesinin sözünü dinlememiş.
Hmm çok ilgi çekici bir öyküye benziyor hemen kulak kabartıyorum dahası soruyorum;
Hmm çok ilgi çekici bir öyküye benziyor hemen kulak kabartıyorum dahası soruyorum;
Çocuğumuza inebiliyor muyuz?
Annelik anlamında çok yanlışlarım oluyor, biliyorum. Vicdan yapıyorum sonra bir şekilde dalgaya alıyorum. Böylelikle hem kendimi hem de çocuğumu “annelikte mükemmellik” zehrinden korumaya çalışıyorum. Bu da benim savunma mekanizmam, kişiye özel, herkese uyacak bir şey değil.
13 Ekim 2011 Perşembe
"Anne Bak Lüfer Çizdim!"
Bir gün Arca bana böyle bir cümle kurar mı?
Karalamalarının renk seçimleri üzerine dakikalarca konuşabildiğimize göre bir lüfer çizse kanımca Picasso muamelesi görür cüce:)
Sevgili Berceste rica etmiş duyuru yapar mısın, demiş. Bizim küçümenler daha portakalımızda vitamindi, severek okurdum Berceste'yi, ne demek, tabii ki seve seve...
İstanbul'dakiler umarım katılma fırsatınız olur. Evet bundan sonra her yıl Ekim ayının üçüncü Cumartesi günü Lüfer bayramı. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
15 Ekim 2011, Enstitü - Meşrutiyet caddesi, Tepebaşı
13:30 - 15:30
"Beş yaşındakinin karışı kadardır defneyaprağı'nın boyu, annesinin karışı kadar da sarıkanat'ınki" ya da "Artık büyümüş, olgunluğa erişmiş bir lüferi sırtındaki sarı çizgisinden tanırsın" gibi sözel ifadelerin duvarları bezediği bir ortamda, çocuklarla "lüferin resmi"ni çizeceğimiz ve 05-15 yaş grubuna yönelik olmakla beraber her yaştan katılımcıya açık bir resim atölyesi...
Karalamalarının renk seçimleri üzerine dakikalarca konuşabildiğimize göre bir lüfer çizse kanımca Picasso muamelesi görür cüce:)
Sevgili Berceste rica etmiş duyuru yapar mısın, demiş. Bizim küçümenler daha portakalımızda vitamindi, severek okurdum Berceste'yi, ne demek, tabii ki seve seve...
İstanbul'dakiler umarım katılma fırsatınız olur. Evet bundan sonra her yıl Ekim ayının üçüncü Cumartesi günü Lüfer bayramı. Detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
15 Ekim 2011, Enstitü - Meşrutiyet caddesi, Tepebaşı
13:30 - 15:30
"Beş yaşındakinin karışı kadardır defneyaprağı'nın boyu, annesinin karışı kadar da sarıkanat'ınki" ya da "Artık büyümüş, olgunluğa erişmiş bir lüferi sırtındaki sarı çizgisinden tanırsın" gibi sözel ifadelerin duvarları bezediği bir ortamda, çocuklarla "lüferin resmi"ni çizeceğimiz ve 05-15 yaş grubuna yönelik olmakla beraber her yaştan katılımcıya açık bir resim atölyesi...
"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.4
Hafta sonu cüce gece sıklıkla uyandı, yanına çağırdı, tam onu yatağa bırakıp gidecekken “yat!” buyurdu. Derken benim uyku piç oldu. Sorunu anladık, nezle olmuştu! Ee götü çıplak yatarsa olacağı bu!
Geçen omzum tutulmuş, aldım Arca’yı karşıma konuştum. “Bak evladım annenin canı çok yanıyor. Her tarafım tutulmuş, gece sen uyuduktan sonra kendi yatağımda yatacağım, beni çağırma tamam mı? “
“Tamam” dedi. Evet bazen böyle insafa geldiği oluyor.
Geçen omzum tutulmuş, aldım Arca’yı karşıma konuştum. “Bak evladım annenin canı çok yanıyor. Her tarafım tutulmuş, gece sen uyuduktan sonra kendi yatağımda yatacağım, beni çağırma tamam mı? “
“Tamam” dedi. Evet bazen böyle insafa geldiği oluyor.
Sabah sabah
İki tane sinek girmiş içeri. Tanıyorum onları. Dün akşam da buradaydılar, gece ölürler demiş, kovalamamıştım. Demek ki benim çöp kutusundaki boş danette’mle beslenmişler semirmişler. Pencereyi açıyorum hop biri çıkıyor biri giriyor. Tam kapattım, baktım kapıdan girmişler. Kapıdan kovalasam bacadan girecekler. En son jalûzinin tüm şeritlerini hırpaladım, pat diye kapatıp rahatladım. Eminim çıktılar. Tam oturdum yerime, baktım üç tane birden kapıda. Geç oldu, çaktım meseleyi havalansın diye koridordaki camları açmışlar, “Arca oğlum bumeselenin seninle alakası yok ama senin annen bir salaktı!” diyesim geldi.
12 Ekim 2011 Çarşamba
Bebem çizmesiz mi kalsın!
Günün ev sevdiğim zamanlarının kahve kokusu ve kafein ile bağlantısı var kuşkusuz. Sabahtan içtiğim çay, maillerimi kontrol ederken arada kaynayıp gidiyorsa da on buçuk on bir civarı ofisi dolduran filtre kahve kokusu bana işe ara vermemi hatırlatır. Böyle zamanlarda genelde şahsi mailler okunur, blog yazıları yazılır. Ya da öğle yemeğinden kısa bir süre sonra masamın üzerinde bir orta kahve varsa değmeyin keyfime. Evde Arca etrafta ise umumiyetle kahvemi boşa harcamam. Hafta sonları onun uyuduğu saate denk getiririm kahve molasını, bilirim piç eder çünkü.
11 Ekim 2011 Salı
Dumur diyalog #24
Biz meşhur Cansu'nun babasıyla bu düdüklerden sadece birkaç yaş büyükkenden itibaren aynen böyle komşuyduk. Umut'un hiç böyle terbiyesizliklerini görmedim!
Bizimkinin aklı fikri Cansu'yu eve atmakta donlarına bakmakta...
Bizimkinin aklı fikri Cansu'yu eve atmakta donlarına bakmakta...
Hot kotür senin neyine!
Detoks dellenmelerimden "gardırop" konu başlığı, gündemimi epey meşgul etmişti. Sonunda hazır giyim sektörüne lanet etmiş, soluğu Kemeraltı kumaşçılarında ve terzi Necla teyzede almıştım.
Küçük siyah elbisem ile ceketlerimin altına giyebileceğim aynı kumaştan mevsimlik eteğim sonunda tamamlandı, paketleri kaptım, yağmur atıştırmaya başlamış, Arca ile park yerine gidiyoruz. İçim içimi yiyor, Arca’yı araba koltuğuna bağlayıp şoför mahalline geçer geçmez sağ ve sol omzumdaki melekler kavgaya başladı.
Küçük siyah elbisem ile ceketlerimin altına giyebileceğim aynı kumaştan mevsimlik eteğim sonunda tamamlandı, paketleri kaptım, yağmur atıştırmaya başlamış, Arca ile park yerine gidiyoruz. İçim içimi yiyor, Arca’yı araba koltuğuna bağlayıp şoför mahalline geçer geçmez sağ ve sol omzumdaki melekler kavgaya başladı.
10 Ekim 2011 Pazartesi
Çocuk nasıl konuşturulur?
"Evet çocuğu bir sorgu odasına alırsınız, tepesinde çıplak bir ampul, “Konuş!” dersiniz ve o zamana kadar tek kelime etmemiş çocuğunuz bir anda konuşmaya başlar!"
9 Ekim 2011 Pazar
Pazardan dumur diyaloglar
İlker'in sebze ağırlıklı beslenme programı devam ettiği sürece günün çorbası ailesinin her hafta sonu pazar günlükleri devam edecek, sıkılanı tepelerim, benim muhterem kocam otlarken gıkını çıkarmıyor, kıyamam, sıkıldım demek yok!
Bugün pazara tek başıma gidince (Arca ile İlker beni bırakıp babaneye gittiler, sonra gelip aldılar) epey konsantre gezdim, pazarcılarla aşinalığımız arttı birbirimize.
Pazar sohbetlerinden seçmeler:
Bugün pazara tek başıma gidince (Arca ile İlker beni bırakıp babaneye gittiler, sonra gelip aldılar) epey konsantre gezdim, pazarcılarla aşinalığımız arttı birbirimize.
Pazar sohbetlerinden seçmeler:
8 Ekim 2011 Cumartesi
Alışveriş günü
Yer cücesi meydanı boş bulup arkamdan atıp tutadursun, hafta sonu tam gaz başladı bile.
Malum dün İstanbuldaydım. Küçk bi İstanbul turu attım, gün boyu tam altı adet taksici ile muhatap oldum. Ama şu an bunu anlatmaya hiç enerjim yok.
Malum dün İstanbuldaydım. Küçk bi İstanbul turu attım, gün boyu tam altı adet taksici ile muhatap oldum. Ama şu an bunu anlatmaya hiç enerjim yok.
7 Ekim 2011 Cuma
Dumur Diyalog #23
Arca kolunu ısırıyor bu aralar, hem de diş izi çıkasıya kadar! Deli mi ne?
Y : Arca neden kolunu ısırıyorsun?
A : Bir sürü dişim var benim ısırabilirim.
Y : Arca neden kolunu ısırıyorsun?
A : Bir sürü dişim var benim ısırabilirim.
"Arca diyor ki," #2
Annem İstanbul’da meydan bana kaldı sonunda.
Haberlerim var. Komşu kızı Cansu bizim sınıfta okula başladı. Geçen fosur fosur öğle uykusu uyuyorum okulda. Biri dürtüyor. Uyandım, “aa Cansu”! Öğleden sonrayı birlikte geçirdik. Kuzen Küçük Duru da var ama o biraz büyük bizden, onun öğretmeni başka Sevcan değil.
Sevcan dedim de aklıma geldi, geçenlerde tırnaklarımı uzun gördü, tembihledi, hemen anneme gösterdim kestik. Şu sürpriz, süt ve meyve günlerini atladığından beri okul ile ilgili son derece temkinli, ilgili… Hah şöyle hizaya gel bakalım! Milletin sütünü içmek zorunda kaldım. Çilekli yav! Çok kötüydü. Çilekli süt mü olur? İnek çilek yemiş sütü çilekli mi olmuş? Ben iki buçuk yaşında bir çocuğum, o kadarını bilemem. Bildiğim tek şey ben sütümü sek severim, sade severim arkadaş, mümkünse soğuk!
Bu anne denen kadın geçenlerde sürpriz hazırlamayı da unutmuş yine. Okula giderken aklıma geldi, daldım Çiğdem’in dükkana. Bizim kapının önündeki eczacı yav, hani pek şirin. Şeker veriyor bana annemden gizli. (aman duymasın). Şeker ister misin? Dedi, dedim çok isterim, arkadaşlarıma götüreceğim, doldurdum ceplerime, acayip fiyakam oldu. Söylemesi ayıp işimi biliyorum.
Bu aralar feci kapris yapıyorum anneme. Gece uyandım mı uyumak bilmiyorum ve illa ki annemi yanımda istiyorum. Geçen gece açık açık konuştu benimle. Kendi yatağında uyumak istiyormuş. Ben de geleceğim dedim, işeyeceğimden tırstı, kaldı yanımda. Evet gerçekten işimi biliyorum. Ama benimle ciddi bir konuşma yapacakmış, öyle diyor. Hadi bakalım göreceğiz.
Bu çikolata olayı ne ayak? Annem kadın kesinlikle çikolata vermiyorum diye kasım kasım kasılıyor ama ben her şeyin çikolatalısını lüpletiyorum gözünün önünde. Kurabiye? Kesinlikle çikolatalı, hatta seçiyorum hangisinin çikolatası fazlaysa onu alıyorum. Sonra kek, pasta? Çikolatalı değilse yemiyorum. Puding desen kakaolu… Eee nasıl oluyor o iş? Neyse siz çaktırmayın, o saf hatun bana daha çikolata yedirmiyor diye kasılsın, misafir çikolatalarından çifter çifter götürüyorum ananemde, naber:P
Hadi kaçtım ben, haa unutmadan...
Meydanı böyle boş bırakmaya devam ederse, ohooo yakında buranın adını “günün çocuğu” olarak değiştireceğim! nihohoahaooo
Haberlerim var. Komşu kızı Cansu bizim sınıfta okula başladı. Geçen fosur fosur öğle uykusu uyuyorum okulda. Biri dürtüyor. Uyandım, “aa Cansu”! Öğleden sonrayı birlikte geçirdik. Kuzen Küçük Duru da var ama o biraz büyük bizden, onun öğretmeni başka Sevcan değil.
Sevcan dedim de aklıma geldi, geçenlerde tırnaklarımı uzun gördü, tembihledi, hemen anneme gösterdim kestik. Şu sürpriz, süt ve meyve günlerini atladığından beri okul ile ilgili son derece temkinli, ilgili… Hah şöyle hizaya gel bakalım! Milletin sütünü içmek zorunda kaldım. Çilekli yav! Çok kötüydü. Çilekli süt mü olur? İnek çilek yemiş sütü çilekli mi olmuş? Ben iki buçuk yaşında bir çocuğum, o kadarını bilemem. Bildiğim tek şey ben sütümü sek severim, sade severim arkadaş, mümkünse soğuk!
Bu anne denen kadın geçenlerde sürpriz hazırlamayı da unutmuş yine. Okula giderken aklıma geldi, daldım Çiğdem’in dükkana. Bizim kapının önündeki eczacı yav, hani pek şirin. Şeker veriyor bana annemden gizli. (aman duymasın). Şeker ister misin? Dedi, dedim çok isterim, arkadaşlarıma götüreceğim, doldurdum ceplerime, acayip fiyakam oldu. Söylemesi ayıp işimi biliyorum.
Bu aralar feci kapris yapıyorum anneme. Gece uyandım mı uyumak bilmiyorum ve illa ki annemi yanımda istiyorum. Geçen gece açık açık konuştu benimle. Kendi yatağında uyumak istiyormuş. Ben de geleceğim dedim, işeyeceğimden tırstı, kaldı yanımda. Evet gerçekten işimi biliyorum. Ama benimle ciddi bir konuşma yapacakmış, öyle diyor. Hadi bakalım göreceğiz.
Bu çikolata olayı ne ayak? Annem kadın kesinlikle çikolata vermiyorum diye kasım kasım kasılıyor ama ben her şeyin çikolatalısını lüpletiyorum gözünün önünde. Kurabiye? Kesinlikle çikolatalı, hatta seçiyorum hangisinin çikolatası fazlaysa onu alıyorum. Sonra kek, pasta? Çikolatalı değilse yemiyorum. Puding desen kakaolu… Eee nasıl oluyor o iş? Neyse siz çaktırmayın, o saf hatun bana daha çikolata yedirmiyor diye kasılsın, misafir çikolatalarından çifter çifter götürüyorum ananemde, naber:P
Hadi kaçtım ben, haa unutmadan...
Meydanı böyle boş bırakmaya devam ederse, ohooo yakında buranın adını “günün çocuğu” olarak değiştireceğim! nihohoahaooo
6 Ekim 2011 Perşembe
Bir Kar masalı Online satışta!
Yüzü güzel ruhu güzel bir insan yazdı onu, bir anne...
Yakında kitapçıların raflarında, ama önce kitapyurdu ve idefix'te satışa çıktı bile.
Yakında kitapçıların raflarında, ama önce kitapyurdu ve idefix'te satışa çıktı bile.
5 Ekim 2011 Çarşamba
"Arca oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.3
Sabah Nil aradı, okul konusunun işlendiği bir kitap sordu Berk için. FB’li Atakan’ın okul kitabını ne zaman okusak Nil aklıma geldiği için (biz FB geçen kısmı GS olarak değiştiriyoruz) pek tabii ki saniyesinde tavsiye ettim. Nil’in de kanı kaynadı Atakan’a bir anda. (hmm neden acaba:P)
Dumur diyalog #22
Cumartesi sabah Arca ile kahvaltıdan sonra Göztepe parkına gittik. Tarihe bir not düşelim, parkın dibinde park yeri buldum! Kuşlara bulgur atacağız, kaydıraktan kayıp terzi Necla teyzenin dükkana gideceğiz, plan bu! Tabii daha karga bokunu yemeden yollara düştüğümüz için park bomboştu, tek çocuk yok! Bu şehirde bir tek benim bebem yedide uyanıyor kanımca! Bomboş demek doğru olmaz zira yedi sekiz tane kocaman sokak köpeği bütün parkı işgal etmiş, yatıyorlar.
Korkarım ben köpekten. Uzun uzadıya anlatacak değilim, korkuyorum, bitti!
Korkarım ben köpekten. Uzun uzadıya anlatacak değilim, korkuyorum, bitti!
4 Ekim 2011 Salı
“Arca oğlum senin annen bir salaktı!” Vol.2
Biliyordum, “senin annen bir salaktı”dan bir serilik malzeme çıkacağını adım gibi biliyordum.
Gün geçmiyor ki salaklarıma bir yenisini eklemeyeyim.
Gün geçmiyor ki salaklarıma bir yenisini eklemeyeyim.
3 Ekim 2011 Pazartesi
Yel değirmenleri ile savaşmak
Hayatın zorluklarına karşı yaşanmış örneklerle mücadele önerileri
“Günün çorbası”, bir tas çorbadan fazlasını yapıyor ve hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak sizi hayatın zorluklarına karşı mücadeleye hazırlıyor!
Hayat kurtaran öneri #1: Pazara geç kalınca park yeri nasıl bulunur?
Hayat kurtaran öneri #1: Pazara geç kalınca park yeri nasıl bulunur?
1 Ekim 2011 Cumartesi
Hoş tesadüfler gülümsemesi
Sabah bloğu kurcalarken bir ara buranın mail adresini değiştirdiğimi fark ettim. Diğer hesaba girdim, eskiden kalma bir dolu mail birikmiş. Hani tatilden dönersin ve posta kutunda pek çok mektup vardır. Faturaları, reklamları bir kenara atarsın, en önemli en sürpriz mektupları açarsın hemen.
30 Eylül 2011 Cuma
Eylül biterken…
Sahi ne zaman gelmişti? Ne zaman bitti? Daha karpuz kesecektik!
Daha dün gibi, hafiften serinlemeye başlamıştı akşamlar, şimdi balkona çıkılmaz oldu. Cüce bu duruma bozuk ama mevsimlerle başa çıkmayı öğrenmek zorunda! İzmir’de sonbaharı hissetmek için Ekim’i beklemek lazım ama İstanbul çoktan sonbahara teslim olmuş.
Daha dün gibi, hafiften serinlemeye başlamıştı akşamlar, şimdi balkona çıkılmaz oldu. Cüce bu duruma bozuk ama mevsimlerle başa çıkmayı öğrenmek zorunda! İzmir’de sonbaharı hissetmek için Ekim’i beklemek lazım ama İstanbul çoktan sonbahara teslim olmuş.
Dumur Diyalog #21
“Tükürsün!”
Arca’nın yatağındayız.
Akşam saatleri, uykudan hemen önce.
“Sihirli mısır tanesi”ni okuyoruz. Beçtavuğu “veremem, veremem, çünkü onu yuttum…” diyor. Arca dayanamıyor bağırıyor! VERSİN!
Arca’nın yatağındayız.
Akşam saatleri, uykudan hemen önce.
“Sihirli mısır tanesi”ni okuyoruz. Beçtavuğu “veremem, veremem, çünkü onu yuttum…” diyor. Arca dayanamıyor bağırıyor! VERSİN!
Arca diyor ki...
Duydum ki annem blog köşelerinde dedikodumu yapıyormuş. Teessüflerimi sunarım. İki çift laf etmeden de duramam!
29 Eylül 2011 Perşembe
Dedikoduyu sevenler elime mum diksin!
“Katiyen sevmem, seveni de sevmem, taşlarım, terbiye ederim” diyene kısaca “hadi len!” diyorum. En uzak duranı bile tanıdığı bir insan hakkında yorum yapar kardeşim! Bu, hemen her kadının ve çokça da erkeğin bir iletişim şeklidir. Ahlak timsalini oynamayalım!
Öğlen kaçamağı
Yarın İstanbul’a gidiyorum. Terminli işlerim, toplantı hazırlıklarım, kısacası dünya kadar işim varken ben ofise kahve almayı bahane ederek öğlen yemeğinden sonra Forum’a gittim. Evet kokoş bir ofisiz, Tchibo’dan çektiriyoruz kahvemizi, Guetamala Grande ile Brazil Mild’i karıştırıyoruz. Merkezden gizli saklı aldığımız bir filtre kahve makinamız var. Özetle çok pis tiryakiyiz. Şahsen ben sabah 10 civarı filtre kahvemi içmemişsem çok çekilmez oluyorum.
Şanlı analık tarihimden bir yaprak
Şanlı analık tarihim şikayetlerle dolu! Bir destan çıkar iki buçuk senelik geçmişimden.
Lakin takip edenler bilirler, bir tek şeyden şikayet etmedim! YEMEK.
Yemek sorunsalı günümüz ve geçmiş çağların analarının özellikle Türk anasının en büyük şikayetidir. Ya yemez, ya ananın istediği gibi yemez, ya az yer, ya yemek seçer liste uzar gider, tutamazsın ucunu.
Lakin takip edenler bilirler, bir tek şeyden şikayet etmedim! YEMEK.
Yemek sorunsalı günümüz ve geçmiş çağların analarının özellikle Türk anasının en büyük şikayetidir. Ya yemez, ya ananın istediği gibi yemez, ya az yer, ya yemek seçer liste uzar gider, tutamazsın ucunu.
28 Eylül 2011 Çarşamba
“Arca oğlum, senin annen bir salaktı!”
Ben bu dünyadan göçüp gittiğimde, vasiyetimdir, böyle söyleyebilirsiniz Arca’ya.
Nitekim dün neredeyse kalpten gidiyordum. Yaptığım(ız) salaklığın yol açabileceği zararlar aklıma düşünce düşüp bayılacaktım. Betim benzim attı, açık pencereden derin derin nefes alıp vererek kendime gelmeye çalıştım.
Nitekim dün neredeyse kalpten gidiyordum. Yaptığım(ız) salaklığın yol açabileceği zararlar aklıma düşünce düşüp bayılacaktım. Betim benzim attı, açık pencereden derin derin nefes alıp vererek kendime gelmeye çalıştım.
Detoks Üçlemesi #3 : Gıda detoksu
Gardırop tamam, eksizlerimi burada paylaşmayacağım, çünkü şimdilik alay edilmesini kaldıracak olgunluğa ulaşmadım, daha kibarı : eserlerim topluma açılacak seviyede değil diyelim. Ama ciddi yol kat ettiğimi söyleyebilirim. Cumartesi Necla teyze'ye gittim, ölçüler alındı, prova haftaya. Gören de gelinlik diktiriyorum sanacak:)
27 Eylül 2011 Salı
Tavuk suyuna çorba
Yok böyle bir uyku düzeni!
Olmamalı! Arca’dan bahsetmiyorum bizzat kendimden bahsediyorum ve muhterem kocamdan!
Bugünlerde “günün çorbası” = “tavuk suyuna çorba” Tavuk biz oluyoruz bu durumda.
Olmamalı! Arca’dan bahsetmiyorum bizzat kendimden bahsediyorum ve muhterem kocamdan!
Bugünlerde “günün çorbası” = “tavuk suyuna çorba” Tavuk biz oluyoruz bu durumda.
Lanet sarı kamyon ve fil hafızalı cüce!
Arca cücesini oyuncakçıdan oyuncak almadan ve de arıza çıkarmadan çıkarmanın güzel bir yöntemini bir yerlerde okumuş ve devşirip Arca’ya uygulamıştık.
Yöntemin adı “yaz tahtaya al haftaya” : ) yok yok… “aklımıza yazalım”. Biz icat etmedik tabii ki ama tevazu gösteremeyeceğim iyi icra ediyoruz. Hatta geçenlerde Agora’daki Joker’de eli kolu oyuncaklarla dolu bir anne yönteme şahit oldu ve “aa bak ne güzel biz de yapalım” dedi.
Buraya kadar sağlam bir lansman yaptığımıza göre artık yöntemi ve bir tarafımda patlayan gelişmeleri anlatmaya başlayabilirim.
Yöntemin adı “yaz tahtaya al haftaya” : ) yok yok… “aklımıza yazalım”. Biz icat etmedik tabii ki ama tevazu gösteremeyeceğim iyi icra ediyoruz. Hatta geçenlerde Agora’daki Joker’de eli kolu oyuncaklarla dolu bir anne yönteme şahit oldu ve “aa bak ne güzel biz de yapalım” dedi.
Buraya kadar sağlam bir lansman yaptığımıza göre artık yöntemi ve bir tarafımda patlayan gelişmeleri anlatmaya başlayabilirim.
26 Eylül 2011 Pazartesi
Farklılıklar
Eskilerden bir yazlık anısı.
Ablam da ben de büyük çocuklardık, belki ablam genç bir kızdı, hatırlamıyorum. O zamanlar yan komşumuzun büyük oğlu benim arkadaşım, bizden epey küçük bir oğlan çocukları daha var. Bu küçük çocuk sanırım 2 yaşlarında filandı. Sık sık da bize geliyorlar, biz bakıyoruz ona. Yine bir gün canımız sıkıldı, bu ufaklığı kız kılığına soktuk. Tırnaklarına ojeler, yanaklara allıklar, ruj vs… Benim eteğim var, beyaz üzerine yeşil yoncalar, hala çok net hatırlıyorum, giydirdik, kolye bilezik takıp takıştırdık. Bir güzel dans ettiriyoruz, kıyamam çocuğu maskara ettik.
Ablam da ben de büyük çocuklardık, belki ablam genç bir kızdı, hatırlamıyorum. O zamanlar yan komşumuzun büyük oğlu benim arkadaşım, bizden epey küçük bir oğlan çocukları daha var. Bu küçük çocuk sanırım 2 yaşlarında filandı. Sık sık da bize geliyorlar, biz bakıyoruz ona. Yine bir gün canımız sıkıldı, bu ufaklığı kız kılığına soktuk. Tırnaklarına ojeler, yanaklara allıklar, ruj vs… Benim eteğim var, beyaz üzerine yeşil yoncalar, hala çok net hatırlıyorum, giydirdik, kolye bilezik takıp takıştırdık. Bir güzel dans ettiriyoruz, kıyamam çocuğu maskara ettik.
Ben hiç anaokuluna gitmedim.
Bizim çocukluğumuz zamanında çalışan anneler çocuklarını anaokullarına gönderirdi ya da benim aklımda öyle kalmış. Ablam da ben de anaokuluna gitmedik. Onun yerine haftada birkaç gün bale kursuna götürüldük. Dansa olan müthiş yeteneğimi keşfetmişler diyemeyeceğim, bir kız olarak zarif olmamızı istediklerini hatırlıyorum, sanırım sebep buydu. Bu arada o bale kursuna gittiğime çok memnunum, çünkü sonraki yıllarda dans hep hayatımda oldu, bale ve dans hep farklı bir noktada olmamı sağladı. Zarafet kattı mı bilmiyorum : )
25 Eylül 2011 Pazar
Çok güldüm yav
Mail ile gelen bir yazı, kaynağını bilmiyorum, çok güldüm. Yorumlar benden...bazılarına yapacak yorum bile bulamadım.
24 Eylül 2011 Cumartesi
23 Eylül 2011 Cuma
O kitap var ya o kitap!
Ben eskiden çok pisliktim. Filmlerin sonunu insanlara anlatmaktan hastalıklı bir zevk alırdım. Kendim de kitapların önce sonunu okurdum. “Manyak mısın nesin” diye soranlara “Önemli olan sonu değil, içeriği sana hissettirdikleri…” gibi havalı cümleler kurardım. Tedavi edilmesi zor bir tutum farkındayım, yıllardır kendimi rehabilite etmeye çalışıyorum. Tam kitabın en arka sayfasını açacağım, ciddi çaba sarf ederek dikkatimi başına veriyorum.
Artık büyüdüm olgunlaştım, dolayısı ile uyarıyorum,
“Bir Gün” isimli kitabı okumak veya filmini izlemek isteyenler varsa aşağıdaki “devam” yazısına tıklamasın. Sonra papaz olmayalım.
Artık büyüdüm olgunlaştım, dolayısı ile uyarıyorum,
“Bir Gün” isimli kitabı okumak veya filmini izlemek isteyenler varsa aşağıdaki “devam” yazısına tıklamasın. Sonra papaz olmayalım.
22 Eylül 2011 Perşembe
Akşama doğru…
Gardım düşüyor, cüce önceki gece arıza yaptıysa hele göz kapaklarım bile düşüyor.
Hele bir de kahve alma bahanesi ile Forum’a gittiysem, topuklular da vardıysa ayağımda, vah bana vahlar bana!
Hele bir de kahve alma bahanesi ile Forum’a gittiysem, topuklular da vardıysa ayağımda, vah bana vahlar bana!
2,5 yaş anasının anatomisi
2,5 yaş bebesinin anası dediğin, her gece sidikli yatak çarşafını değiştirme rekorunu egale eder. Yeni yöntemler geliştirir, gerekirse üç kat üst üste koruma çarşaf koyar, ama bebesini ıslak bırakmaz. Ve hatta uyandırmaz. Ne yapacaksa uyandırmadan yapmayı başarabilir.
21 Eylül 2011 Çarşamba
Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.1
Bazen aynaya bakıyorum “allahım çok yaşlandım” diyorum bazen de “kızım deli misin, 33 yaş için hiç de fena değilsin” diye gülümsüyorum : )
Gerçi yaşlandığımı anlamam için aynaya bakmama gerek yok.
Gerçi yaşlandığımı anlamam için aynaya bakmama gerek yok.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)