20 Kasım 2022 Pazar

Demiştim ki; “ oha lan ne bok soğuk! Yaşanır mı lan burda!”

 Bugün cumartesi

Hayatın içine küfreder gibi bir soğuk var

Sabah saatlerinde bu gerçekle hiçbir alıp veremediğim yoktu. Dedim ki, zaten hafta başından bizim evin pipililerine demişim “başınızın çaresine bakın, ben flamanca sınavına ve işteki sunuma çalışacağım, yoğum bu hafta sonu n’aparsanız yapın!” 


Ders çalışacağım. Evden çıkmayacağım!


Bunlar maça gitti. 

17 Kasım 2022 Perşembe

Yaşlandığını nasıl anlarsın vol.8

 Yaşlandığını - hadi tamam yaşlanmak demeyelim de yaş almak diyelim, nihayetinde kafa kağıdı eskiyor, aynı hesap - nasıl anlarsın serimizin bu bölümünde, siz, çok kıymetli sayın okurlarla, hayata dair ufak tefek detaylardan bahsedeceğim. 

Yani yaşlandığınızı iliklerinizde hissetmeniz için illa büyük olaylar olması gerekmiyor.


6 Kasım 2022 Pazar

Ordan burdan hayattan

 Başlık bulamadım. Bulmak için vakit harcamak istemedim. Son anda uydurdum ordan burdan falan filan.

Hiç dışarı çıkmaya yeltenmediğim için soğuk mu bilemiyorum ama yağmurlu bir pazardı. Tam battaniye altına girip sıcak bir çay eşliğinde kitap okumalık. Ben de öyle yaptım. Kulüpten kızların ama en çok Bahar’ın önerdiği Miras’a dün başlamıştım, bugün yarıladım. Çok iyi gidiyor. Norveç edebiyatı sevgim yıllar önce başlamıştı, Doppler evet sanırım buydu. Derken Tufan’dan ödünç aldığım Karl Ove’larım … hala bitirmedim, aman diyeyim biterse gider. 



Norveç edebiyatındaki yalınlığı seviyorum, okurken beni oralarda yaşatmalarına bayılıyorum. 

1 Kasım 2022 Salı

Her şeyin bir ömrü var

 Bu sabah instagramdan takipleştiğim bazı arkadaşlarımın paylaşımlarında nurturianın kapandığını gördüm. Anne baba ve bebek paylaşım platformuydu, ben de kurucusunu blogdan tanıdığım için tanıtımını bu blogda yapmıştım. Ta 2010 yılında. 



20 Ekim 2022 Perşembe

Kendime izin veriyorum

Dün işte gergin bir gün geçirdim. Sunumun gerginliğini geçtim, kişisel algıladığım pek çok ufak tefek şey yaşadım. Üstüne de daha az ufak tefek sıkıntılar şeyler. Aslında tüm günüm kendime kızmakla geçmişti, ufak tefek şeylere gereğinden fazla önem vermiştim, ufak tefek insancıklara… ufak tefek zaferimsi hamlelerle tatmin de olmamıştım, garip bir tat kalır ya, yüz buruşturan işte öyle bir şey.


16 Ekim 2022 Pazar

Sen yeterlisin

 Naber? 

Bir daha hiç otuz beş olmayacağının ne demek olduğunu biliyor musun? 

Dünyaya tutunmakla ilgili farklı kafalarda olduğumuz o yaş bir daha hiç gelmeyecek. 


peki ya 31? Yer cücesini doğurduğumuz? İki yaşına kadar ne eğlenmiştik? Hatırlasana… 33ümüzde ebemizi görene kadar ne eğlenceliydi evde bir bıdığın olması. Hep biricik olsun istedik ve hiç ötesini düşünmedik, dikkatimizi hiç dağıtmadık ki ne çok “büyüğümüz” aksini önermişti. Ana babalığımızı şekillendirdiğini inkar edebilir miyiz o hastane günlerinin? Travmanın her minik tetikte hortladığını… inkar edebilir miyiz? Ben edemem.


Peki farkında mısın bir daha aynı coşkuyla Bulutsuzluk Özleminden “sözlerimi geri alamam” şarkımızı fakülte partisinde dudak dudağa dans ederken söyleyemeyeceğinizin İlkerle? Zıplayıp beline atlamıştım bacaklarımı belinin etrafında sarmıştım öylece öpüşerek şarkıya eşlik etmiştik, ve o bizim şarkımız oluvermişti. On kilo daha zayıftık, 25 yaş daha genç. Sene başına 2.5 kilo ? Not too bad …


Bugün parkta yaptığım bir saatlik yürüyüşte ve dönüşte kulağımda şarkımızda bunları düşündüm. Farkında mısın o gülü koklamak için durmasaydım uğurböceğini hiç fark etmeyecektim. Ve bundan on yıl sonra bu anı bir daha asla yaşayamayacağımı fark edemeyecektim. Biliyor musun hayat geçiyor. Çok pis çok hızlı hiç geçmezmiş gibi derken bir anda kovalıyor yıllar birbirini.



Biliyor musun ilk defa bir reklamda aydım bir daha çocuk olamayacağıma … Yitip giden çocukluğuma sessizce gözyaşı döktüm yalnız başıma bir uçak koltuğunda. Çok acıttıydı o gün, sonra dün İdil kendi terapisinden bahsetti, 5 yaşındaki çocukluğuna sarılır gibi bir yastığa sarıldığını anlattı, o vakittir her yaşımın yelizine sarılıyorum ayrı ayrı ve diyorum ki “seninle ilgili değil sen elinden gelenin de ötesinde yaptın” 


Ben yeterliyim.

Sen yeterlisin.




11 Ekim 2022 Salı

3N 1 ben: Eylülden Ekime doğru

 Geldik neler yapıyorum, neler okuyorum neler izliyorum serimizin eylül ekim sonbahar temalı dokunuşlarına…


Neler yapıyorum?


Deli manyak gibi çalışmayı saymasak bile epey bir şey yapıyorum. Deli manyak çalışmaktan kastım şu, kendimi kaybediyorum. Bir konudan öbürüne, bir sunumdan diğerine bir toplantıdan diğerine atlama hızım ışık hızını geçti. Öyle ki, günler bir kuaför randevusu alamadan geçiyor. Basit saçma bir birkaç dakikalık kuaför randevusu alamıyorum, unutuyorum, hatırladığımda mümkün olmuyor filan. Baktım Belçika halkı İkiçeşmelik pavyon konseptine maruz kalacak, temiz naif görselliklerini piç etmeyeyim dedim, cumartesi markete giderken kuaförün önünde durdum da haftaya randevu aldım. Façayı düzelteceğim. 

9 Ekim 2022 Pazar

Bir pazar günü

 Dünyanın sonuna yolculuk….

İlkerle Bois de la Cambre parkında yürüyoruz. Ara sıra başı boş köpeklerden sakınıyorum kendimi ara sıra kol kola gezinti yapıyoruz, bazı bazı yavaş ilerleyenlere gıcık oluyoruz, bazı bazı temiz havayı içimize çekiyoruz. 

4 Ekim 2022 Salı

Tam “covid bitmiş arkadaşlar” diyeceğim …

Gülesim geliyor. Post covid dönemine geçtik, seyahatler yüz yüze toplantılar serbest bırakıldı, eyvallah. Derken bizim ofise Avrupa’nın her yerinden insanı topladık, dönüşüne grupta herkes çift çizgisini paylaşmaya başladı. Yok yav bitmedi bitmeyecek. Ama biz bitmiş bitirmişiz gibi yapmaya devam. 


Bugün Paris’ten dönüyorum, üç yıldır ara verilen sektör fuarının standlarında adam adamın üzerinde tövbeler olsun. Millet etkileşime nasıl da aç kalmış. Kendimi gara daha doğrusu garın karşısındaki cafeye zor attım. 


Hastaysan, Covid mi, eski usül grip mi diye soruyorlar, öylesine… ikisine de tepki aynı. Sıfır. Yani bitmiş mi, bitmemiş mi kimsenin umrunda değil. Abicim biz ne yaşadık üç yıldır?


Gündemler başka şimdi. Herkes cebinin derdinde. Eh bu “eyyyy Avrupa”nın başında bir reis yok ki, gazları tehlikede. Nasıl bir kış geçireceğiz, götümüz ne derece donacak, gündem bu. Hatta bu hayat pahalılığı savaş getirir mi, diye konuşulmaya başlandı, malum enflasyon 10%. Kimsenin covidi düşünmek aklına gelmiyor. 


Şimdi bu satırları yazarken benim bile gündemim değişti. An itibariyle Paris’ten Brüksel’e giden trendeyim, sinyalizasyon dediler durduk yarım saat gecikme. Öyle işte… Gündemi neyin işgal edeceği belli olmuyor. Neyse beleş internet var neyflix izleyeyim bari.

25 Eylül 2022 Pazar

Eylül 1 dedin mi…

Belçika’da rutine dönülür. Başka tarih değil çünkü 1 Eylül’de okullar açılır. 


Bu yıl bizim hanede eylül sonunu buldu, neden? Çünkü eylülün başına kadar ablamlar, ortasına kadar Duru bizdeydi. Ve en sonunda geçen hafta üç günlük Çekya iş seyahati, öncesi evin oğlanları, sonrası şahsımın şifayı kapması sonucu hala daha rutine dönebildik diyemiyorum. 


İş seyahatlerinin en sevdiğim kısmı uçak yolculuğu. Bir iki saat kendinle baş başa kalırsın, hiçbir yere kıpırdayamadığın için durursun. Durursun ve düşünürsün. Bu aralar en ihtiyacım olan şeye, durmak ve düşünmeye bir uçak koltuğunda tüm o toplantıların ve iş yemeklerinin sonrasında kavuştum. 


18 Eylül 2022 Pazar

Yaşlandığını nasıl anlarsın?

 Yaşlandıkça mevsimlere vedalar daha çok mu anlam kazanıyor? 

İnsan soruyor mu acaba “daha kaç yaz daha kaç kış göreceğim? Daha kaç mevsimi uğurlayacağım?” Yaşlandıkça bunları mı soruyor?


Yaşamak güzel şey. Sakince sindire sindire. 


11 Eylül 2022 Pazar

Ne “büyü evladım” diyebiliyoruz ne “hiç büyüme”

Bugün Arca biraz üşütmüş burun akıntısı halsizlik hafif ateş. Öğleden sonra odasındayım yatağa uzanmış ‘telefona bakıyor’ bu aktiviteyi - pardon bence pasifiteyi - hiç sevmiyorum. Sosyal medyanın seni bir mahkuma çeviren oyunu … Twitterda akış, instagramda keşfet, tiktokta ne bilmiyorum ama işte hepsi özünde esir alma. Dinlenmek değil ki hareketsizce, hareket eden ekrana teslim olmak… 

4 Eylül 2022 Pazar

“2”N, 1 ben :)

 Son bir aydır hiçbir şey izlemediğim için N’ler ikiye düştü. İlker ve Arca’nın Ağustos başı, ablamların ortası Belçika’ya intikal etmeleriyle birlikte televizyonla ilişkimi kestim. 

15 Ağustos 2022 Pazartesi

Mesele balık boğa değil, mesele derin

 Blogun yeni okuyucuları için kısa açıklama. Biz muhterem kocam ile boğa burcu mensubuyuz. Burcumuzun muhteşem olduğunu düşünürüz. Neden? Çünkü biz muhteşemiz. Mantıklı, gerçekçi, ayağı yere basan, lüksten keyiften yana seçici ve de rafineyiz, iyi yer içer, iyi yemek yaparız, evet biraz maddiyatçı biraz da inatçıyız tamam hadi biraz da (hayır biraz fazla) hırslıyız ama muhteşemiz yani… ne diyebilirim ?

Bizim oğlanı iyi planlayamadık, nasılsa daha bir iki ay olmaz dedik, İki ay daha isabet ettiremeydik iyiydi… neyse… aldık balığı elimize affedersin.


Hayır elimize alabilsek iyi, adam elde durmuyor ki… lanet cücenin balık oluşuna bizden başka herkes sevindiydi… ay ne güzel sanatçı ruhlu, ay ne şahane duygusal, sevgi dolu…. Ay işte mis gibi çocuk nasıl bir hayalgücü olacak… romantik ay romantik…. 

13 Ağustos 2022 Cumartesi

3N 1 ben:) Ağustos

 An itibariyle akşamın dokuz buçuğu… güneş ufaktan batıyor. Artık hava gece yarılarında kararmıyor, bu da demek oluyor ki, yaz bitiyor, her ne kadar otoriteler yaz sıcaklarından uyarılar verseler de ,  her ne kadar öğleden sonraya kadar güneş alan salonumuzda güneşlikler ve hatta pencereler kapalı oturmak zorunda kalacak kadar sıcak günler yaşasak da, evet yaz ufaktan bitiyor. 

9 Ağustos 2022 Salı

"Ben yalnız çalışırım" vs "scenius"

 Yedi yıl kadar önce, çok satan bir kitabı birkaç saat içinde okumuş ve burun kıvırarak blogda özetini geçmiştim. Austin Kleon'dan "Bir Sanatçı Gibi Araklayın".

Kitabı yerden yere vurmamıştım tabii ki, lakin beğenmediğim için değil, halihazırda maddelediği her şeyi yaptığım için yani bana yeni bir şey söylemediği için bir hayalkırıklığı olmuştu kitap.

7 Ağustos 2022 Pazar

Kitap yorumu: Mutlu Aile Çöplüğü

 İki günde yaladım yuttum, çok akıcı çok sürükleyici bir roman. Aşk üçgeninden kadınca sorgulamalara uzanan iyi bir kurgu.





5 Ağustos 2022 Cuma

Evin neresi?

Yaklaşık üç haftalık Türkiye tatilinden sonra ofise döndüm bugün. 

+2,8 kilo

Ve yüzümde kocaman bir gülümseme ile.

Kilo evet ama tatilden dönem biri için gülümseme yadırgandı. Ta ki tatildeki covid köşe kapmacasını anlatana kadar. 

21 Temmuz 2022 Perşembe

Çekirge

 Bizim test sonuçları 5.günde (pazartesi) negatifi gösterince biz bir sevin bir coş bir “covid bize komaz” hallerine gir, koş Çeşme’ye derken…. 

18 Temmuz 2022 Pazartesi

Covidgiller

“Semptom var mı semptom?”

Son beş gündür yedi kişi birbirine bu soruyu soruyoruz. 


Çarşamba öğleden sonra memlekete intikal eder etmez annemlerin yazlığına gittik. Sekiz kişiyiz, ablamlar, annemler, biz… yemekler yendi, okey masaları kuruldu. 


17 Temmuz 2022 Pazar

3N1K

 Bir haftalık yaz bekarlığımda, sadece çalışmadım. 


Uzun yürüyüşler yaptım (sadece 1 defa), kuaföre gittim (hiç aklımda yokken geçerken uğradım, tatil dönüşü geleceğim derken kendimi kuaför koltuğunda buldum), flamanca online derslerimi bitirdim, hocayla vedalaştık, halbuki ne güzel ingilizcemizi geliştiriyorduk, (allah anamdan babamdan razı olsun beni okutmuşlar da ingilizce öğrenmişim küçükten, bende dil becerisi sıfır! bu ülkenin dillerinden bari birini olsun öğrensem ama nasıl olacak bilmiyorum) , muhteremin diyeti kapsamında aylardır yiyemediğim kadar çok makarna yedim ve buna rağmen 1 kilo verdim(işte bunlar hep stres) , bol bol okudum bol bol film izledim… 


Ne okudum?


Öncelikle Yazarlarevi Cinayetini bitirdim. Gayet güzel kitap çok tavsiye ederim, ama ben zaten Oya Baydar ne yazsa okurumculardan olduğum için tavsiyem normal.


Eşzamanlı olarak Murakami’den Zemberekkuşunun güncesini okuyorum. Nasıl olsa kindledan tatilde yolculukta okurum, diğerini hardcopy hamallık etmeyeyim diye murakamiyi park etmiştim. Şimdi uçakta devam ve gerçekten şahane gidiyor. Murakami’nin anlatımının yalınlığını mekansızlığına bağlıyorum. Yani ikinci plana atması, mekanı kafamda canlandırmak uğraşmamama ve aslında ne anlatmak istediğine yoğunlaşmama yarıyor. Ya da belki ben bir tarafımdan uyduruyorum adamın öyle bir derdi yok. 


Diğer eş zamanlı kitap Ece Temelkuran’ın son kitabı. Akşam yatmadan önce birkaç sayfa okuyabiliyorum. Neden bilmiyorum Ece’nin bu kitabını okumakta zorlanıyorum, ya da zorlama bir dil gibi geldi. Ay bilemedim, daha başındayım ve tatilden dönünce devam edeceğim. Belki de uyku öncesini kasmamalı. 


Bir de Austin Kleon - Show your work kitabı var ama onu ayrı bir posta bıraktım. 


Ne izledim?


Gülmek yok! Dawson’s Creek. Neden? Yani kırk küsür yaşında neden onbeşlik ergenleri izliyorsun ? Bilmiyorum, mal mal televizyona bakarken odağımı Friendsten değiştirdim o kadar.


Ah bir de kulüp kızlarıyla kitaptan başka şeyler de konuşalım kapsamında “ayrı dünyalar” (orijinal adı: Ouistreham) izledim. Çok düşündürücü, çok incelikli bir filmdi. Oyuncular için söylenecek hiçbir şey yok. Lakin konu yeni değildi. Böyle bir Yeşilçam filmi vardı, başrolde Ediz Hun sanırım, çingene mahallesine onlardan biri gibi giriyor yazar ve fakat kıza aşık oluyor işler sarpa sarıyor. Dediğim gibi konu aynı ama dokundurulanlar ve de oyunculuklar birini Yeşilçam eskisi birini eleştirmenlerden tam not klasmanına koyuyor. 

14 Temmuz 2022 Perşembe

Uçaktayken

Dün akşam ofisten çıkarken hala “gidiyorum ama hiç içim rahat değil, yapabilecek misiniz, size güvenebilir miyim” diyordum, arkadaşların içinden “gitse de kurtulsak” dediğine eminim.

10 Temmuz 2022 Pazar

tatile doğru

İlker ve Arca memlekete geçen salı intikal ettiler. Bu yıl öyle 6 hafta tatil yok bana, bütün yazı benimle Brükselde geçirmelerini bekleyemeyeceğimize göre kurbandan yırtmanın keyfini çıkarıyorum. Evet bildiniz, ben bayram (özellikle kurban) gelenek sevmeyen birisiyim. İşlerin yoğunluğu bahanem oldu.

Yaz bekarı haftası kapsamında ne yapacağımı soruyorlar, "çalışacağım" diyorum. Nitekim çalıştım da evet pazar akşam üzeri mesaimin bitiminden bildiriyorum. Bir tatile çıkarken hiç bu kadar aklım zihnim işte kalmamıştı. Pek çok sebebi var ama en önemlisi son birkaç haftamı yiyip bitiren proje.

Bugün sabah sayfalarımı yazarken, şunu fark ettim. Sebep o proje değildi, aslında bu fucked up durumu son bir yılın sonuçlarından biri sadece. 

Geçen yaz tatilinden bugüne, gerçekten çok zor bir yıl geçirdim ben. 

3 Temmuz 2022 Pazar

Yazarlarevi Cinayeti

 Ne üşüten ne de terleten… tazecik bir hava var. Terastaki kanepede ayaklarımı uzatmışım, içeriden muhteremin deneysel bir tarifi yaklaşık iki saattir bir döküm tencerenin içinde ve de fırında pişiyor. Koku tarif edilemez bir cezbetme kudretinde. 



Deneysel çünkü tavuk butlarını osso buco sosunda pişiriyor. Bu da beyaz şarabın, taze baharatların düşük sıcaklıkta butlara nüfuz etmesi demek. Yaklaşık bir saattir, bu kokuyla ağzım sulanıyor, yiyeceğimi bilmesem rahatça işkence derim. Acaba komşular ne hissediyor? Kokuyu açık pencerelerden evlerine davet etmişlerdir, eminim. 

2 Temmuz 2022 Cumartesi

3N1K temmuz

 Temmuza girdik, temmuz mu bana girdi… hiç bilmiyorum. İşteki son iki haftanın stresi, günde 12 saate çıkan çalışma, vesaire… ve hala da bitmiş değil. Ben tatile çıkıncaya kadar bitecek mi , bilmiyorum. Orta kademe yöneticiliği tecrübe ettiğim bu sene beni çok silkeliyor. Eğitimsiz, el yordamıyla yöneticilik, lider olmak isterken insanların hayatına eden bir müdürümsü olma endişesi, ve nihayetinde tüm sorumluluğun altında ezilme durumları … evet herkesin tatil telaşına, proje teslim tarihlerine, sağdan soldan çekmelerine bir de stratejik kaygılar eklenince… aman ne sen sor ne ben söyleyeyim. Acaba diyorum, Cerenin geçen posta yorumundaki göçmen beyaz yakalı ben miyim? Ama sonra bakıyorum, hayır, bizim ofisteki japonları görünce ben epey Avrupa’lıyım, en azından ofiste yatmıyorum- yani henüz yani şimdilik - :)))


Yorum demişken…. Benim blogda yorumlarım 14 senedir açıktır, insanlar neler yazdılar… cevap vermesem de silmedim. Ama son zamanlarda sürekli bir spam/reklam…. Çöplüğe döndü yorumlar. İşte bu yüzden denetim getirdim. Önce okuyup sonra yayınlıyorum. Bu, yıllardır okuyup yorum yapan arkadaşlarıma garip gelmiş olabilir, açıklamak istedim. Bir de ben de telefondan yorum giremiyorum, lanet olsun! Hep atıyor beni. Bilgisayardan sorun yok ama bilgisayar da öldü o yüzden çok zor cevap yazıyorum, çok özür dilerim.


25 Haziran 2022 Cumartesi

10 Haziran 2022 Cuma

3N 1ben

 Hazirandan merhaba!

Ne yapıyorsun? Dersen, bu satırları yazarken ofis partisinden erken çıkmış, evde ayağımı uzatmış düşünüyordum… ne acayip iş! 


Partinin amacı Ukrayna’ya umut olmak için yardım toplamaktı. 

3 Haziran 2022 Cuma

Small talk

Bunun Türkçesi şu: havadan sudan muhabbet-hoşbeş-ayaküstü muhabbet-gevezelik falan filan…


Benim iki cihan bir araya gelse beceremediğim şey! İnanmazsın, iletişim eğitiminde kişisel gelişimim için small talk geliştirmemi önerdiler. Kahve makinasının başında bir projenin geleceğini ve yahut bir stratejik kararın detaylarını konuşabilirim lakin hafta sonu naptın diye sormak aklıma gelmiyor! Bana ne!? 


22 Mayıs 2022 Pazar

Benim kadınlar

 Neden bilmiyorum, etrafımda hep kadınlar olsun istiyorum. 


Kitap kulübündeki kadınlarla mı başladı, yoksa daha eskilerde ablamla kader birliğimizden, yurt odasındaki canlarım Elvan, Gülayşe, Tuba ile mi ?


Deniz’den terapist tavsiyesi aldığımda listeden psikolog kadınları aldım önce ve tabii ki terapistim kadın. Anlamam ben eğitimden teknikten, içime öyle sindi. Melis terapistim olmasaydı iyi arkadaşım olurdu, seanslar iyice muhabbete dönüyor nitekim. 


Bir devrin sonu: İşte normale dönüş, dönüşte 4 gün mü ?

Ufaktan bir sitemle Post Covid'e keskin dönüşü sindirmenin benim için ne kadar zor olduğundan bahsetmiştim. 

O günlerde sadece maskeleri atmaktan ibaret olan süreç zamanla normale dönmenin - çok affedersin - bokunu çıkardı ve her şey tam anlamıyla iki yıl öncesine döndü. Sanki o iki yıl olağanüstü bir şekilde yaşanmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi eskiye döndü, özellikle iş ortamında... 

Düşünmeden edemiyorum, acaba beynimizin en güçlü yanı ne? Hatırlaması mı? Unutması mı? Ya da unutulması gerekenleri iyi seçebilmesi mi?

Hepimiz geçen iki yılı unutmuş gibiyiz…

İlk duyurular yöneticilerin en az 3, çalışanların 2 gün ofise gelmeleri beklendiği yönünde yapıldı. Pek kimsenin kulak astığını söyleyemeye gerek görmüyorum, neden çünkü insanlar belki pandeminin zorluklarını unutmuşlardı ama evden çalışmanın iyi taraflarını değil. 

Hadi kabul edelim, sabah akşam trafikte geçirdiğiniz zamanı ailenize ve kendinize ayırabiliyorsunuz, iki toplantı arası ya da öğle molası çamaşırınızı yıkayabiliyor, akşam için makarna sosunu ocağa koyabiliyorsunuz. Tüm bunları veriminizi düşürmeden yapabiliyorsunuz. 

"Peki neden şimdi ofise dönelim ki? "

15 Mayıs 2022 Pazar

3N 1 ben:)

Hani her ay yazıyorum ya... "Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Ne izliyorum?"

Bak işte Nisanı atlamışım… halbuki nisan benim üzerinden geçti desem yeridir. 

Neler yapıyorum demeyeyim de neler yaptım  diyelim…


1 Mayıs 2022 Pazar

Lokum

14
29
5
6
22
26
44

Son günlerde aklımdan dilimden geçen rakamlar...
14 yıldır bu blog hayatımda, Arca gibi... Sanki Arca'nın geleceğini bilirmişim gibi açmışım blogu, Arca gelecek diye değil. Günlük hayatımı anlatırken hayatımın Arca'sıyla bir süre meşguliyet vermişim. Dün aklımdan geçti, Arca gibi bu blog da ergenliğe girdi sanki. Kimi zaman atarlı, kimi zaman uzak...

17 Nisan 2022 Pazar

Portakal çiçeği

 Kokusunu bilir misiniz? 

Ağacın altından ayrılmak istemeyeceğiniz kadar nefis, içli, gönül teline dokunan bir kokudur, çiçeğini elinize alır ara ara koklarsınız da doyamazsınız…


Arap yasemini de bu vakit açar, cire aseptine kreminin kokusu var ya… hah işte o!


27 Mart 2022 Pazar

Kitap yorumu : Devir

 Az önce Ece Temelkuran’ın Devir kitabını bitirdim. Acının en dibinden öyle gülümsetmek ancak çocukların bakış açısından sağlanabilirdi. 


12 Eylülü çocukların gözünden, kalbinden anlatmak o kadar zekice ki, elim kalbimde okudum. 


24 Mart 2022 Perşembe

Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Ne izliyorum?

 Ekinoks canım … 

Günler burada, bu kuzeye yakın Avrupa ülkesinde nasıl hızlıca (Türkiye’ye göre iki kat hızda) kısalıyorsa, o hızda uzuyor. İşte ekinoks onun habercisi. Türkiye ile saat farkımızın bire düşeceğinin yani normalleşeceğinin habercisi. 


Bir başka haberci de, manolyalar… 

22 Mart 2022 Salı

Tek lokmalık tarçınlı kurabiye tarifi

 Ne vakittir yazayım diye düşündüğüm, kendime ödev ettiğim ve sürekli ertelediğim tarif huzurlarınızda: "Tek lokmalık tarçınlı kurabiye"

Anamın tarif defterinden global bir lezzet... Cemicümlemize büyük bir hizmet.

Efendim, olaylar bir departman toplantısında başladı, Malezya'daki sel felaketinde etkilenen oradaki fabrikada çalışanlarımız için bir yardım kampanyası yapılacaktı ama bir türlü organize olunamıyordu. Bizim müdür, kimse yapmıyorsa biz departman olarak aksiyon alalım, başlayalım, diğerleri de bizi takip eder dedi. Herkesin yapabileceği ne olabilir derken, "fırında bir şeyler pişiririz"de karar kıldık. 

Genelde geleneksel lezzetler öne çıktı, buranın meşhur butter cake'i, krebi, Rus arkadaşımızdan peynirli bir tatlı, herkesin benim yaptığımı sandığı ama aslında diğer Türk arkadaşımızın revanisi, İtalyan Parmiciana di melanzane (patlıcanlı peynirli bir şeyler) ve bu üst seviye geleneksel lezzetler müthiş ilgi görürken benim tarçınlı kurabiyeme pek kimse bakmadı. İlk hafta sonunda öte departmandaki Yunanlı bir arkadaştan tek sipariş almıştım. Buna üzülen ekip arkadaşlarım sipariş verdiler.  

20 Mart 2022 Pazar

Önümüz bahar, önümüze bakalım

 Kısa zamana çok şeyler sığdırmak istiyorum. İçimden öyle çok şey yapmak geliyor ki...

Kitap okumak... elimde okumakta olduğum o kadar çok kitap var ki... Hangisi?

Yok acaba aklımda bir dolu fikir, yazsam, blog yazsam? Ama acaba hangisini yazsam önce?

Mutfağa girmek... Arca için kek mi pişirsem, hafta içi için öğlen yemeklerimi mi hazırlasam evvela?

Zihnim sürekli koşuyor, sürekli... Hiç durup dinlenmiyor gibi. 

Önce hiçbirini yapmadım. Yunan pastanesinden aldığımız kadayıfı yerken, kahve içtim. Arca'nın maçında fena halde üşmüşüm, en kalın kazağımı giydim, şeker ve karbonhidrat yüklemesine bu iç üşümesi de eklenince, yirmi dakikalık uykuma kaçtım. Öylesine sırt üst uzandım, içim geçmiş, saati yirmi dakikaya kurmuştum  - çünkü uzun uyku bana yaramıyor - on dokuzuncu dakikada uyandım. Kucağıma bilgisayarımı aldım, demek ki yazacağım...

16 Mart 2022 Çarşamba

Office bitch

 Bu hafta henüz çarşamba ama bana kısaca office bitch diyebilirsiniz.

PMS hormonlarıma sağlık diyeceğim ama yok sadece hormonlara bağlamak hafife almak olur. 


11 Mart 2022 Cuma

Post covid… normalin içine düşüvermek

 Tam iki yıl sonra bir anda normalin içine düştük. Öyle bir düştük ki normale alışmaya korkuyoruz yoksa normal dediğin alışmaların en kolayı.


6 Mart 2022 Pazar

“Kilo durumları nasıl?”

 Son cemre de toprağa düştüğüne göre yıllık geleneksel kilo vermeye (pardon sağlıklı yeme) niyet etsek mi?

5 Mart 2022 Cumartesi

Platonik arkadaşlarım

 Tam da yeni bir başlık atmıştım: "kilo alma durumları nasıl"

Sonra önceki postlarıma gelen yorumlara cevap yazmadığım aklıma geldi, döndüm bir daha okudum bir daha içim şefkatle doldu, ve her birine cevap yazdım ve bir defa daha bu bloga ve bu blog sayesinde çevrelendiğim insanlara yani siz okuyanlara şükrettim.

dedim ki, evvela nasıldın bugün bir anlat, başlatma kilona can simidine, semere dönmüş popona, sen anlat... bunu kendine, canım baisy'nin dediği gibi platonik arkadaşlarına borçlusun.

4 Mart 2022 Cuma

Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Neler izliyorum?

 Güdük şubatı raporsuz geçirmişiz. Tüm blog alemi de benim ne okuyorum ne izliyorum postumu bekliyordu, yurtdışı ve yurtiçi temsilciliklerden mesajlar alıyordum peh :))

Ne yaptığımı az çok biliyorsunuz, panik atak kendini sevmeme, falan fişman!

28 Şubat 2022 Pazartesi

Küçük hayatımdan

 Bu hafta boyunca işle oyalandım, hemen her gün ofise gittim, her seferinde İlker kullandı arabayı, gün içinde iyice yorulup günün sonunda hemen her akşam 1-2  kadeh şarap içtim, erkenden yattım, erkenden kalkamadım, sık sık yaşadığım nöbetleri hatırladım, terapide anlatmak için özellikle hatırlamaya çalıştım, hiç yazmadım, hiç okumadım, hemen hiç spor yapmadım, iki defa Flamanca dersimi erteledim. 

22 Şubat 2022 Salı

Hissiyat böyle

 Kendinizi sevmeyerek güne başladığınız oluyor mu? Ona buna carladığınız ama aslında öfkenizin yegane hedefinin kendiniz olduğunun bilincinin de size hiç yardım etmediği sabahları? Aynaya bakasınız gelmediği hani? Akşamı zor ettiğiniz, bir kadeh şarapla bile keyiflenemediğiniz? 


15 Şubat 2022 Salı

Irkçılık

 Irkçılığa maruz kalmanın en kötü tarafı hazırlıksız yakalanmak… günlük hayatınızı her zamanki gibi sürdürmektesinizdir ve bir anda yüzünüze inen bir tokat gibi afallatır sizi, özellikle ilk seferinde. Ve sonra gardınızı almayı öğrenirsiniz. 

12 Şubat 2022 Cumartesi

Ağlamak bir öfke dışavurumu olabilir mi?

 Her cumartesi gün ortası terapi sonrası kendime soruyorum: neye ihtiyacım var?

Bazen yazmaya ihtiyacım oluyor, bazen ağlamaya, bazen papatya çayına hatta bir kadeh şaraba…


Bugün cevabım yürüyüştü. Sabah bir saat kardiyo yapmış olmama - yani egzersiz hedefimi tutturmuş olmama- rağmen çıktım. Çok soğuk ama güneşli bir Brüksel öğleni, ormana doğru yollandım. 


Ara sıra zihnime üşüşen cümleler… 


8 Şubat 2022 Salı

Sorgulamalar: "Lizbon'a Gece Treni"ninden payıma düşenler

Son birkaç haftadır, cumartesi günleri mental bir yorgunlukla geçiyor. Çok ağır. Bu hafta çok daha ağırdı çünkü bütün hafta içini çocukluğumun en eskilerini en saklanmışlıklarını deşeceğim bir ev ödevi ile geçirmiştim. İyi hazırlanmıştım. Ortaokula kadar tüm içim ters yüz edilmişti, notlarım, haritalarım şemalarımla terapi seasına hazırdım. Sanmıştım ki, bu arkeolojik çalışma, terapide sergilenecek ve terapi daha az sümüklü geçecek. Çok yanılmıştım. Daha on iki yaşıma gelmeden önce tüketti beni. Neyse ki seans bir saatte bitiyor, yoksa ben biterim.

Her seans sonrası İlker merakla soruyor, anlatıyorum. Her seans sonrası, kendisine şükrediyorum, ona rastlayışıma. Ve hayatımı sanırım sadece 3-4 cümlesinden başka etki etmemiş rahmetli anneannemi anıyorum, ne demişti? Allah eşinizden, işinizden güldürsün. Kuvvetle muhtemel -varsa eğer - cennettedir, pamuk anneanneye bu duası için kucak dolusu minnet... 

6 Şubat 2022 Pazar

Arınmanın hafifliğine ve Ayfer Tunç'a ve Nilay Örnek'e ve karnıyarığa...

 Arınmanın hafifliğine...

bir odam var benim, yani ben gaspettim. Arka oda. Çalışma odası. Misafir odası....

Yok hiçbiri değil, benim odam. Vaktiyle çamaşır odasıydı, çamaşır askısını bizim yatak odasına attım. Zamanla çöktüm buraya. Hele pandemi ve home working bahanem oldu, ofisim yaptım burayı. Her gün, sabah 06:30 gibi giriyorum, bahanem spor yapmak, sonra ofise dönüşüyor... Akşam televizyonda maç varsa, kaçışım oluyor, kimi zaman yoga meditasyon merkezi, terapi odası, flamanca dersi odası, kitap kulübü falan filan derken çıkmıyorum buradan! Evde beni ararlarsa, biliyorlar çalışma odasında, yuvamda, kozamdayım.

Hayalkırıklıkları

 Hayal kırıklığının kötü olduğu söylenir. Düşüncesizce varılmış bir önyargı. Hayal kırıklığı yoluyla değilse hangi yolla keşfedebiliriz neler beklemiş, neler ummuş olduğumuzu? Bu keşifte değilse, nerede yatar insanın kendini tanıması? Hayal kırıklığı olmazsa, insan kendisi hakkında aydınlığa kavuşur mu? Hayal kırıklıklarına, onlar olmasaydı hayatımız daha iyi olurdu diyerek, içimizi çekerek katlanmamalıyız. Onları biriktirmeli, bulmalı, toplamalıyız.”

Kitabın böyle bir etkisi var, sizi kendi kendinizin arkeloğu yapıyor. 

“Kim olduğunu gerçekten öğrenmek isteyen biri, hayal kırıklıklarını durup dinlenmeden, tutkuyla biriktirmelidir ve hayal kırıklığı doğuran deneyimleri biriktirmek bir hastalık gibi olmalıdır, hayatının her şeyi belirleyen hastalığı; çünkü öyle olursa, hayal kırıklığının yakıcı, zararlı bir zehir olmadığını, bizi oluşturan gerçek çizgiler konusunda gözlerimizi açan serin, yatıştırıcı bir merhem olduğunu apaçık görebilir.

Sadece başkalarını ya da durumu ilgilendiren hayal kırıklıklarıyla ilgilenmemelidir kişi. İnsan, hayal kırıklığının, kendisini kendisine götüren bir el kitabı olduğunu keşfederse, yaşadığı hayal kırıklıklarını öğrenmeyi arzular: Cesaret eksikliği ve yetersiz samimiyet gibi, ya da insanın kendi duygularına, eylemlerine ve sözlerine çektiği korkunç derecede dar sınırlar gibi. Öyleyse kendimizden ne bekledik, ne umduk? Sınırlarımız olmadığını mı ya da olduğumuzdan bambaşka kişiler olduğumuzu mu?”


28 Ocak 2022 Cuma

Co-gitsin!

O kadar zor bir haftaydı ki an itibariyle cuma akşamına yaklaşıyor oluşumuza şükrediyorum.


Geçen Pazar günü burnu akıyordu Ergenim Arca'nın, üşüttü yine dedik, sallamadık. Sallamayı bırak aldık çocuğu maça götürdük. Gol attı, arkadaşlarıyla sarıldılar, maçı kazandılar bir çember halinde kucaklaşıp dakikalarca tezahürat yaptılar. 


22 Ocak 2022 Cumartesi

Beyaz Torosun (?) sırrı

 Bu memlekette aksiyon bir bizim oğlanın göbeğine düştüğü tanker devrilmesi bir de Nuri Alço barmen hadisesi( inanmazsın içkisine hap attığı yüzlerce kadının ırzına geçmiş, nuri alço filmlerinden ilham almadıysa şerefsizim) 

Başka bir şey yok.


Biz de ergenimle napalım sokağı mesken tutmuş beyaz araca sardık hani anlattıydım…


Neyse ki bu araçtaki farklılığı fark eden bir biz değilmişiz. Bizim sitede ona 92. Daire diyorlarmış.

17 Ocak 2022 Pazartesi

Dumur diyalog #174

 Geçen koltuk meselesinde demiştim, bunlar beni ufaktan kapının önüne koyarlar diye, aleni plan yaptı ergenim Arca, olaylar şöyle gelişti.

A: Baba ya bir çıtır tavuk yapsak ya, off ne zamandır yapmıyoruz.

Y: İzin vermiyorum! Kızartma leş gibi kokuyor yapamazsınız.

A: Tamam o zaman şöyle yapalım baba, annemi kapının önüne koyalım, biz yapalım yiyelim sonra içeri alırız.

İ: Çıtır tavuk için anne kapının önüne konur mu oğlum? (hah işte kocam beni koruyor) Hani kedi köpek filan alsak neyse...

A: İyi fikir, annem haftada iki gün eve gelsin, köpeği o gelince göndeririz. 

-------------------------

HPV aşısı:

Türkiye'de ne zamandır ücretsiz olması için kampanyalar yapılan HPV aşısını burada ortaokulun ilk yılında isteyenlere yapıyorlar. Okuldan yazı geldi, çocuğunuza da anlatın, onayınız olursa yapalım yazıyor. Arca'ya anlattım, ergenlik çağında aktif cinsel hayatı başlamamış bireylere ileride cinsel yolla bulaşıp ciddi hastalıklara yol açacak bir virüse karşı etkiliymiş, ne dersin, dedim.

A: Nerde yapacaklar?

Y: Sağlık görevlileri okula gelecekmiş, okulda yapacaklarmış.

A: aaa olur mu hiç!? Pipimize mi yapacaklar?

Y: yok ya normal koldan.

A: Ha tamam o zaman yapsınlar


16 Ocak 2022 Pazar

Mekanın sahibi geldi

 Pazar gününün, üç buçuğu gösteren dakikalarında bir tatil gününden alınabilecek en yüksek verimi almanın haklı gururu içindeyim, sayın okuyanlar. 

07:30'da kalkmışım, sabah sayfalarımı yazmışım, yetmemiiş geceden kalma boyun ve omuz ağrılarım için yoga yapmışım, babababbak...

O da yetmemiş, 09:00'daki Flamanca dersim için tekrar yapmış, bir de üstüne ders almışım. 10:00 itibariyle evin pipilileri uyandığında ben on kaplan gücünde mutfağa dalmış idim.

İşte bunlar hep erkencilik. İşte bunlar hep tavuk misali 22:00 civarı uyumuş olmanın nimetleri, işte bunlar hep yaşlılık belirtileri.

9 Ocak 2022 Pazar

Lüzumsuz bilgiler Vol.4: Kendime notlar

Aralıklarla şahsıma ait lüzumsuz bilgilerle blogu şenledireyim diyorum. Neden? Hiçbir fikrim yok, paşa gönlüm diyelim.

4 Ocak 2022 Salı

Ne yapıyorum? Neler okuyor, neler izliyorum?

 Hala tatildeyim. Aslında ofis dün açıldı ama ben iki gün daha izin aldım, maksat geç gelmiş kocamla ve hala tatil olan oğlumla 1-2 gün daha geçirmek. İdi. Maalesef dün 3.doz aşı olduk ve kocamla ancak karşılıklı kanepelerden sızlanıyor, sakar oğlan kolumuza dokunur diye de Arca'ya yaklaşmıyoruz. Arkadaş bu nedir ya!? Pertimiz çıktı resmen. Hayır bir de dediler ki, yarım dozmuş, booster dozuymuş. Hee boost etti ebemizi. Aslında yine bu tatili iyi ki almışım dedim, zira çalışmam imkansız resmen hasta hasta yatıyorum. 

3 Ocak 2022 Pazartesi

Şuursuz özgüven, lütfen! [ ergentalks! ]

 Self reflection filan bahsediyordum ya geçen yazıda, yarı yıl değerlendirme konuşmasından önce yöneticim karşıt karakterimle iletişimimi nasıl yönettiğimle ilgili bir düşünüp gelmemi istedi. Hani o üç yıl önce renklerle ilgili bir kişilik analizi vardı, hani Jung öğretilerinden yola çıkan rapor. Ben de dengesizin önde gideni çıkmıştım. Pardon dengesiz demeyelim de yaratıcı gözlemci diyelim ;)

Bu testin sonuç raporunda bir de karşıt kişilik var. Yani senin zıddın yani -bence- uyuz olduğun...

2 Ocak 2022 Pazar

Adettendir...

 Adettendir yeni yıla bir ilk yazı yazılır. Geçmiş yıllara ait yeni yıl ilk yazılarıma şöyle bir baktım, bak bu da adettendir. Deli misin niye kendi yazdığın yazılara bakıyorsun, işin mi yok? diye düşünenler olabilir. Ben de onlara derim ki, sosyal medyadaki kendini tekrara düşenlerin birbirinin kopyalarının, birbirinin kopyaları olmamak adına saçmalayanların yazdıklarına, paylaştıklarına vakit ayıracağıma evet, kendime dönüp bakmayı tercih ediyorum. 

26 Aralık 2021 Pazar

Bir kafaya bir duman şart

 Babamın meşhur lafı, gavur cigarası tüttürme bahanesi… ben de yıllarca ne keyifle içtim mereti. Aramıyorum şimdi acep kafa hep dumanlı olduğundan mı:))

Beklerken...

 Geçen pazar, hani harika olan ... İlker'in geç geleceğinden ve benim bu değişikliğe tepkimin geçen defakine göre son derece sakin olduğundan bahsetmiştim. 

Yazıyı yazdıktan sonra iki durum arasında neyin farklı olduğuna baktım. Öyle ya, yine iş 3 derken 5 haftaya çıkmıştı, "benim sınırım 4 hafta, 4 haftayı aşma" dememe rağmen. Üstelik buradaki bütün Türk arkadaşlarım, hani felaket senaryoları yazarken beni kurtarmaya çağıracaklarım, tatile çıkmış, ülkeden ayrılmışlardı, en sevdiğim arkadaşlarımdan birilerinin İtalya'ya taşınacağını yeni öğrenmiştim ve etkisi çok ağır olmuştu, bir arkadaşımızın babası vefat etmişti, dolayısıyla kedisine bakmak zorunda kalacaktım (İlker gelmiş olsaydı, görev onundu) ... Yani işler geçen defakine göre çok daha kötüydü. 

Yine de... kediye bakma ekibinin whatsapp grubunda, "beni onu sevgi manyağı yaparım, şımartırım" diye arkadaşımı rahatlatmaya çalışan kocama "sen gel de beni şımart" diye sitem etmekten gayrı bir tepkide bulunmamıştım. aklı bende kalmasın diye de dil filan dökmüştüm, düşün yani bendeki olgunluğu, erdim lan ben!

Diyecektim ama yok... Pek öyle değil. 

24 Aralık 2021 Cuma

Dün kedi bugün karne

Dün kedi... 

Osman'a gittik, bizim arkadaşın kedisine. Çok çekti o kedi, kanser oldu, iki defa ameliyat geçirdi. Zaten önceden uyarılmıştık, görünce üzülmemek için. Önceki gece rüyalarıma girdi Osman, çarşamba akşamı yerine perşembe sabahı gittiğimiz için ölmüş, tövbeler olsun. 

Neyse perşembe sabahı iki toplantı arası çıktık. Navigasyona bakıyorum ayağına bizim şüpheli beyaz aracın karşısına çektim arabayı, Arca'ya tembihledim, çaktırmadan çek fotoğrafını, özellikle plakanın. Vallahi veririm polise olmadı bizim site yönetimine. Bakacağız artık, gözümüz üzerinde. 

22 Aralık 2021 Çarşamba

Bugün saydırma günü

 Bok gibi soğuk bir günden, çatır çutur buzlu bir günden merhaba!

Çok sıkıcı bir gün çünkü içimden bir şey yapmak gelmiyor. Çalışarak oyalandım sonra öğle tatilinde ofise gittim, arkadaşımın ev anahtarını almaya, Japonlardan başka ofiste hiç kimse yoktu. 

21 Aralık 2021 Salı

Ergentalks: Ergenim Arca ile dedektiflik qeyfi "what foot are you?"

 Ergenim Arca ile baş başa yeni bir beş hafta daha devirmek üzereyiz. Malum İlker'i gören cennetlik.

Bizim ergeni fbu süreçte biraz çözdüm ben, belki o da beni çözdü, ya da "deli kadın kendi haline bırakayım" diyerek halden anlıyor, artık bilmiyorum, ama götümü kaşıyayım daha iyiyiz. En azından sakinleşmek için her akşam bir demlik papatya çayı içmek lavanta yağı koklamak zorunda kalmıyorum.

Çözdüm derken, aslında şöyle...

11 Aralık 2021 Cumartesi

"Arca oğlum senin annen bir salaktı..." Vol.28

 Evvela döndüm baktım, en son serinin hangi numarasında kalmışız... Zira epey olmuş salaklıklarımı kayda almayalı. Yapmıyor muyum, yapıyorum ama demek insan unutuyor yazmayı. Serinin hemen hemen tamamını hatmettim. Bayılıyorum eski yazılarımı okumaya - demiş miydim? Kesin demişimdir. Şimdi bizim oğlan 13'e merdiven dayadı (gerçi ona sorsan çoktan 13 ve her şeyi yapabilir, diğer taraftan 15'lik kız takımıyla oynayıp yenilince birden yaş 11'e iniyor ama aramızda üçün beşin lafı olmaz) hala tek parça ya ben ona şaşırıyorum, anneannemin dediği gibi çocukları koruyan melekler filan olmalı. 

Kafasını gümletmeler mi, dizanteriler mi, sinüzitler mi neler neler.... 

2 Aralık 2021 Perşembe

Ne yapıyorum? Neler okuyor, neler izliyorum?

 Koca bir kasım ayı geçmiş ve ben utanmaz kadın elim varıp da oturup not düşmemişim bloguma. Bu dünya benim ne okuyup izlediğimden mahrum mu kalsın!? Hiç! Düpedüz terbiyesizlik. 

An itibariyle Aralık ayının gelişini pms sancıları ile arabada Arcayı beklerken kutluyorum. 

Bu soğukta ne antrenmanı ya… 

Sağnak kar yağdı bugün, hiç tutmadı ve bok gibi bir soğuk bıraktı ardında. Lanetsin kış! 


Eve girmeyi, mantı haşlayıp bol yoğurtla tıkınmayı, üstüne sıcak çay ve çiğdem eşliğinde mal mal televizyona bakmayı iple çekiyorum. Tabii ki battaniye altında. 07:30’da başlayan ve yarım saatlik yemek molası dışında full toplantı ile geçen bir günün akşamından beklentim budur, kayıtlara geçsin.


Neler yapıyorum?


Önceki postta anlattığım derin mental çözümlerimin yanı sıra deli gibi alışveriş yapıyorum. Sürekli bir tüketim halindeyim, allah hayra çıkarsın. Tamam evet gardırobun yarısını sadeleşme yarısını da kilo aldım ayağına yok etmiştim ama bu kadar da olmaz! Euro aldı başını gidiyor diye, muhterem İzmir’de nasıl olsa koca bir bavulla dönecek diye, black friday diye olmaz ki… olmamalı. Bana verdiği moral bir yana, utancımı içimde yaşıyorum, yok lan yaşamıyorum oh anlattım rahatladım.


Hayır bir de o kadar giysi yatırımını niye yapıyorsam nihayetinde ofise gitmeler haftada bire düşürüldü. Dur lan keşke eşofman alsaydım :)))


Şaka bir yana gerçekten saçmalamayı bir yana bırakmam lazım. Lanet olsun içimdeki leş tüketiciye!


Neler izliyorum? 


Outlander 3.sezon itibariyle muhteremi sıkınca, bırakmıştım, tek başıma devam ediyorum, ama işte öylesine…


Muhteremin , tavuk gibi erkenden yattığım geceler bensiz izlediği sex education dizisine başladım. Güzel bence. 


Muhterem kocamla fransız dizisi Family Business bitirdik, şahane komik dizi tavsiye ederim. Kulüp isimli diziyi de izledik. Dokunaklıydı ama bana çok dokunmadı, belki beklentim yüksekti ya da bilemiyorum işte neyse…


Yargı izlediğim yegane anaakım Türk dizisi, var mı Türk dizisi tavsiyesi? Alırım :)


Ne okuyorum?


Epey okudum bu aralar. 

Önceki postta anlattığım Pembe Fili Düşünme en sevdiğim. 

Uzunharmanlarda bir davetsiz misafir de aktı gitti, pek iz bırakmadı. 

Sonra kitap kulübüyle okuduğumuz Deniz Yolu bitti, hatta yeni öykü kitabına başladık. Bir büyücünün çocukluğu - Hermann Hesse.

Daldan dala konuyorum, bir de arada derede okuduğum Ece Temelkuran’dan Devir var. Hoşuma gidiyor şimdilik, bakalım.


Ee, sizde ne var ne yok? 

28 Kasım 2021 Pazar

Panik atak

 Çocukken pazarları pek sevmezdim. Benim için pazar demek, tatlı başlayan (7'den 77'ye ve kovboy film sabahları) ve sonrasında - özellikle soğuk kış pazarlarında - birer bardak sahlep eşliğinde buğulanan camların ardında, arabada futbol maçı dinlemek (hala futbol spikerlerinden haz etmem) ile devam edip kızarmış barbun balığı, pazar banyosu ve çamaşır makinasının sesi ile son bulan  haftanın bir günüydü, tatlı hafta sonunu pazartesiye bağlayan gün...

Pazarları artık çok keyifli buluyorum. koşturmacasız, uğraşısız sadece yeni haftaya zihnini hazırladığın bir gün. Belki burada hiçbir yerin açık olmadığı, yerel insanların evleriyle, aile büyükleriyle geçirdikleri bir gün olmasından kaynaklı bir dinginlik var pazarlarda. Daha doğrusu kış pazarlarında. 

Her hafta başı ofislerde veya şimdiki virtual toplantılarda ayak üstü sohbetlerin bir numaralı sorusu olduğu üzere, "hafta sonun nasıl geçti" diye sorsalar, "açık ara en muhteşem hafta sonuydu" derim, üstelik İlkerimin olmadığı ilk hafta sonum. Cumartesinin hareketliliğinin pazarın sukunetiyle dengelendiği muhteşem bir hafta sonu. Şükür ki ne şükür...

26 Kasım 2021 Cuma

Instagramda kalmasın

 


Ergenim Arca ile tavuklu pilavlarımızı kaşıklarken bugünün şahane bir gün olduğuna karar verdik. 


Ben rutin işlerle ve planlamalarla ve tabii ki görece az toplantılarla geçirdiğim bir evde çalışma gününün sonunda kendimi tükenmiş değil de enerjik hissetmenin coşkusu içindeydim. Tabii bir de cuma olması… tabii bir de haftalar sonra ilk defa bir saatlik öğle tatili yapmam ve tabii ki bu zamanı, tavuk suyu hazırlayıp bir odayı temizlemeye ayırmam tüm günüme keyif katmıştı. (Çaktırmadan düzen temzilik mi sever oldum? Yaşlanıyor muyum ne!?) 

Ergenim Arca’nın bugünkü testleri iyi geçmiş, önceki iki testinden de tam not almıştı. Evet bok gibi bir havaydı, evet ilkerimiz yoktu ama gün iyiydi ya! Hele bir de tavuklu pilav hey yavrum hey! Aslında tavukları haşlarken niyetim sadece tavuk suyuna çorbaydı, zira kar kapıda, bünyeyi sağlam tutmalı ama baktım tavuk çok suyu da çok pilav yapmayayım da napayım? 


An itibariyle… 

Bir şişe kırmızı şarap açtım…

Pijamamın üzerine en pofuduk sabahlığımı giydim.

Yün çoraplarımı dizlerime kadar çektim.

En sıcak battaniyemin altına girdim.

Sandal ağacı tütsümü yaktım -kışa daha fazla yakışan bir koku bilmiyorum!- 

Spotify’da eskilerden tanıdık bir şeyler çalıyor. 

Dışarıda usul usul bir yağmur. 

Peki ben bu günüme şükretmeyeyim de ne edeyim :) 

16 Kasım 2021 Salı

N’aber nas’sın?

 Bizim evin ergenini kocam -canım ciğerim- antrenmana götürdü. Aynen şu aşağıdaki şekil hissettiğim iş gününün sonuna evde sakince ve yalnız başıma oturmak yakışırdı, yakıştı. Depoya su almaya inip şarapla yukarı çıktım, serin serin yudumluyorum. 



Birazdan İlker marketten arayacak, iki olasılık var:

1-somon buldum sadece salata yap

2-yeşil mercimek pişir

Diyecek. 

1+2 de olabilir, mercimek yemeğini yarın yerler, zira ben İspanya’ya gideceğim. Vaka sayıları bu kadar artmışken bizim şirket henüz iş seyahatlerine sınır getirmedi, gidiyoruz bakalım. Yarın komite devlet kararlarını açıklayacak. Kuvvetle muhtemel evden çalışmak norm olacak, isabet olacak, virüs cirit atıyor, iki doz aşılılar bile hasta oluyor, ama biz haftada üç gün ofisi dolduruyoruz. Aman neyse ne… 

3 Kasım 2021 Çarşamba

Bayramlar, değerler, Atatürk…

 Belçika’da Kasım ayına tatille başlanır, 1 kasım azizler günü, tatil. Bu civarda bir haftalık okul tatili olur ve bizim ofis özellikle de okul çocuğu olanlar tüm hafta izin alırlar. Ben de kocamın dönüşü oğlumun tatili derken iki gün izin aldım, sakin birkaç günün tadını çıkarıyorum. 

Haftaya da uzun haftasonu yapmışlar, ayın onbirinde birinci dünya savaşının ateşkesi kutlanıyor, peşi sıra haftasonuna denk gelmiş resmi bir tatili koymuş dört gün tatil etmişler. Tabii bunlar bizim memlekette aşina olunmayan bayramlar, kutlamalar…


Ne azizimiz var ne de birinci dünya savaşının ateşkesi bize yaramış…

30 Ekim 2021 Cumartesi

Türkiye’den kocam geldi, evde bir bayram havası…

 Sabaha karşı yola çıktığı için uykusuzdu, 1-2 saat dinlenmek istedi. O uyurken yanından gitmeyeyim istedi. 

24 Ekim 2021 Pazar

İçimden gelmiyor.

 Geçenlerde instagram hesabındaki mesaj kutumda ne zamandır paylaşım yapmadığım için meraklanmış, hatırımı sormak isteyen bir takipçim vardı. Hayır takipçi demek çok ayıp kaçıyor çünkü Adile tünelin ucundaki ışıktan, yani Arca'nın tuvalet iletişimi sürecinden beri blogu okuyan bir arkadaş benim için. Nedense sosyal medyada takipleşmek normalken blogdan tanışlarıma takipçi demek hoş olmuyor. Demek ki blogun samimiyeti.... diye uzatmayacağım, karşılaştırma yapmayacağım zira her ortamda kimin ne kadar kendi ait hissettiğinin kararını ben veremem. 

10 Ekim 2021 Pazar

Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Ne izliyorum?

 Yırttık bu defa. En azından biz. ikinci testimizin de sonucunu negatif aldık, Arca okula döndü ve rahat bir nefes alır gibi olduk. 

4 Ekim 2021 Pazartesi

Corona günleri

Geçen pazartesi, sabah okuldan alın dediler, yakın temas arkadaşının COVID testi pozitifmiş. Son temas ettikleri gün önceki salı ve Arca da ikinci doz aşısını çarşamba olmuştu. Arca'da hiçbir semptom yok, dolaysıyla hiç şüpheye düşmedik. Ne de olsa daha önce de sınıftan çocuklarda görülmüştü, teste götürmüş, karantinaya almıştık. Bu da böyle olacaktı muhtemelen. Hem hiç semptom yok, hem aşısı da var (yani en azından ilk doz).

Test sonucu salı gecesi ulaştı: Pozitif! Büyük şok, endişe... Ertesi sabah telefon trafiği, okul arıyor, devlet arıyor. Uzun uzun neler yapacağımız konuşuluyor. Arca derhal izole edildi, odasına kapandı, tuvaleti banyosu ayrıldı. Odasından maskesiz çıkmıyor, odasına maskeye giriyoruz. Yemeklerini odasında yiyor, ortak alanlarda bulunması yasak. Evet, çok ağır görünüyor ama bu hastalığın kimde ne etki göstereceğini bilmiyoruz, pandeminin başında yaşadığımız hastalık corona mıydı bilmiyoruz, iki doz aşımız var, bizi korur mu, korumaz da hafif geçirmemizi sağlar mı, Arca daha kötüler mi bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, İlkerle ikimizin kendimizi üst seviye korumamız gerektiği. 

3 Ekim 2021 Pazar

Bana bi' geldiler!

 Muhteremin gelişinin uzayacağı haberini almamızı müteakip benim asfalyalar ufaktan atmaya başlamıştı. Kendimi üç hafta idare edecek şekilde programlamıştım, bir o kadar daha idare etmem mi gerekecekti? Zaten her allahın günü evin ergeniyle stres yüklü atışmalar, evin idaresi, işin derdi yükü... İlk haftalar iyi kotarıyorum derken, işler boka sarmaya başlamıştı.

Artık ufak tefek şeylere bile ağlar olmuştum. Arca'nın küçüklükten beri sakladığı formalarını yanlışlıkla ihtiyaç sahipleri kutusuna atmış olmak bile ağlatıyordu beni. Arca'nın ayaklarının ağrıması mesela, acaba, yeşil sahalara gitmekten sıkıldım diye kader ağlarını mı örmüştü. Evet, öyle olmalıydı, hepsi benim suçumdu. Annelik bitmeyen bir vicdan muhasebesi ve de suçluluk duygusu değil miydi? Daha geçen gün tuvalette ayaküstü muhabbet ettiğim iki çocuk anası arkadaşıma da aynısını dememiş miydim? "çocuklar küçükken ilerde geçecek sanıyorsun ama inan bana seninki üç yaşında altını ıslattı diye kendini suçluyorsun ya on üç yaşında da suçlayacak bir şeyler çıkıyor yani suçluluk bitmek bilmeyen bir annelik nişanı sanki..." Kadını da bozdum mu acaba? İnşallah hayattan soğumamıştır. 

İlker'in geldiğinde halletmesi planlanan işlerden Arca'nın aşısı, benim artık normal olmadığımın sinyallerinin başladığı gün oldu.