6 Mayıs 2021 Perşembe

Hay lockers gibi!

Ortaokul-lise eğitimi Belçika’da çok önemli. En iyi eğitimi almalı ki, hayata hazırlansın. Neden? Çünkü üniversite sınavı filan yok. Yok. (Sadece tıp eğitimi alacaksan özel bir sınav var) 


Eğitim içerikleri ilk iki sınıftan sonra ayrılıyor, genel (bizim zamanımızın anadolu liseleri gibi), teknik(meslek okulları gibi), ve zanaat (bizde karşılığı nasıl tam bilmiyorum ama kuaför, fırıncı ustası, aşçı oluyorsun mesela, bir zanaat öğreniyorsun). Sadece genel eğitimden mezun olabilenler üniversite okuyabiliyor, teknik mezunlar kolej gibi üç yıllık bir yüksek öğrenim alma şansı var diğer grup lise eğitimi sonrası hayata atılmaya, mesleğini icra etmeye hazır. 


Bizim oğlanın ne teknik ne zanaat... elinden iş geleceğine pek inanmıyoruz, bir de işte kodlarımıza nüfuz etmiş üniversite okusun istiyoruz, genel eğitim alacak. En azından genel eğitimden başlayacak bakalım altı senesi nereye evrilecek bilmiyoruz.


2 Mayıs 2021 Pazar

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.8: doğum günü özel



 Nüfus kağıdına bak anlarsın :)

Benimki dün itibariyle 43 rakamını gösteriyor. 

Yani yeni yaşımın ilk gününden sesleniyorum. Sesim geliyor mu?


Bilgece bir şeyler söylemeyi isterdim, ne de olsa okuduğumu-izlediğimi-gezdiğimi-yediğimi-gençliği-gebeliğimi-anneliğimi-ergenimi kısacası hayat hikayemi hiç kesintisiz paylaştığım bu blogda on üç sene evvel otuzuma girdim, otuzlarımı devirdim, kırkıma girdim ve şimdi kırklarımın tadını çıkarıyorum. 

30 Nisan 2021 Cuma

An itibariyle

 ...

Tüm gün kaçırdığım 300 küsür whatsapp mesajımı okuyorum, gruplarda sohbetler dönmüş, ben telefonuma bile bakamamışım. Neden?


24 Nisan 2021 Cumartesi

Sınırlar, öz disiplin ve pandemi

 Yıllık performans değerlendirme toplantısında geçtiğimiz yılın üzerinden de geçtik, ufaktan nostalji.

20 Nisan 2021 Salı

Ergen talks! Vol.2

 An itibariyle papatya çayı içiyor, yatağımda sakinleşmeye çalışıyorum. Halbuki bir saat önce sürünerek yatağa gelmiş, uyuyacakken muhterem ile ergenin ergentalks’una maruz kaldım. Konu playstation olunca aohbetin dışına itiliyorum. Peki tamam da gidin başka yerde tartışın ! Yok uykumun en ballı yerine vurulan darbe bir yana bir de “odana git de biraz düşün sakinleş” dedim diye bir de azar yedim. 



Elim ayağım titredi. Ulen zaten regl öncesi gerginlik başıma vurmuş, çokomelden metabolizmam balçığa dönmüş, bir de ergen azarı yedim ya!


Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.7

 Mart ayının büyük kısmını geçirdiğim, Mayıs sonuna kadar da yeni eleman eğitimi bahanesiyle haftada iki gün gitmeyi planladığım ofis günlerim tepeden bir -rica- ile kısıtlandı. Çünkü denetmenler gelip kafa sayıyorlarmış, ofis mevcudiyeti belli bir oranın üzerine çıkmamalıymış, Japonya'ya verilecek önemli bir rapor için Japon arkadaşların ofiste bulunması istenmiş, biz acaba ofis mevcudiyetlerimizi gözden geçirebilir miymişiz? Bu Japonlar öyle de kibar insanlar ki, efendiliklerine hayır demek imkansız, hayhay dedik biz de ve ofise bir süreliğine ara verdik. 

Evdeyiz. 

İlgisizlikten iyice dağılmış, kimsenin girmemesinden epeyce tozlanmış ev ofisimi bir güzel temiz pak yaptım. Haftalar önce döktüğüm çay, ekranın altında küf tutmuş neredeyse, cifledim, köşek bucak tozunu aldım odanın, aman bir ferahladım. Bana böyle ara sıra bir kadınlık bir temizlik gelir, geldi mi de orasıydı, burasıydı derken bir bakmışsın dip köşe temizlemişim. 

18 Nisan 2021 Pazar

Altın vuruş


 Her diyet öncesi bir altın vuruş dönemine gireriz. Muhteremle ritüelimiz. Temel olarak diyet süresince yiyemeyeceğimiz besinlerden oluşan bir rejimdir bu. Bugünden yarına diyete girdik diyemiyoruz midemizin ve psikolojimizin buna hazırlanması biraz - takriben haftalar- zaman alıyor. Bu süreyi de en sevdiğimiz yaramazlıklarla geçiriyoruz. Pilav ve makarna ana kaçamaklar. Pizza ve pidenin de bu sürece katıldığı sıklıkla görülür.


Ne yani şimdi aylarca makarna yiyemeyeceğizdir bir spagetti bolonez ile veda etmeyelim midir? Ya da kuru fasulyenin yanına bir pilav katmayalım mıdır? Evde yemek yapmak istememişizdir, bir pizza patlatıvermeyelim midir? Nedir ?


16 Nisan 2021 Cuma

Eyvah oğlum büyüyor #3: Çocuk bakıyor!!!

 Benim ablamla aramda 3.5 yaş var. Bugün bizim mükemmel ilişkimize bakan biri muhteşem paylaşımlı bir çocukluk geçirdiğimizi sanabilir. Ama doğru değil. Ablamla ben taban tabana zıt iki çocuktuk ve ben üniversiteye gelinceye kadar yaklaşık 18-19 sene boyunca hiç yakın bir ilişkimiz olmadı. 

Ben it gibi sokakta oynayan, kendi arkadaş çevresi (çetesi) olan bir velettim, ablam evden dışarı çıkmayan bir prenses. O kadar ki 12 yaş civarındaydım, sokakta oynuyorum, bir gün ablam eve çağırmaya geldiydi de, arkadaşlarım bir ablam olduğundan haberdar oldu. 

Ablam lise çağlarındayken biraz daha açıldı, arkadaş çevresi genişledi. Ben 13-14 yaşlarındayım... Biraz erkenden serpilip, biraz da çokbilmişin önde gideni olduğumdan, bana biçilen yaş 16-17... Bundan sebep, ablamın yeni arkadaş çevresine musallat olmakta beis görmedim. Benimle sohbet eden arkadaşları, onlardan 4-5 yaş küçük olduğuma inanamıyorlardı, zira yaşımdan büyük laflar etmekte üstüme yoktur. Ablamın sıklıkla bana "git kendi yaşıtlarınla oyna, bizimle takılma" dediğini hatırlıyorum, dinliyor muydum? Asla! Dedim ya o zaman da dötün önde gideniydim. Ablam için ne kadar uyuz bir durum olmalı, şimdi farkına varıyorum. 

11 Nisan 2021 Pazar

Ergen Talks! Vol.1

Okuduğunuz tüm kitapları kıvırıp...

Çöpe atın.

Temiz bir defter alın. 

Başlığı atın: ergen kılavuzu: .... (buraya çocuğunuzun adı gelecek)


Bizimkini yazmaya başladık.

Ergen kılavuzu: Arca 


Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, iyi gitmiyor. Bacak kıllarının çıkması, bıyıklarının bitmesi ve o sıkılası sivilceler, evin cücesinin büyüdüğü anlamına gelmiyor. Tam tersi! Beyni küçüldü sanki!


Sabırla, defalarca, nedenleriyle sonuçlarıyla anlattığımız her şeyi inadına yapar gibi deneyimlemesi = senin lafın benim dötüme 


Bizim evin normali bu artık.

10 Nisan 2021 Cumartesi

Bir garip Nisan

Bahar geldi, erguvanlar, kiraz ağaçları çiçeklendi, diyemeden Nisanla birlikte kar yağışıyla şaşkına döndük. 

Nasıl bir nisansın ki, üç gün üst üste kar yağdı? Birkaç günlük yağmur arasından sonra yine kar bekleniyor, allah nasıl biliyorsa öyle yapsın.


3 Nisan 2021 Cumartesi

Ne okuyorum? Ne izliyorum? Ne yapıyorum?

Ne yapıyorum? 

Pilates topumun üzerinden bildiriyorum.

Yanlış olmasın, pilates yaptığım yok, bilgisayarımın başındayım, biramı yudumlarken blog yazıyorum. İkinci biramı müteakip solumdaki Ulu Koltuk Nazmiyeye kıvrılabilirim, söz vermiyorum.

Pilates hiç yapmadım, önerileriniz olursa (video / kurs vs...) lütfen paylaşın, denemek isterim. Galiba bizim jenerasyonun bir Ebru Şallı = Pilates önyargısı iliklerine işlemiş, yanaşamıyoruz, ama Ebru da biz de büyüdük, artık bakış açımızı değiştirebiliriz kanımca.

28 Mart 2021 Pazar

Pandemi yoksa şimdi çocuklara mı?

 Pandemide bir yılı devirdik. Bir yıldır hiçbir şey değişmemiş gibi geliyor ama aslında pek çok şey aynı değil. Her şeyden önce bu virüs hakkında geçen yıla göre çok şey biliyoruz ve fakat aslında yeni varyasyonlarına dair hemen hiçbir şey... 

Geçen yıl bu zamanlar ile şimdinin önlemleri arasında dağlar kadar fark var.

Ne gibi mi? En azından Belçika için söyleyebilirim...

Mesela tam bir yıl önce kimse sokağa çıkmıyordu. Maske kıtlığı vardı. Şimdi bar, lokanta, son sıkılaştırılmış önlemlerle kuaför ve giyim mağazaları hariç her yer açık. 

akıllıca seçimler

 Doğru soruları sormayı biliyor muyuz? Kendimizle ilgili, hayatımızla ilgili? 

Doğru soruların doğru seçimlere, akıllıca seçimlere götürdüğünü fark ettiğimden beri sormaya çalışıyorum...

Nasıl daha iyi hissedebilirim? Bana ne iyi gelir? Nasıl daha yaratıcı, daha motive, daha verimli olabilirim? Nasıl yardım edebilirim? Nasıl daha olumlu bakabilirim? Nasıl ...

21 Mart 2021 Pazar

Yazıklar olsun

 Klasik bir pazar akşamı. Televizyonda derbi maç izleyen çoğunluğu bırakıp yuvama, “ulu koltuk nazmiye”ye gömülmüşüm.


3,5 ay sonra bira açmışım, keyfim yerinde olmalı değil mi? Değil...


20 Mart 2021 Cumartesi

İstanbul Sözleşmesi yaşamıyor.

Tarihe geçsin.

20 Mart 2021

Gece 02:00



Faşizmin grisi yoktur.

“Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu." (George Orwell)

17 Mart 2021 Çarşamba

Şiştim!

 Tarihe geçebilir miyim?

Tarihe Leslie ile walk at home egzersizi sırasında bileği eline almış insan olarak geçebilir miyim?

Evet. 

14 Mart 2021 Pazar

Ne okuyorum? Ne izliyorum? Ne yapıyorum?

Ne yapıyorum?

 Pazar akşamı 18:52 itibariyle 2,5 saatlik fazla mesaimi bitirdim, kendime fıstık ve cin greyfurt hazırladım, keyfediyorum. Kendimle baş başa kalmanın tadını çıkarıyorum. 

Penceremden kavak ağaçlarının ve ne ara bittiklerini anlamadığım minik tomurcuklarının çok tatlı olduğunu düşünüyorum. Tomurcuklarını bu saatte görebildiğime göre, günlerin iyice uzadığını fark etmem keyfime keyif katıyor. Hava sıcaklığı hissettirmese de - sahi bu coğrafyaya cemreler be zaman düşüyor- baharın geldiğini müjdeleyen her şeye şükrediyorum. 


13 Mart 2021 Cumartesi

Beni evime bırakın

 Bizim departmanda yeni işe başlayan Marco memleketinde ailesini, kız arkadaşını bırakıp buralara gelmiş, bir başına sıkılmasın, ofistekilerle kaynaşsın istiyorum. bir başına çalışmaya geldiğin kimseyi tanımadığın şehirde arkadaş edineceksin ama dil kursları online, barlar kapalı, facebook gruplarından insanlar buluşamıyor... ne fena.


İki haftadır her gün ofise gidiyorum. İşte tam da bu yüzden. Çünkü bir ortamda yeni olmak şimdi diğer her zamandan daha zor.


7 Mart 2021 Pazar

Alışkanlıklardan kurtulmak kolay değil ama mümkün

 Hemen bir anda bırakamadım. Yavaş yavaş, azalta azalta... insanın sevdiği bir şeyden kopması kolay değil, kafada bitirmesi, içine sinmesi gerekiyor. Birlikte yaşadıklarının da belli bir takım alışkanları bıraktığını görmek motivasyonu artırıyor elbet ama asıl bunu senin kademe kademe, sindire sindire bitirebilmen mesele... bıraktığında kendine bunun ne kadar faydası olduğunu görmen de çok iyi geliyor, bırakma kararı aldığın güne de, bırakabildiğine de şükrediyorsun. 


6 Mart 2021 Cumartesi

Bugün böyle

 Sabahtan beri kulağım tıkalı. Ne alaka anlamadım. Hani böyle uçakta basınç farkından tıkanır ya öyle işte. 

Bir şey de yapmadım bugün hatta dışarı bile çıkmadım. Arca’ya kek, öğlene çorba yaptım sadece. Birkaç posta çamaşır yani o kadar. 


2 Mart 2021 Salı

Tarih yazıyoruz

 Çok garip zamanların tanığıyız. Tarih yazılıyor.

Bizim bile rolümüz var: kendini korurken, başkalarını da koruyorsun, maske takarak.

 

Maske ve sosyal mesafeyle tarih yazacak bir kahraman olacağınızı değil on yıl iki yıl önce söyleseler inanır mıydınız? 


28 Şubat 2021 Pazar

Challenge'ım challenge oldu mu, hem de nasıl oldu!

66 günde 6 kilo challenge biraz iddialıymış, kabul ediyorum. Bloga eklediğim sayaç son 5 günü gösterirken 6 kiloya ulaşamayacağımı biliyorum 5'e de razıydım fakat 4'te takıldım kaldım. Yani bir durum raporu verdiğimden beri hemen hiç gelişme yok. Şu an yaşanan hayalkırıklığına, araya giren iki gün pide (muhterem kocam cenaze evine yaptırır gibi 5 porsiyon söylemiş iki gün yedik) ve bir gün hamburger ile pasta sebep olmuş olabilir. Aman oğlumun doğum günü etkinlikleri çerçevesinde yaptık bir yaramazlık, canımıza değsin. 

27 Şubat 2021 Cumartesi

Dünya vatandaşı

 Vaka sayıları Belçika'da yükselişe geçtiği için açıkça, hiçbir gevşeme beklenmemesi yönünde beyanatlar verildi. Halbuki bu aralar lokantaların açılması bekleniyordu. Yine de eğitimin sürmesi için direniliyor. Belçika'da diğer tüm ülkelerden farklı olarak ilk 2 ay hariç yüz yüze eğitim kesintisiz sürüyor. Lakin ne kadar dayanırlar meçhul.

Bir yandan Türkiye'yi takip ediyorum, açıldıydı açılmadıydı derken açılacak denip açılma kararının açılması planlanan günde alınacağı duyurulmuş. Hani insanların nasıl psikolojisi bozulur diye kafa yormuşlar da uyguluyorlar gibi... Bir bu da değil, cenazelerde kurultaylarda göt göte sosyal mesafeyi hiçe sayanlar dalga geçer gibi hafta sonu insanları ev tıkıyor. Mantık arıyorum bulamıyorum, evet muhtemelen insanlar kafayı yesinler diye uğraşıyorlar.

Gerçi ben niye Türkiye'ye kafa yoruyorum, değil mi? Atmışım kapağı Avrupa'ya bir de batı hayranlığıyla övüyorum şerefsizleri... Halbuki bizim ülkemizin iç dış politikaları enfes, adaleti desen muhteşem, pandemiyi yönetmeleri filan... harika! Ben tabii buradan ahkam kesiyorum, burun kıvırıyorum bana ne ki! Ben ne bilirim ki! Nankörüm işte!

22 Şubat 2021 Pazartesi

Yaşlandığnı nasıl anlarsın? Vol.6

 Hayatımın hiçbir döneminde, hayatının merkezine fedakarlığı alanları kendime rol model seçmedim. Benim takdir ettiklerim ve kendime örnek seçtiklerim hep "kendini sevenler" oldu. Pek çokları tarafından bu kendini sevenler, bencillikle, "kendi için yaşamak"la, egoistlikle suçlansalar da, ben hiç oralı olmadım. 

Kendini sevmek, kendi için yaşamak...

21 Şubat 2021 Pazar

Happy hour for Yeliz

 Bugün pazar...

Televizyonda maç saati = Yeliz'e Happy Hour! 

Instagramda takip ettiğim İrem'den öğrendiğim nefis bir içecek bu keyifli blog yazısına eşlik ediyor bugün: Cin, buz, greyfurt. Ben cini annemin çocukluğumdaki cin tonik ve de lime (ya da limon) üçlüsünden tanırım, hiç de içmem aslında. Ama bu tarif çok lezzetli, üstelik bahar taklidi yapan hafta sonuna da çok yakıştı.

Hava bahar kıvamında ve tadında... 17C burası için yaz bile sayılır ama biz abartmayalım ve bahar diyelim. Mavi  gökyüzü.. Evet buralıların en sevdiği hava koşulu. Çünkü güneşi görüyoruz.

Güneş kıymetlimisss...

20 Şubat 2021 Cumartesi

Sosyal devlet

Aklım bu aralar hep blogda, yazmakta. Lakin akşam mesaiyi bitirdiğimde o kadar ekrandan bıkmış hissediyorum ki, elime telefonu bile alasım gelmiyor. 

Diye başladım ama İlker doktordan geldi, kapatmışım. Sinüzit ameliyatı sonrası kontroldü, doktor kendisiyle çok gururluymuş, harika bir ameliyat harika bir iyileşme diyerek gururunu taçlandırmış. Yaptığı işin tatmininde olan insanlar ne kadar da ilham verici.

Neyse işte İlker'le bunları konuştuk sabah, sonra ben çamaşır yıkadım, astım, biraz etrafı düzenledim, bu arada İlker kasaplık yaptı.

15 Şubat 2021 Pazartesi

Kıvırcık ve dalgalı saç bakımı nasıl yapılmalı?

 En son bir yıl kadar önce kıvırcık saç bakımı ile ilgili tüyolar vermiştim.

Yenileri eklendi! 

Saçta nemi hapsetmek. İşte kıvırcık ve kuru saçın en önemli püf noktası bu.

Nemi iyi hapsedilmiş bir kıvırcık saç nasıl olur? 

14 Şubat 2021 Pazar

Eyvah oğlum büyüyor #2 : Menemen ve diğerleri

Soğanlı soğansız tartışmasına hiç girmeyelim, menemen soğansız olmaz, kalbinizi kırarım! Soğanlı olur, hafif de acılı. Menemene çatal değmez, ekmeğinin kıyısıyla şamandıra daldırmadan parmağına bulaşmışını yalamadan menemen yenmez. 

Anlaştıysak devam ediyorum. 

10 Şubat 2021 Çarşamba

Kısa kısa

Pazardan başlayan kar şehri tamamen kapladı. Hava sıcaklığı en yüksek -8 olduğu zamanlar oldu. Tam bu karın buzun içinde evden burnumuzu çıkarmamak vardı. Ama muhteremin ameliyatı (sinüzit yani ciddi değil neyse ki...) yüzünden pazartesi erkenden hastaneye gittik. 


4 Şubat 2021 Perşembe

Durum raporu

 Beş hafta kadar önce 2021’i beklemeden başlamıştım. Hatırlayan var mı? Neye?


Yeni alışkanlıklara, eskileri bırakmaya, düzgün beslenmeye ve her gün egzersiz yapmaya. 


31 Ocak 2021 Pazar

Yıl 1956 tahta bavul ve lastik pabuçlar

 Hayatımın büyük kısmı, babamın, umumiyetle rakı sofrasında, şu cümleyle başlayan İstanbul’unu dinlemekle geçti: “yıl 1956. 11 yaşındayım. Ayağımda lastik pabuç, elimde tahta bavulla İstanbul’a gittim, devlet parasız yatılı okumaya.” 

29 Ocak 2021 Cuma

Bugün bunu öğrendim



 Dün ofise gittim, sanırım iki haftadır ilk. 


Ve bugün bu saat oldu hala toparlanamadım. 


COVID proof sosyalleşmenin dibine vurduğumuz bir gün oldu. Belki de tüm bu proof kısmı beni yoran. Arkadaşımın masasına gidip iki lafın belini kırayım istiyorum, maskenin karbondioksitinden başıma ağrı giriyor. Toplantı odasına girerken dezenfekte, çıkarken dezenfekte... yemeğe oturmadan yemekten kalktıktan sonra dezenfekte.... ay gözünü sevdiğim home office’im canım! Öğlen de kocamla yemek yiyorum en azından mis!


Neyse ya dün ofise gitmenin tek iyi tarafı oldu: yeni bir müzik grubu keşfettim.


24 Ocak 2021 Pazar

Ne okuyorum? Ne izliyorum? Ne yapıyorum?

 Şu anda yarın akşamki kitap kulübümün kitabını okumam gerekirken (Ursula K.LeGuin - Dünyanın doğum günü son öykü) blog yazıyorum, şarap yudumluyorum, akşam yemeği için kinoalı karidesli salata için meksika fasulyelerimin haşlanmasını bekliyorum. 

18 Ocak 2021 Pazartesi

Kayıtlara geçsin

Resmi olarak yılbaşı noel ve türevleri ruhu önümüzdeki aralık ayına kadar depoya kaldırılmıştır. Işık mışık yeter şiştim.


17 ocak pazar kayıtlara Yelizin dellenip yılbaşı ağacını katlayıp sepetlediği tarih olarak geçebilir.


Bu ecnebiler gerçek ağaç süslüyorlar, sonra da kapının önüne koyuyorlar. Nasıl çevre duyarlısı bunlar anlamıyorum. Tamam bizimki plastik ama en azından ömürlük ayol!


Neyse diğer konuya geçelim. 

16 Ocak 2021 Cumartesi

Karlı bir gün



 Haftalardır beklenen kar geldi, yağıyor. Kuruldum pencerenin karşısında, yağan kara karşı yazıyorum. Benden keyiflisi var mı ya :) Bir saattir Arca'yı kar topu oynamak için kandırmaya çalışıyorum, babasıyla PS oynuyor, dötünü kaldırmadı. Daha da istemesin, hiç çıkasım yok. Az sonra hava kararır, serin kırmızı şarabımı koyarım yanıma, değmeyin keyfime.

12 Ocak 2021 Salı

Yazmak uzaktakine sarılmaktır

 Bunu nerede okuduğumu hatırlamıyorum, benim gibi uzaklardan, uzaklarda yaşayanlara yazılmış olmalı. 

Sarılıyorum, beni şu anda bir yerlerden okuyan herkese...


10 Ocak 2021 Pazar

Sis, Kış güneşi, diyet ve diğerleri

İzmir'de eskiden kışların çok ayazlı geçtiği olurdu, bu sene 20C'nin altına inmedi galiba). "Kar soğuğu" derdi annem, "Yükseklere kar yağıyor bak ayazı bize vuruyor".

Buradaki de o hesap! Günlerdir Avrupa'nın sağından solundan kar haberleriyle heyecanlanacak oluveriyoruz, bizim payımıza düşen 0-2 C hava sıcaklığı ve sis! Sis nedir ya? Sis diye bir hava durumu olabilir mi? Sis, kar yağdırmayı becerememiş aptal bir iklimin teselli ödülü gibidir. Değersiz! Vasıfsız! Sis nedir ya?!

Dünden beri şehrin üzerine çöreklenen işte bu lanet vasıfsız sis, bu sabah kış güneşinin neşesiyle dağıldı. Güneşin mutluluk sebebi olması buralı insanlar için normal ama benim gibi yılın on ayı güneş gören bir memleketten birini üç yıl geçmesine rağmen hala şaşırtabiliyor. 

Hiç ısıtmayan ama neşe veren kış güneşini bahane edip muhterem kocamla yürüyüşe çıktık. Hava sıcaklığı sıfır rakamla 0 idi. Gariptir üşümedim, hatta buz gibi havayı teneffüs etmek, üşümekten kızaran burnumu hissedememek bile hoşuma gitti. 6 km'den fazla yürümüşüz. Ağır sinüzitten muzdarip kocamın baş ağrısı tutmasa daha da yürürdük. Evet ağır sinüzit ve iki hafta sonra ameliyat olacak, nihayet nefes alacak, yani öyle umuyoruz.

9 Ocak 2021 Cumartesi

Ne okuyorum? Ne izliyorum? Ne yapıyorum?

 Önce ne yaptığımdan bahsedeyim. Instagram takipçileri bu ara gıdadan yana hafif takıldığımı fark etmişlerdir. Her gün nasıl hafif bir öğün hazırladığımın fotoğrafını çekip saklıyorum ki, önümüzdeki yıllara bir tür silkinme olsun. Yine muhteremin enfes yemekleri ile kendimden geçerken , yüzüme bir tokat gibi insin çabalarım! 

Uzatmaya gerek yok, hafif besleniyorum. Activia, Kefir, mevsim salata, bakliyatlı ve de kinoalı salatalar tüketiyorum. Bazı bazı tencere yemekleri ve de et yeşil salata. Bu kadar. Ha bir de henüz bırakamadığım şarabım var, üzerinize afiyet. Diyette şarap ekmek yerine geçer derler ya, ekmeği kestiğime göre içebilirim gibi geliyor. Ben birayı bırakmışım, bir kadeh şarabım da olmasın mı? 

Muhterem olmasın diyor, yuh diyor, sen de diyet mi yapıyorsun diyor. Hayır diyorum ben hafif besleniyorum. Rakı meze mi yapıyorum allahsız, bir kadeh şarap içiyorum...Ben bu muhtereme bu konuda çok pis gıcık oluyorum. Zira çok hızlı kilo veriyor, neden adamda tek promil alkol yok!

8 Ocak 2021 Cuma

Bu hafta gün 5 spor 4

Çok değil 30 dk 

Sabahları uyanınca Leslie ile egzersiz yapıyoruz. Fazla kalori yakmıyorum dolayısıyla tartıdaki rakamlara ciddi bir etkisi olduğunu da düşünmüyorum. 


Hayatımın bu aşamasında niyetim kalori yapmaktan ziyade sürdürülebilirlik. 

4 Ocak 2021 Pazartesi

Kitap yorumu: Aklını En doğru şekilde kullan (Mindset)

"Çabalama yeteneği olmayanlar içindir." 

"Ya yeteneğiniz vardır ya da çabalamak zorundasınızdır. "

Eminim hayatınızın birçok döneminde buna benzer cümleler duymuşsunuzdur, belki de siz de bu cümleyi kurmuşsunuzdur. Ben kurdum.

Belki pe çok defa bu blogda da yazmışımdır çünkü bazı insanlarda bazı yeteneklerin doğuştan var olması, bu konularda çabasızca başarıya ulaşacaklarına dair bir inancım var. 

Örneğin doğuştan lider olma vasfı, kariyer basamaklarını bazılarına daha hızlı tırmandırır, kumaşında olmayanlar debelenir. Doğuştan yeteneğin yoksa mesela sanata, spora, ne kadar uğraşsan boş!

3 Ocak 2021 Pazar

2021'in ilk yazısı: Yeni yıl sürprizi

 On iki günlük Noel tatili bugün itibariyle nihayete eriyor.

Diğer tüm Noel tatillerinden farklı olarak bu tatilin tamamını evde geçirdim. Birkaç yazı önce bahsettiğim gibi bir serkeşlik, aymazlık, özensizlik ve de plansızlık içinde. O kadar ki, bir aileden ziyade muhterem ve yer cücesi ile ev arkadaşı gibiydik. 

"Kahvaltı isteyen?"

"..."

"iyi ben bir kahve içeceğim."

Pek çok sabahımız böyle geçti diyebilirim. Diğer iki oğlan kah birlikte kah online arkadaşlarıyla futbol ve şiddet temalı oyunlar oynarlarken amaçsızca ilk birkaç günümü tükettim. Sonra yeni yılı beklemeden diyete girdim. Sonra diyetten çıkar gibi oldum, sonra tekrar girdim. 

Sosyal medyada boğuldum, sıkıldım. 

30 Aralık 2020 Çarşamba

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.5

 Çok basit şimdi anladım mesela, unutkanlık : Ben ne yazacaktım bu konuyla ilgili :))) 

Egzersize bakış açısının değişmesinden. Evvelden sadece kilo vermek, form tutmak, hadi bilemedin bel sırt ağrılarını geçirmek için yapılan egzersizler için, yaşlandıysan artık daha geçerli bir sebebin var: Sağlık! Önce sağlık. Kalp sağlığından tut da iyi uykuya, hatta strese eklem ağrılarına birebir! Evet kilo da verirsen, yanına kar artık. Yoksa önceliğin değil. Egzersiz şekilleri bile değişiyor. Bak ben mesela bu yazıyı bitireyim, günün egzersizi olarak yoga yapacağım.

29 Aralık 2020 Salı

Başladım ve ...

 Başladım ve bitirdim bile... demeyeceğim. Hayır. Pazartesi başlayıp pazartesi biten diyet lanetine karşı dik durdum. Bütün gün yaramaz hiç bir şey yemedim (ızgara patlıcan, activia, karides salatası o kadar), ekmek bile yemedim.

Bir şey yememek için de kendimi ev işine verdim. Ütü, çamaşır, yemek... Ve de suya verdim, bira içmekten yırtan böbreklerim 3,5 lt suya nasıl dayanacak hiç bilmiyorum. Evet 3,5 lt fazla belki ama ben zaten 2 lt içerim ki, diyetteysek artırmak lazım gelir diye düşündüm. İyi mi ediyorum bilmiyorum, bildiğim tek şey önümüzdeki 66 gün boyunca tuvalette epey vakit geçireceğim.

Neden mi 66 gün? Bir yerde okumuştum, insanların bir şeyi alışkanlık haline getirmeleri için düzenli olarak 66 gün boyunca yapmaları gerekirmiş. 21 gündü o, evet ben de öyle hatırlıyorum ama bu galiba yeni bir araştırma. Neyse işte, 66 iyidir, neticede 21 günde 6 kilo verebileceğimi sanmıyorum. 

66 günde 6 kilo ! Ne challenge ama! 

28 Aralık 2020 Pazartesi

2021’i beklemeden

 Bu Notlar uygulamamda bir klasör.

“Bu yıl listeler yapmayacağım” dediğimin üzerinden sadece 3 gün geçti. Ve işte buradayız. “Korkunun ecele faydası yok” dedim, kantara çıktım ve +5 kilo gerçeği ile yüzleştim, ve bilin bakalım ne yaptım? Evet liste-LER:))


Çünkü ben kriz anlarında liste yaparım, ne yani panik yapmaktan iyidir! 


26 Aralık 2020 Cumartesi

Pembe yanaklar dans dans dans!

Seneler seneler evvel bir anımı bu sayfalarda paylaşmıştım, hani yağmurlu bir günde bir soyunma odasında... diye başlayan? Peki tamam linki veriyorum, ama okuyunca küfretmek yok :) Okuyun ama sonra gelin buraya, anlatacaklarım var. Ayol kırkımdan sonra yeni keşiflerin arifesindeyim, beni yalnız bırakmayın bacım. Size ihtiyacım var! 

Benim tüm hayatım boyunca asla sporla ilgim alakam olmadığını anlatan bu yazıyı şimdi ben de sekiz sene sonra okuyunca fark ettim. Ne kadar başka bir pencereden bakıyormuşum meğer.

25 Aralık 2020 Cuma

Her pazartesi diyete girmekten sıkılmadık mı?

Hem iş hem de kişisel hayatımda her konuda plan yapmak kadar bana enerji veren bir şey yok. Planlar, listeler, yapılacaklar, ne zaman nasıl nerde... inanır mısın hafta sonları bile yapılacaklar listelerim var benim. O kadar çok seviyorum ki plan yapmayı, çoğu zaman en ince ayrıntısına kadar planlamaktan aksiyona geçecek enerjim kalmıyor:))


23 Aralık 2020 Çarşamba

An itibariyle

The Holiday filmini izlemekten geliyorum, bu kaçıncıydı acaba? Netflix noel ruhuna dokunan yumoş filmler yığmış menüye, seç beğen al. 


Kendilerini oyunculukta ispatlamış kadınların bu tür filmlerdeki abartılı üzüntü/ kahrolma sahnelerini bir tek ben mi itici buluyorum? 


20 Aralık 2020 Pazar

Acıklı

Cuma akşamı dijital yoğunluğum zirve yaptı.

Akşam 18:00-19:00 arası şirketin virtual christmas partisi vardı, sonra kitap kulübü. 


Parti buranın tanınan bir sunucusunun moderatörlüğünde İşçi CEO müdür ayrımı yapmaksızın sohbetlerle, tombalayla geleneksel “ugly christmas sweater” temalı fotoğraflarla geçti. En sonunda Japon President’ın merry christmas mesajıyla son buldu. Buraya kadar departmanın whatsapp grubundan şakalaştık, fotolar gitti geldi filan... tabii ki her yıl otel resepsiyonundaki danslı sarhoşlu sonrası da pek dedikodulu partilere benzemiyordu ama zaten bu şartlar altında beklentimiz de yoktu. Lakin işin acıklı tarafı, parti sonundaki DJ idi. Tek başına çalan DJ ve parti havasında yalnız evlerinden gönüllü ve de görüntülü bağlanan iş arkadaşlarımızdı. 

Acıklıydı...

19 Aralık 2020 Cumartesi

Kollarını öpmek

 Evet kollarımı öptüm bugün

Çok iyi geldi

Çocukluğumda daha sık yapardım

Kendimi daha mı çok severdim çocukken? 

Galiba...


Arca’ya “seni çok seviyorum” dediğimde, “sevmekte haklısın bence ben çok sevilesi bir çocuğum” diyor, “ben de beni çok seviyorum” diye ekliyor. Dünyada en çok kendisini seviyormuş, ne diyebilirim, o kadar doğru yoldasın ki!

13 Aralık 2020 Pazar

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.4

 Dizilerden filmlerden!

Üniversiteye giden yeğenin Friends için vintage sempatisi duyuyordur mesela! Evet Friends kült olmuştur hatta “homofobik esprileri” bile “o yıllarda öyleydi” diye tolore ediliyordur. 

İzlediğin bir film için “geçenlerde” yerine 10-20 yıl önce gibi zaman zarfları kullanmaktasındır!

12 Aralık 2020 Cumartesi

An itibariyle

 Bir Cumartesi gününden tüm beklentilerini karşılaşmış bir kadın olarak #ulukoltuknazmiye ‘den bildiriyorum: sabahtan itibaren kendimle vakit geçirdim, işlerimi hallettim, spor yaptım, haftalık saç vücut bakımlarımı uyguladım, muhteremle yemek hazırladık, mis gibi yedik... ve nihayet mumlarımı tütsümü yaktım, yemekten kalan şarabımı yamacıma aldım, demleniyorum. 

7 Aralık 2020 Pazartesi

Eyvah oğlum büyüyor #1

 Şimdiden numara koydum zira dumur diyalog serisine bağlarız kanımca.

Eyvah ki ne eyvah büyüyor.

Ama zihinsel değil mental desen hiç değil, sadece fiziksel. 

6 Aralık 2020 Pazar

Ortaya dağınık

İki gün evde kalmayı özgürlüğe kısıtlama olarak görülmesini “bizi evlere kapattılar” yakınmasını, çok pardon ama şımarıklık olarak görüyorum. 

Etkileştikçe bulaşma hızı inanılmaz artan bir virüsle karşı karşıyayız, otur evinde iki gün, nedir yani? 

Asıl sorulması gereken, neden iki gün? Neden adamakıllı bir yasak düzenlemesi yok? Neden AVMler açık ve neden okullar kapalı? Neden lokantalar açık neden işyerleri açık? İnsanlar ofislere gidiyor? Neden ilk fedakarlık eğitimden yapılıyor ama avmler açık? Avm patronları sendikası var da daha mı iyi çalışıyor? 

28 Kasım 2020 Cumartesi

Bir cumartesi sabahı ve bir başkası...

14 kasım

Bir cumartesi sabahı, evde, yalnızım. Taze demlenmiş kahvemi, sırtıma da televizyon battaniyesi dedikleri şalımsı örtüyü aldım, balkona çıktım, zira güneş karşı binanın arkasından bulutların arasından çıktı çıkacak...

Yüzünü sayılı gün gösterdiğinden midir bilinmez, buranın güneşinin kıymeti bir başka. İyi geliyor bana, “bana iyi gelenler” listesine eklemeli.

Haftanın ortasında bir gün tatil olmasına rağmen ya da belki tam da bu sebepten çok yoğun bir haftaydı. Bunda benim pazar ve herkesin tatil yaptığı çarşamba günü çalışmamın,  salı da fazla  mesai yapmamın etkisi oldu, biliyorum. 

Ben zaten çok biliyorum, çok didikliyorum çok analizliyorum. Özellikle de kendimi. Bir sal yahu! Yok. Haftalık kişisel değerlendirme görüşmeleri - ki bu da benim kendi başıma açtığım bir salaklık! - müdürümün benimle ilgili gelişme noktalarını yorumlamasından ziyade benim kendimi masaya yatırıp neşterle kafa göz dalınan bir ameliyata dönüşüyor. Ve beni ziyadesiyle yıpratıyor.

Balkonda kahve içerken ve doğal olarak götüm donarken bunları düşünüyordum, sürekli ama sürekli düşünmekten yoruldum. 

Bi sal ya bi sal!

Şiştim

Bilmiyorum bir şey var bir şey sıkıyor beni. 


Derken İlker yüzündeki şiddetli ağrı ile sinüzit teşhisi konmayı umarak gittiği doktordan MR talebi ve abuk sabuk bir dolu başka teşhis ihtimali ile geri döndü. 

Ve tüm analizler tüm o şımarık kişisel çözümlemeler gözümde çöpten klişelere dönüştü. 

Sağlık işte sağlık ötesi yok, berisi yok. Bu kadar. Şimdi sadece kalbim sızlıyor, acı gibi sızım sızım sızlıyor.

Diye yazmıştım. 

Dünün günlüğü işte buydu...

Öğleden sonraydı.

Depresyonun eşiğindeyken hep yaptığımı yaptım ve uyudum, çok değil yarım saat sonra arkadaşımla konuştum ve sonra ellerinde mangalda pişmiş balıklarıyla ve de rakılarıyla arkadaşlarımız geldi. Ve biraz daha iyi hissettim, biraz koptum gündemimden... 


Demiştim...

24 Kasım 2020 Salı

Sabahlık

Akşam çöktü mü, yemek hazırlama telaşının içinde, iki arada bir derede porselen demlikte çay demlerim. Hani akşam yemeği yenir, mutfak toplanır, sarı bez yıkanıp lavabonun kenarına bırakılır ya... tam o vakit, ben pijamalarımı giyer, sırtıma sabahlığımı geçiririm. 

22 Kasım 2020 Pazar

Kurabiye ve Yenişehir’de bir Öğle Vakti


 Keyfin kaçmışsa...

Mutluluğun formülü çok açık bir vanilya kokusu, bir damla çikolata bir de un misss...

Bu aralar ne çok kasıyorum, öyle böyle değil! Daha iyi hissetmeye

İşimde daha iyi olmaya

Dil öğrenmeye

Kendimi geliştirmeye

Kasıyorum da kasıyorum

Ara sıra “bir sal yahu” diyorum, salamıyorum. 

Geçen hafta 87 kişi gördükten sonra yayından kaldırmaya karar verdiğim bir yazı yayınladım. Görülmesinden pişmanlık duyacağım için değil, o gün yaşadığım iç sıkıntısını tekrar hatırlamamak için yazıyı kaldırdım. Çünkü biliyorsunuz, ben zaman zaman eski yazılarımı okurum. 

Bugün yine canım blogum beni kurtardı, altı yıl önceki kurabiye tarifimi koydu önüme mis gibi...


En son okuyamamak üzerine yazmıştım, okuyamama döngüsünü bir dizi vasıtası ile kıracağımı hiç tahmin etmezdim. Dizi, son on gündür sosyal medyayı meşgul eden Bir Başkadır. İçim pek sıkkın iken iki bölümün üzerine izlemeyi bıraktığım dizi, bizim kulüp tarafından çok beğenilip bir de tartışalım diye karar verilince, yeni bir şansı hak etti. İyi de oldu. Ben sosyolojik detaylar ile senaryo bakımından çok etkilenmedim, fakat yönetmenin tarzını, işleyişini çok beğendim. Oyuncuların hepsi de çok başarılıydı. 

9 Kasım 2020 Pazartesi

Okuyamamak

 Yine o travmalardayız.

Günlerce televizyonumuz İzmir’e odaklı, elimizde Twitter İzmir’deki “mucize”lere kilitlendik. Ne mucizesi şerefsizler! El kadar çocukların günlerce beton yığını altında mücadelesini kazanmasını değil, bir zahmet o binaların yıkılmamasını sağlayacak kanunları ve de o kanunları uygulamayı sağlayın da “kimseye bir şey olmadı”ya mucize diyelim, ya da 6.6 şiddetindeki bir depremi gündem bile yapmayalım mesela...

Neyse ya, giresim yok, girersem oralara, çıkamayacağım korkarım.

7 Kasım 2020 Cumartesi

Bana iyi gelenler 8:

Çürümüş yaprak ve nemli toprak kokusu.

Dünyanın en muhteşem kokularından sıralama yapsak ilk ona girer. Dur ya hatta yapayım

Arca’nın uyurken kokusu (bebekken ve ergenken diye ikiye ayrılabilir aslında:))

İlkerin kokusu

Hem eski hem de yeni kitap kokusu

Yağmurdan sonra toprak kokusu(ki Arca’nın anlamlarında biridir)

Kahve

Temiz çarşaf 

Deniz

Biçilmiş çim

Çorba

Ve işte çürümüş yaprak ve nemli toprak kokusu

Neden? Hiçbir fikrim yok! 

Sadece 

Lock down gelmiş, hoşgelmiş...

 Epeydir bekliyorduk, eli kulağındaydı.

Kulağımız radyoda, televizyonda. 

31 Ekim 2020 Cumartesi

deprem

Ben artık üzülemiyorum, hayır ya, üzülmüyorum! Kızıyorum, öfkemi içimde tutmakta zorlanıyorum. 

Deprem oluyor, binalar insanları öldürüyor. Öyle o iş, deprem insan öldürse, bugün bir tane Japon kalmazdı hayatta. Hiç "adamlar depremle yaşamayı öğrenmiş" klişesine girmeyelim, sen de öğren! ben de öğreneyim. Öğrenelim kardeşim bu bizim gerçeğimiz. Dış cephesine mantolama yaptıracağımıza binamızın, depreme dayanıklılığını test ettirelim, yaşadığımız binayı sağlamlaştıralım. 

18 Ekim 2020 Pazar

Kitap yorumu: Invisible Women

Cinsiyet eşitsizliğine vurguyu kadınların hayattaki görünmezliği üzerine kurgulayan kitap, kimseyi suçlamıyor, kimseye sen kasıtlı yaptın demiyor ama "bir yerlerde bir veri eksiği var, ve bu veri eksikliği dünya nüfusunun yarısını yok saymanıza neden oluyor, bir silkinin, bir kendinize gelin, boşlukları doldurun mal mısınız oğlum siz! " diyor.

———————————————

Yasaklar öncesi son pandemi partisi gibi oldu ama çok önceden söz verdiğimiz arkadaşlarımızın rakı sofrasına davetliydik dün akşam. Pandeminin hemen öncesi Brüksel'e taşındılar, yasaktı, salgındı derken gidememiştik. Eşi çalışırken zamanını master yaparak değerlendirmek isteyen Özlem, proje grubu ile cinsiyet üzerine bir araştırma yaptığını söyleyince direkt atladım: "Invisible Women ! Mutlaka okumalısın!" 

- huyum kurusun bir kitabı sevdiysem tüm sevdiklerim okusun istiyorum!-

17 Ekim 2020 Cumartesi

İşler karışık

Son bir haftadır burada salgın rakamları ikiye katladı, birer ikişer her ülkeden önlem artırım bilgileri geliyordu, bizim bura Avrupa’nın covid merkezi adeta! Pandemiye ayrılan yataklar da dolmuş.

Anlamıyorum, hani herkes de müthiş dikkatli nasıl oluyor da bu kadar yayılıyor? Altı ay öncesine göre daha çok test yapıldığı gerçeği durumu açıklamıyor, bir haftada bu nasıl bir patlama? 

6 Ekim 2020 Salı

Düzenlemek değil, düzenli tutabilmek

 Blogcu anne Elif'in #yardımdeğilişbölümü konulu içeriklerini çok eğlenceli buluyorum, çok da yerinde. Onların ailesinden iki nüfus eksiğiz ama bu, ev işlerimizin daha az olduğu anlamına gelmiyor. Bir evde işbölümü adaletli pay edilmemişse, bir süre sonra isyan kaçınılmaz. 

Elif'in bu konudaki içeriklerinin bir kısmını #görünmeyenevişleri oluşturuyor ki, ben en çok onları okurken eğleniyorum. Neden? Çünkü o işlerin büyük kısmını ben de görmüyorum :) Farkında bile değilim!

Mesela en son tezgah üstü bulaşıklığı paylaşmıştı, bulaşıklıkta biriken süzgeç, kesme tahtası, limonluk filan vardı, hani bulaşık makinasına koymazsın, sudan geçiverirsin. Ben de görmüyorum hem de hiç! hatta zamanla o bulaşıklık o eşyaların yeri haline geliyor, orada buluyorum (Bkz. aşağıda Madde5)

Bazı bazı muhterem kocamın bana tane tane anlatması gerekiyor:

4 Ekim 2020 Pazar

Beklerken

 Pazar sabah 09:16

Arca’yı maç öncesi hazırlıkları için bir saat erkenden sahaya getirdim, arabada bekliyorum. Arkadaşlarımızın evinde alçıpan yapmakta olan İlker’i almaya gideceğim saati bekliyorum, böylece maçı birlikte izleyebileceğiz.


Karşımdaki manzarayı bir dokunuşla ölümsüzleştirebilir, kimsenin değerli vaktini almadan buraya ya da daha iyisi instagram’a koyabilirim. Ama hayır zor yolu seçeceğim, tasvir edeceğim. Nihayetinde resim fittirmeye gelmediniz bu bloga. 


Gözün alabildiği en uç noktaya kadar mısır tarlası, artık iyice kurudular. Burada pazara gitsen, koçan mısır bulamazsın ama yer gök tarla. Hayvan yemi içinmiş. Az önce yanımdan bir grup bisikletli geçti, ufukta fır fır dönen rüzgar tirbünlerine doğru gözden kayboldular. Gökyüzüne bakıyorum ve bulutları bile hareketlendiren korkunç bir rüzgar ... iyi ki en kışlık en kalın montumu almışım. Hah yağmur da başladı, tam oldu. İzmir’de denize giren atkadaşlarıma özenmiyorum hayır ama maç izlemek için de berbat bir hava. 


Bizimkilerin takımını toparlayan bir kız vardı, savunmanın bel kemiği, yerinde oğlanları alaşağı edip topu kapan, sahaya hakim... efsane Febe. Anderlecht’e transfer oldu, iyi oldu da, olan bizimkilere oldu. Ha boyna yeniliyorlar. Dünkü maç 9-2. Bugün bakacağız...


Uzun uzun yazıp anlatasım var ama vaktim pek az. En nihayetinde bu bir “an itibariyle” yazısı.


En son geçen pazar yazmışım, çekimler filan. Yaptık ama sadece üçte birini ve sadece diğer arkadaşların bölümlerini, bana sıra bile gelmedi, topuklu ayakkabılarla bütün gün ayakta... tam rolüme gireceğim, bu defa da eksik videolar derken çekimi durdurduk. Ben bu çekim işini sevmedim, event olur günahıyla sevabıyla anlatır çıkarsın, biter. Çekim dediğin stop action yok cut oldu olmadı hadi bi daha! Ay şiştim. O iki buçuk saat süren dizileri sabah akşam çeken ekiplere allah kolaylık versin, hiç kolay değil. 


Neyse gitmem lazım. Yirmi dakikada bu kadar oldu. 

27 Eylül 2020 Pazar

Bir pazar akşamı klasiği

 Biz çocukken pazar akşamı klasiği: Cenk Koray’ın kutulu yarışmasını müteakip yemekte balık, çamaşır, banyo şanslıysak Parliament sinema klübü idi...

Bu akşam bizim evin rutini maç.

Maçları seyircisiz oynuyorlar ama arka fonda tezahürat sesleri. Hayda! Niye ki millet bilmiyor mu seyircinin olmadığını, suni ambiyans çalışmalarında saçmalık!

Neyse benim kafam götürmüyor, attım kendimi çalışma odasına yine. Peynirim, cipsim biram... takılıyorum. Aslında kitap okuyacaktım ama kafam götürmüyor zira bütün hafta sonu sunum prova ettim, kafa binbeşyüz.

26 Eylül 2020 Cumartesi

Kaçınılmaza özlem duymak

 Geçen hafta sonu ortalama bir Belçikalının uğruna çok şeyler feda edebileceği muhteşem bir hava vardı. Hem de eylül sonu... 

Belki hastalıktan muzdarip olduğumuzdandı, bilemiyorum, hiç de dışarıda vakit geçirmek istemedim. Hatta günün yarısını yatakta geçirmeye isyan bile etmedim. - bu arada test negatif çıktı, ki zaten biliyorduk ama dinletemedik doktora :) -

Bence ben artık sıcaktan, boğulmaktan hatta güneşten bile sıkılmışım. Dışarı çıksan maske takacaksın keyifsiz, evde oturunca da dışarıya bakıp iyice keyfin kaçıyor ay neyse şiştiydim yani...

Bu hafta sonu tam tersi! An itibariyle Arca’nın kursunun bitmesini bekliyoruz arabada, çılgın gibi bir yağmur var. 10 dereceye düşen hava sıcaklığı ve inanır mısın özlem duyduğum şey buymuş, enerjim yerine geldi. 

Hani bazen diyorum ki, kışın kapıda olması, yağmurların yağacağını bilmek, ne bileyim hani kaçamayacağın bir köşeye sıkışmışken, tadını çıkarmaya mı meylediyor psikoloji? Hani o kaçınılmaza bir özlem duyarak kendini mi hazırlıyor?

Yok ya! 

Ben resmen yağmurseverim, adım bile var:  “pluviophile”, ne güzel bir kelime... 

20 Eylül 2020 Pazar

Bana iyi gelenler 7: Domates

Bana iyi gelenleri cımbızla çekip çıkarmıyorum, bir bakıyorum oradalar. Sadece orada olduklarını görmek için biraz daha farklı bakmam lazım, nasıl diyorlar? Farkındalıklı? 

Bir an bazı anlar böyle. Bir ışık yanıveriyor. Genelde bir imge ya da bir koku. Ekseriyetle koku. 

Koku alabilmek bu günlerde başlı başına bir mutluluk kaynağı. Koku alıyorsanız, COVID olmadığınızı anlıyorsunuz mesela. En belirgin belirti bu zira. Ama konumuz o değil. 

Domatesin bana nasıl da iyi geldiğini fark etmem için bostandaki domates fidelerinin koltuk dallarını budamam yeterli, yapraklarından elime sinen koku bana yaşadığımı hissettiriyor. 

18 Eylül 2020 Cuma

İkinci dalga yayında

 Nisan başı gibi yeşillendiğini ilk defa bu yıl fark ettiğim kavakların ilk yaprakları sararıp dökülmeye başladı. Bu coğrafyanın bir baharı bir de güzü güzel. Güz geliyor. 

Güz, serin esen rüzgarını da, kısalan günlerini de, beraberinde getiriyor... Ve bu yıl ikinci dalga pandemisini de...

Pazartesi, pastırma sıcağı bir gündü (burada Indian summer diyorlar), ofisteydim, öğle yemeğimizi terasta yedik. Artık terledim de, ofisin klimasından üşüttüm mü, ne oldum bilmiyorum, akşamına feci bir boğaz ağrısı çöreklendi. Sabahına kalmadı, aynı belirtiler İlker'de de başladı. Bildiğin grip olduk bence. Bende hafif, İlker'de yüksek ateş, eklem ağrısı vesaire.... Ne yapsak kar etmiyor, kelle paça çorbası bile içtim, şifa niyetine düşün artık.

12 Eylül 2020 Cumartesi

Elin adamı babamın oğlu mu?

 Son bir haftadır günde ortalama 12 saat çalıştım. Şikayetçi değilim. Yani çalışmaktan şikayetçi değilim. 

3 Eylül 2020 Perşembe

Bubble ve diğerleri

Maç var. Macaristan Türkiye. (Hayır yani maç olmasa blog yazısı yazacağım yok, aşk olsun)

Misafirlerimiz Arca'nın sınıftan Macar arkadaşı Abel ve babası. Ha bir de Erdem geldi, "baktık yeniliyoruz Macar'a dalarız" geyiği çeviriyorlar. Ben de bira ve cipslerini servis edip  çalışma odasına kaçtım. Son altı aydır ofisim olan odaya. Kitap kulübüyle zoom toplantıları yaptığımız, kitap okumak için, spor yapmak, meditasyon, yoga vesaire için kaçtığım odaya. ... 

Her kadının kendine ait bir odası olmalı. Virgina Woolf canım benim nasıl da haklısın. Kendine dönmek, kendini alıp gitmek için bir oda şart.

Ya ben şimdi ondan bahsetmeyecektim, epeydir iki satır yazmamışım, bizim cepheden son gelişmeleri paylaşacaktım. 

18 Ağustos 2020 Salı

Irk kodu vs renkler vs diller

Milletten yana çeşitliliğin hakim olduğu bir şehirde yaşıyoruz. Avrupa'nın merkezi ya güya, her milletten her ırktan insan var. Ülkenin kendisi 2-3 milletten oluşuyor, ülke vatandaşları birbirine yabancı. 

Gözlemlediğim kadarıyla Brüksel’de dil konusunda renk kodlaması var:

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Bugün de bunu öğrendim: kulak deldirme

Belçika’da çocukların kulaklarının delinmesi ve kreşe/anaokuluna kulaklarında küpe ile gitmeleri yasakmış! 

Ayol bizde bebekken delerler kulakları dedim. Belçikalı arkadaşlarımın gözleri boyoz gibi açıldı (izmirliler bilir, gözleri kocaman oldu yuvalarından fırlayacakmış gibi oldu manasında). 

Aslında mantıklı. Yani bebek-küçük çocuklarda kulakta küpe bir diğerinin dikkatini çekebilir ve asıldı mı eyvahlar olsun! 

İlla başka çocuğun şakası olması gerekmiyor, benim yaşadığım travma da pekala tehlikeliydi. Efendim, yedi yaşındayım, bir grup arkadaşla aşağı mahalleye yürüyoruz. Ablam da var. 

14 Ağustos 2020 Cuma

“Bir mağara adamının et yemesi gerek!”

 “Bir mağara adamının et yemesi gerek!”

Bu cümle Arca’nın küçükken en sevdiği kitaplardan biri olan “mamutlu börek taş devri”nden. Sebze ve meyve yemekten sıkılmış bir grup mağara adamının gözlerine kestirdikleri mamutu avlayıp mamutlu börek yapma hayalleri etrafında dönen çok eğlenceli bir hikaye.


9 Ağustos 2020 Pazar

Bana iyi gelenler - 6: Ritüellerim

Yazmak için ne güzel bir an...

Birkaç günlük 30+ derece hava sıcaklığından bunalmışken ve sevimli bir şaka gibi yağan yaz yağmuru mu dürttü beni, bilmiyorum. Bir süredir bana ziyadesiyle iyi geldiğini düşündüğüm ritüellerim aklıma düştü.

Huzuru düzende, rutinde bulan kaç kişiyiz? Sıkıcıyız, biliyorum. Çılgınlık yok, "hayatı geldiği gibi yaşa" yok, "amaan ko gitsin!" yok... 

Listeler var, planlar var ve hatta hep varılmak istenen hedefler var... E ne demişler, no plan no future! Gelecek var... 

Sürekli hareket halinde olmalıyım. Durmak beni geriyor. Meditasyonda ya uyuyoyum ya da kafamın içindeki tilkilerin kuyrukları birbirine dolanıyor. An'ı durarak yaşayamıyorum.

6 Ağustos 2020 Perşembe

Ağustos böceği

 Dünden itibaren bir hafta boyunca, hava 30 derecenin üzerinde ve güneşli olacak. COVID19 verilerinin önlenemez yükselişinden sonra gündemin ikinci sırasını işgal eden bu haberin bizim evdeki yansımaları şöyle:

1. Teras koltuğunun örtüsü zırt pırt kapatılmayacak 

2. Öğlene doğru güneşlikler kapatılacak ki klimasız serin evimize güneşi ve sıcağı misafir etmeyelim, rahat uyuyalım.

3. Bostan sulanacak hem de her gün!

Son maddenin icraatı için bugünkü mesaimin bitimini müteakip Arca ile suları yüklendik, bostanın yolunu tuttuk. 

2 Ağustos 2020 Pazar

İncitme sınırı

Tatilin büyük kısmını geçirdiğimiz yüzyıllık taş evin mutfağındayız. Öğlen olmuş, sabahtan markete gidilmiş, bir haftalık erzak alınmış, ve henüz hiçbir şey yememişiz. Dört yetişkin kan şekerimizi telafi etmek için yiyecek bir şeyler hazırlıyoruz. Ortam gergin, açlık başına vurmuş iki oğlan ergeni de cabası...

Açlık, iki boğa burcu olarak şahsım ve muhterem için de, bu yaşımızda bile ergen etkisi yaratır. Ortamda elle tutulacak kadar ağır ve yoğun bir asabiyet hissedilir. Patlamaya hazır bombayı, görmezden gelmek mümkün değildir. 

Dakikalar sonra, arkadaşlarımızdan biri hiç fark etmediğimiz bir şey söyledi, şaşkındı:

28 Temmuz 2020 Salı

Toskana ve Roma tatili

COVID 19 sebebi ile Türkiye'ye gitmeme kararı almamız beraberinde bütün yaz ne yapacağız sorusunu da gündeme getirdi. Araba ile ulaşabileceğimiz, hükümetin yeşil ışık yaktığı, sıcak denizlere kıyısı olan ülke aradık, kutumuzu açtık, İtalya çıktı.

Lucca, Pisa, Floransa, Cinque Terre, Siena'yı kapsayan Toskana turunda karar kıldık. Peşi sıra Roma'yı da ekledik. Böylece deniz, tarih, doğa içeren uzun bir yol hikayemiz oldu. 

24 Temmuz 2020 Cuma

Booking.com destekli bir dolandırılma hikayesi

Tatilimizi anlatacağım ama önce haberler.

Dolandırıldık!

Kitap yorumu: Amerikana

Sabah okuma rutinim bana iyi geliyor.
Yataktan kalkmaya hazır hissetmeyen uyanamamış bir beden fakat berrak bir zihin. 
Çoktan uyanmış tablette oyun oynayan Arca ile yanımda hala uyumakta olan muhteremin uyku sesleri eşliğinde az önce Amerikana’yı bitirdim. 

22 Temmuz 2020 Çarşamba

An itibariyle... Kurumuş minik petunya çiçekleri

Petunyaların kurumuşlarını temizlemek diye bir terapi var.
Benim her sabah kimseler uyanmadan elimde kahvemle tek tek ufak ufak artık solmuşlarını temizleyip dallarda sadece tazelerini bıraktığım petunyalarım var.

Tatilden döndük, yemek yedik, dedim ki, bugün bavulları açmayacağım hatta sofrayı bile sabah toplayacağım. Çiçeklerime bile bakmadım, zaten hepsi çok iyi durumdalar biliyorum. Canım komşularım Ayşe ve Arek misler gibi bakmışlar terastaki bitkilerime.

Ve sonra kötü bir haber aldık. İlker'in teyzesinin haberini, birkaç gün içinde yaşanan teşhis, korku, ameliyat ve belirsizlik haberini... Birkaç günde değişiveren bir hayatın detaylarını dinledik annesinden. Sığamadım odaya, kendimi terasa attım. tek tek minik minik kurumuş petunya çiçeklerini temizlemeye başladım. 

Yarına kalırsa dünya yıkılacakmışçasına temizledim, tek kurumuş çiçek kalmamacasına... 

Ellerimde toprak, ellerimde petunya, ellerimden bir şey gelmeyen her yitirişe umutsuzluk kokusu...

Saksılarda tek kuru çiçek kalmayınca durdum, utanmasam, petunya saksılarına sarılacaktım... 


5 Temmuz 2020 Pazar

Haller, haberler ve Haziran kararları

Haziranı yedik bitirdik. Geldik temmuza. Biz geldik de, Belçika'nın havası hala Nisan'da... Manasız bir rüzgar, zırt pırt yağmur... Yürüyüşe çıkmamaya karar verdik, derken güneş açtı. Geç kaldın güneşim, ben akşam üzeri blush  ve blog yazma keyfime geçtim, geç kaldın.

3 Temmuz 2020 Cuma

Kitaplı mim-3

8- Açık düzen kitaplık sevenlerden misiniz, yoksa camekanlı ve kapaklı kitaplıkları mı tercih edersiniz?

Tozlanıyor filan ama kesinlikle açık! Neden? Çünkü kapaklı olunca kitaplık değil, dolap oluyor:) bir de elimi attım mı ulaşayım istiyorum sanırım. 

9- Kitaplığınızdaki en değer verdiğiniz kitap ya da kitaplar hangileridir?

Ursula K.LeGuin kitapları kesinlikle!
Bir de ara ara dönüp okumayı sevdiğim kitaplar var:
Kurtlarla koşan kadınlar
Özşefkatli farkındalık 
Sanatçının yolu
Brene Brown kitapları gibi..
Ve son olarak mutlaka Arca’nın okumasını istediğim kitaplar: Momo, klasikler...

10- Kitaplığınızda henüz okumadığınız kitaplar için ayrı bir raf var mıdır, yoksa karışık mı koyarsınız ya da okunmamış kitapları ayrı bir yerde mi muhafaza edersiniz? 

Karışık duruyorlar. Ama salonda kendime bu yıl okumak istediklerimden küçük bir kitaplık oluşturdum. Ama itiraf etmem lazım biraz baskı oluşturuyorlar:)

11- Son olarak bir oyun yapalım, kitaplığınızın ilk rafına gidiyor ve sol baştan başlayarak kitapları sayıyor, yaşınıza denk gelen kitabın adını yazıyorsunuz.
Bahar Karları - Yukio Mişima 
Acaba bu bir işaret mi? Artık okusam mı bu kitabı:))

Bu tatlı mim için canım Leylak dalına teşekkürler.
Kitaplar her zaman iyi gelir:)

28 Haziran 2020 Pazar

Kitaplı mim Vol.2


4- Kitaplığınızda bir başkasından alıp iade etmediğiniz kitap ya da kitaplar var mı? İsimleri neler?
Off o kadar çok ki :(
Özellikle arkadaşım Tufan’dan aldıklarımı ya çok geç veriyorum ya da hiç vermiyorum. Karl Ove Knausgaard serisi mesela... 
bir de ablamdan aldıklarımı da pek iade etmiyorum, hani sanki ha onun kitaplıkta durmuş ha benim gibi düşünüyorum.

5- Kitaplığınızdan bir başkasının isteyip geri getirmediği kitap ya da kitaplar var mı? Hatırlıyorsanız hangileri?
Çok var ama ben zaten verirken geri gelmeyebileceğini hesaba katarak verdiğim için içim çok yanmıyor. 

6- Kitaplık düzeniniz neye göredir? Yazar adı mı? Yayınevi mi? Kitaplığa giriş zamanı mı? Rastgele mi?
Yayınevine göre düzenlemeye çalışıyorum. Ciltlerin bir sürekliliği olduğundan daha az dağınık görünüyor. Aynı yayınevi içinde aynı yazarın kitaplarını yan yana diziyorum. 

7- İmzalı kitaplara önem verir misiniz? Kitaplığınızda imzalı kitaplar var mıdır, hangi yazarların imzalı kitaplarına sahipsiniz?
Çok önemsemiyorum sanırım. Babam yıllar evvel Aziz Nesin’e Ablamla ikimizin adına imzalatmıştı, değerlidir benim için. O kadar.
Arkası yarın:)






27 Haziran 2020 Cumartesi

Kitaplı mim Vol.1

Gecesinden yağmur yağmur bir cumartesi sabahı, benim için bile erken sayılabilecek bir saatte  05:30'da uyandım. Tekrar uyumaya dönmek içimden gelmedi. Hem zaten artık erkenden uyanmalara direnmiyorum. Yaşlılık... Hatta süper iyi geliyor. İşte bana iyi gelenlerin konusu bu olacaktı: Erkenci kuş olmak...

Kahvemi terasta içtim, çiçeklerle sohbet filan (tamam lan yaşlanıyoruz işte!)  derken yazayım dedim, bilgisayarın başına geçtim. Geçen yazımda fotoğraflar çıkmamış, lanet! 

Blog arkadaşlarım neler yazmış diye bakınırken, sevgili Leylak Dalı'ndan bir mim düştü önüme. Sınavda sorular en iyi bildiğim yerlerden, en sevdiğim konulardan çıkmış öğrenci gibi sevindim. (ne ezik sevinçlerim var, allahım sen acı!) 

Bana iyi gelen sabah rutinim başka sabaha kalsın, bugün kitaplardan konuşacağız, bana iyi gelenlerden bir başkası... 

Bütün soruları bir postta yazmayacağım, çok yazıyorum ben, sıkılırsınız.

22 Haziran 2020 Pazartesi

Bana iyi gelenler -5: Yürümenin felsefesi

Yürümenin felsefesi


An itibariyle dışarıda enfes bir yağmur var... usul usul inceden bir yaz yağmuru. Bu memleketi sevmemin sebeplerinden biri de bu, iki sıcak basması arası bir yağmur ferahlığı. Yazları asla iki ay boyunca güneş olmuyor, güneş çıkınca da kıymeti katlanıyor.


An itibariyle... Evin kapalı alanda en sevdiğim köşesindeyim. (Yağmur yoksa malumunuz içeride oturmam) Önceleri okuma köşesiydi, pandemiyle birlikte Zoom köşesine dönüştü. Hani kitaplığın yanındaki o koltuk...


Akşam yemeğinde pek hoşuma giden kırmızı şaraptan bir kadeh daha koydum, yağmurun sesini dinliyorum. Çünkü yaz yağmurlarının böyle hoş bir yanı vardır, pencereyi açabilir, yağmurun kokusunu içinize çekebilirsiniz. 

Ş

Bu aralar bana iyi gelenlerin başında yürümek var. Pandemide, haftalar sonra evden çıktığımız o ilk gün yürüyememek, bana çok koymuştu. Tıknefes eve nasıl döndüm bilmiyorum. Bir de bütün gün kahve, iş, toplantı yaptığım, yürüyüşü kalp çarpıntılarıyla sonlandırmak zorunda kaldığım o gün... aman yarabbi! Yaşlanıyorum dedim, yaşlanınca elden ayaktan düşeceğim, bugün bisiklete binmesine, bahçelerini yardımsız çekip çevirmelerine imrendiğim  70+ komşularımın aksine evden çıkamayacağım dedim. Ama pes etmedim.


Haftalar içinde hemen her gün yürümeye, hatta tempomu artırarak bir kilometreyi 9-10 dakika içinde almaya başladım. Tabii bunda, aldığı kiloları verme telaşı içinde diyete giren muhteremin de katkısı yadsınamaz. Ama bundan çok önceleri yani o ilk tıknefes olduğum günün ertesi, hani havaların henüz ılınmadığı günler, kararımı vermiştim, evde egzersiz ne pahasına olursa olsun yapılacaktı!


Hani bir soru bırakırsınız hayata, evrene... 

Ve cevap gelir sizi bulur, öyle bir şey...


Yine bir gün bizim ahretliklerle zoom yapıyoruz, Elvancım Leslie’yle yürüme yaptığından bahsetti. Evde egzersiz kapsamında bir denemediğim o kalmış, aman kalmasın, araştırdım Leslie’yi. 


Ayol ne tatlı hatun o?!


Yaş kemale ermiş zaten oraya girmiyorum, basenler benimkilerden geniş, o da umurumda değil, gönlü hoş olsun. Ama öyle tatlı hatun ki, adım atarak o bir saat nasıl geçiyor, anlamıyorsun.


Bak bacım, kardeşim, benim için bir egzersizin başarı kriteri budur: zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın! 


Biraz bu ablayı araştırınca fark ettim ki, genelde diyetisyenler spor salonuna gidemeyen, evine yürüme bandı alamayan danışanlarına Leslie öneriyorlar ve insanlar inanılmaz keyifle takip ediyor bu ablayı.


Leslie videolarında tatlı anlatıyor, “spor kalbinize iyi gelir, “ “yürümek için kendinize bir saat ayırmak çok önemlidir, harika bir şey yapıyoruz birlikte”, “hadi yürüyelim walk walk walk! “ 

Bir de çok tatlı bir repliği var: out together out together... 

yani dışa bir adım at, yanına öbür adımını getir... 


Canım Leslie...


Leslie sayesinde yaktım kalorinin daha fazlasını muhteremle yürüyüşlerimde yakıyorum ama yine de beni bu tempoya evde hazırlayan Leslie ablama sımsıkı sarılıyorum:)

Canım Leslie bana iyi geliyorsun!


Canım muhterem ve yüksek tempolu dış ortam yürüyüşü siz bana daha da iyi geliyorsunuz... 


Sözlerimi burada balla keserken, 

Evvela Leslie’nin en sevdiğim videosunu,


https://youtu.be/Yr41_8QOTF8


Ve de illa ki okuyun dediğim Yürümenin Felsefesi kitabını buraya usulca bırakıyorum. 






19 Haziran 2020 Cuma

Bana iyi gelenler - 4

Kitap kulübü ile başlayan, Kurtlarla Koşan Kadınlar ile evrilen ve Ursula K.LeGuin kitaplarıyla çevrelenen bir kadın çemberimiz var bizim. Bir avuç kadar kadın. Buraya geleli neredeyse üç yıl olacak, asla kopmadığım o çemberin bir parçası olmaktan müthiş keyif alıyorum. Bana iyi gelen pek çok şey arasından en önemlisi kitap dostlarım... 

Nasıl anlatsam?